KAPIYA BIRAKILAN ERZAK

Sizlerle Ramazan boyunca yaşanmış hikayeler paylaşacağımı ifade etmiştim. Bugün sizlerle paylaşacağım hikâye de yaşanmış bir hikâye ve yaşayanın dilinden aktarıyorum.

1990’lı yıllardı. Evimizde kadınlı çocuklu birçok misafir vardı. Günlerdir evimizde kalıyorlardı. Her Müslüman’ın yapması gerekeni yapıyorduk. Onları en iyi şekilde ağırlamaya gayret ediyorduk.

Bir gün eve geldim. Kardeşim beni evin odalarından birine çağırdı. Morali bozuk görünüyordu.

–Ağabey, evde yiyecek namına bir şey kalmadı. Bunca misafirle ne yapacağız. Bir şeyler yapmamız gerekiyor. Ya misafirler için başka yer ayarlayalım ya da buna bir çare bulalım, dedi.

Bunları söylerken içinin kan ağladığını biliyordum. O sadece misafirler ve ev halkı için endişeleniyordu.

–Evde hiç mi bir şey kalmamış, diye sordum.

–Bir iki günlük yiyecek ya var ya da yok, dedi.

–Bir şey olmaz Allah kerimdir. O bizi görüyor, dedim.

–Evet Allah kerimdir. Bundan kuşkum yok. Fakat çalışmadan olmuyor. Çalışmamız lazım ki Allah göndersin, dedi.

Çalışacak durumda değildik. Çalışabilseydik elbette çalışırdık, ama o ortamda çalışmamız mümkün değildi.

–Bir şey olmaz. Ümitsizliğe kapılma Allah Rezzak’tır. Elbette bizleri görüyor.

–Tamam da çalışmadan olmaz. Allah bizlere soba bacasından yiyecek göndermeyecek ya.

–O dilerse, oradan da gönderir, sen fazla tasalanma dedim ve yanından ayrıldım.

Aradan çok kısa bir süre geçmişti ki kardeşim odaya geldi. Gülümsüyordu.

–Hayrola, niçin gülümsüyorsun, dedim.

–Gel sana bir şey göstereceğim, deyip beni dışarıya çağırdı. Birlikte dış kapının önüne gittik.

Kapının önünde bir yığın erzak duruyordu. Hemen hemen bir evin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kadar erzak vardı kapının önünde…

–Bunlar ne? Nereden geldi bunlar? Diye sordum.

–Bilmiyorum. Biraz önce kapı çalındı. Kapıyı açtım. Bunlar duruyordu.

–Tamam da kim getirdi.

–Bilmiyorum. Kapıyı açtığım zaman kimse yoktu. Sadece bu eşyalar vardı.

Buna bir anlam veremedik. Birlikte kapının önünde duran erzakı içeriye taşıdık.

–Bak dedim, görüyor musun? Allah dilerse, bacadan da gönderiyor değil mi?

–Evet, gerçekten de Allah dilerse gönderiyor, dedi ve içi rahat bir şekilde yanımdan ayrıldı.

O gün o erzakı kimin getirdiğini anlayamadık. Birkaç yerden sorduk; fakat kimsenin bilgisi yoktu.

Aradan 3–4 ay geçmişti. Bir gün çarşıda memur bir arkadaşla karşılaştım. Uzun süredir görüşemiyorduk. Biraz hâl hatır sorduk. Arkadaş:

–Kusura bakma; fakat sadece anlaşılması için söyleyeceğim. Maksat siz de meraktan kurtulmuş olursunuz, dedi ve yaklaşık 3–4 ay önce ben ve eşim, bir akşam oturmuş kendi aramızda konuşuyorduk. Söz dönüp dolaştı ve size geldi. Birbirimize ‘bu insanlar şimdi ne yapıyorlar. Hiçbiri çalışamıyor. Çoluk çocukları var. Bu yetmezmiş gibi evlerinde onlarca misafir var. Bunlar ne yiyor ne içiyorlar’ diyerek kendi aramızda konuştuk ve sizlere ufak da olsa yardımımız dokunur düşüncesiyle biraz erzak satın aldık. O erzakı arabacıya verip sizin kapınıza bırakmasını ve kimseye bir şey söylemeden gelmesini söyledim. Kısacası o erzakları biz size göndermiştik, dedi.

Bunu duyunca gülümsedim ve ona kardeşimle aramda geçen konuşmaya anlattım.

–Gerçekten çok güzel bir tevafuk olmuştu. Kardeşim ümitsizliğe kapılmıştı. Sizin erzaklar gelince, şok olmuş ve bir daha da böyle bir ümitsizliğe kapılmadı.

O gün Yüce Allah, bizlere bu Müslümanların kalbine ilham ederek yardım etmişti. Çünkü O “Dilediğini hesapsız rızaklandırandır.” (Âl-i İmran 37, 3/37)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.