Abdullah KAVAN
1 Kasım'a doğru
Türkiye'nin dar bir boğazdan geçtiği bir zamanda herkes yeniden seçime kilitlenmiş durumda... Terörün azgınlaştığı, sınır komşumuz olan Suriye'deki iç savaşa Rusya'da müdahil olunca tehlikeli gelişmelere gebe olduğu, dövizin yükseliş trendini yaşadığı bir süreçte; halkın ak ve kara'yı seçmede zorlandığı “algı operasyonlarıyla” seçime gidiyoruz. Bu seçimin sürprizleri olabileceği gibi geçmiş seçime yakın bir tablo da ortaya çıkabilir. Zira istatistiklerin verdiği sonuçlar geçen seçime yakın sonuçlardır. Ancak istatistiklerin verileri pek sağlıklı değildir diyebiliriz. 7 Haziran seçimlerinde istatistik verilerinin hemen hiç biri doğru çıkmamıştı. Bu istatistiklerde Ak Parti'nin tek başına iktidar olacağı, HDP'nin “baraj” sınırında olacağı, MHP'nin ise % 13'lerde olduğu söylenmişti. Fakat hiç biri de tutturmamış, en yakın tahmin CHP oylarında olmuştu. Bunun içinde bu tahmini verilerin tam tersi tablolar da çıkabilir. Çünkü 7 Haziran seçiminden sonra Türkiye'deki tüm dinamiklerin değiştiğini söyleyebiliriz. Bunların başında gerçekleşen “terör olayları” ve bunların HDP'yle özdeşleştirilmesi… Koalisyon görüşmelerin bir sonuç doğurmaması ve bununda MHP'nin “hayır” tavırlarıyla özdeşleştirilmesi… Başta dolar olmak üzere ekonominin sağlam trendinin bozulması ve bunun da hükümetsizlikle özdeşleştirilmesi… Bu denklemler içerisinde parti'lerin vaatleri ve propagandaları ne kadar seçmeni, hangi yönde etkileyecek göreceğiz.
Bu pozisyonda herkes pastanın fazla dilimini almak için yoğun çaba gösteriyor. Bunlardan birisi yumuşak bir siyaset yapmaya çalışan CHP pozisyonunu kaybetmememe ve çıtayı biraz daha yükseltme derdindedir. HDP'ye kayan oyların geri gelmesi derdinde değildir. Çünkü bu oyların tamamı geri gelmesi durumunda, HDP'nin “baraj” aşmaması gibi bir durumla karşı karşıya gelmesi kendiişlerine gelmiyor. Bunun içinde bu konuda net konuşmalar ve yorumlardan kaçınıyor. Buna rağmen CHP, bir iki puanı artırmak ve yeni bir imajla seçimden çıkmak istiyor...
MHP'de ise durum biraz daha karmaşık gözüküyor. “Hayırcılıkla” suçlanan Bahçeli, miting'lerde bu imajı yıkmak istiyor. Birkaç gün önce “yeni bir koalisyon olasılığı durumunda HDP hariç, herkesle hükümet kurmaya şimdiden hazırız” demişti. Zira bu tavrı nedeniyle MHP tabanında da ciddi eleştiriler almış ve bu kendilerine pahalıya mal olabilir. “Birkaç puan kaybedeceği” izlenimi kendilerinde de oluşmuş durumda. Ancak kendi tabanının AK Parti'yle koalisyonu istemesine rağmen, Bahçeli'nin “hayır” tavrı, şahsıyla ilgili de bazı soru işaretlerini zihinlerde bırakmış durumda. Acaba Deniz Baykal gibi bir kasetin kendini koltuktan edeceği ve birileri tarafından bu silahla “terbiye ediliyor” refleksi midir bilinmez…
HDP de ise durum çok daha farklıdır. İki kelimeden biri “barış” olan bu parti'nin toplum üzerinde bıraktığı algı ise “savaş” algısıdır. Zira barış ve huzur denildiğinde en son akla gelen parti HDP'dir. Özellikle de PKK'nın siyası kolu olan bu yapı, çatışmaların bölgeye yayılması ve bölge halkının ağır bir faturayla karşı karşıya kalması bir şok yaratmış durumda. “Türkiyeleşme” sloganıyla yola çıkan HDP'nin, “batı” seçmenini nasıl etkileyeceğini şaşırmış durumda. Yeniden mağduriyet rolünü kazanmak için birileri Ankara'da bomba patlattıysa da Diyarbakır'daki gibi toplumu etkilemiş gözükmüyor. Bu bombalarla ilgili herkesin kafasında soru işaretleri var. HDP'nin bu pozisyonu ona puan kaybettireceği kesin gibi gözüküyor fakat bu oranlamanın kaç puan olacağını 1 Kasım'da göreceğiz.
AKP ye gelince; tek başına iktidara gelecek kadar oy almazsa kaderine razı olacak ve koalisyon hükümeti kurmaktan başka çaresi olmayacak. Şayet tek başına iktidar olursa önündeki 4 yılı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacak. “İstikrar” üzerine kurduğu seçim propagandasının meyvelerini ne kadar toplayabilecek. Bu günlerde Abdullah gül ve Bülent Arınç üzerinden konuşulan “5. parti kurulacak mı?” sorusu ise seçim sonuçları belirleyecek. Eğer tek başına “iktidar parti” olarak seçilirse, bu söylemler ve girişimler havada kalacak. Yok, eğer tek başına iktidar olmazsa, AK Parti içerisinden Abdullah gül ve Bülent Arınç üzerinden böyle bir yola girişebilirler. Bu da muhaliflerin özlediği bir tablodur… Neyse Pazar günü bu soruların cevaplarını daha net göreceğiz… Hayırlısını dilemek en iyisi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.