17'sinde âlimlerle kıyasıya tartışırdı
Molla Said, Cizre aşireti reisi Mustafa Paşa'yı yaptığı zulümlerden vazgeçip namaz kılmaya davet ettiğinde 17 yaşında bölgedeki birçok âlimle tartışacak seviyede donanıma sahip bir delikanlıydı
BAŞLARKEN...
20. yüzyıla damgasını vuran birçok önemli isim bulunuyor. Bu isimlerin arasında Bediüzzaman Said Nursi'nin çok özel bir yeri var. Sadece dini konularda değil sosyoloji, hukuk, felsefe ve siyaset bilimi gibi her biri başlı başına bir uzmanlık gerektirecek alanlarda düşünce üreterek geleneksel medrese eğitiminin dışında yepyeni bir anlayış geliştiren Bediüzzaman, toplumun bir kesimi tarafından sürekli görmezden gelindi ya da yanlış anlatıldı. 6000 sayfayı bulan ve sıra dışı yaşamıyla dinin gerçeklerini anlatmada yeni bir dil ve sarsıcı bir üslup geliştirerek milyonlarca insanı etkileyen Bediüzzaman'ın, hayatı bir hak arama mücadelesiydi. Bediüzzaman'ın Eskişehir, Afyon, Denizli savunmalarının her biri, günümüzde üzerinde durulması gereken hukuki metinler olarak güncelliğini korumaktadır. 83 yıllık ömrünün 33 senesini sürgün ve hapislerde geçiren Bediüzzaman'ın talebelerinin yaşamı da fedakarlık, hapis ve çilelerle doludur. Vefatının 54. yıldönümünde Bediüzzaman'ı ve Risale-i Nur hizmetine emek verdiği bilinen ve bilinmeyen bütün kahramanları rahmetle anıyoruz.
Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyü... Bitlis merkeze 90 kilometre uzaklıkta bir köy. Bugün dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri ağırlayan bu köyün manevi bir değeri var. 20. yüzyılın en büyük İslam âlimlerinden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, 1877 yılında bu köyde dünyaya geldi. Babası Mirza Efendi, bütün bölge insanı gibi çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Dindar bir kadın olan annesi Nuriye Hanım ise Said dışında Düriye, Hanım, Abdullah, Mehmet, Abdulmecid ve Mercan isimlerinde 6 çocuk daha dünyaya getirmişti.
KABINA SIĞMAYAN BİR GENÇ
Nurs köyünde medrese bulunmadığı için 9 yaşında Tağ köyünde Molla Mehmet Efendi'nin medresesinde tahsile başladı. Kısa bir süre sonra tekrar köyüne dönerek Abdullah ağabeyinden ders almaya başladı. Bir yıl sonra babasından izin alarak Hizan Şeyhi'nin yaylasına gitti. Öğrenim hayatı burada da bitmedi. Arvas'a, Bahçesaray'a, Erzurum Bayazıd kasabasına giderek medreselerde eğitim görse de verilen eğitimi kendisi için yeterli bulmadı. Baskıya gelemeyen, hırçın ve kabına sığamayan yapısı gereği hiçbir zaman tam anlamıyla düzenli bir eğitim alamadı.
'BEDİÜZZAMAN' UNVANI ALIYOR
Molla Said, Mardin'in Cizre aşireti reisi Mustafa Paşa'yı yaptığı zulümlerden vazgeçip namaz kılmaya davet ettiğinde artık 17 yaşında bölgedeki birçok âlimle tartışacak seviyede donanıma sahip bir delikanlıydı. 18 yaşına geldiğinde Bitlis Valisi Ömer Paşa'nın konağında tahsis ettiği odada iki sene misafir oldu. Genç yaşta gösterdiği bu olağanüstü zekâ ve kabiliyetle herkesi kendine hayran bırakırken hocası tarafından çağın güzelliği anlamına gelen "Bediüzzaman" unvanı ile çağırılmaya başlandı. Said Nursi'nin şöhreti kısa sürede bölgeye yayılmıştı. Van Valisi Tahir Paşa'nın konağında kalırken ezberlettiği 90 temel kitabı unutmamak için üç ayda bir tekrarlıyordu. O dönemde tüm Avrupa'yı saran ve etkileri Türkiye'ye ulaşan içinde Allah inancının yer almadığı Aydınlanmacı felsefeye cevap verecek bir nesil yetiştirmek için dini ve fen bilimlerini bir araya getirecek bir üniversite projesi üzerinde çalışıyordu. Bu idealini gerçekleştirmek için İstanbul'un yolunu tuttu. Bu yolculuk, etkisi günümüze kadar sürecek olan Nurculuk hareketinin de başlangıcıydı. 2. Meşrutiyet'in ilanı ile başlayacak olan siyasi krizden hemen önce 1907'de İstanbul'a geldi. Fatih Camisi'nin yanındaki Malta Çarşısı'nda bulunan Şekerci Han'a yerleşti.
İBRETLİK LEVHA
Geldiği bölge, kıyafeti ve şivesi ile İstanbul'daki entelektüel çevreler tarafından muhtemelen yadırganacak, sözü önemsizleştirilmeye çalışılacaktı. Odasının kapısına "Burada her soruya cevap verilir, fakat sual sorulmaz" levhasını asarak İstanbul'daki düşünce dünyasına meydan okudu. Bu levha İstanbul'da büyük merak uyandırmıştı. Bürokratlar, yazarlar, öğrenciler meydan okuyan bu Kürt âlimini yakından tanımak istiyordu. Bediüzzaman'ın aklında ise idealindeki üniversite projesini dönemin padişahı 2. Abdulhamid'e sunmak vardı. Ancak olaylar beklediği gibi gelişmeyecekti...
NURCULUK BİR TARİKAT MIDIR?
Bediüzzaman, hem Risale-i Nur Külliyatı'nın birçok bölümünde, hem de hayatta iken yanında bulunanların şahitliğiyle sürekli olarak kendisinin bir şeyh olmadığını, yaptığı iman hizmetinin bir tarikat ya da tasavvuf geleneğinden gelmediğini ısrarla vurgulamıştır. Tek parti iktidarının jakoben devlet anlayışının bütün şiddetiyle devam ettiği 1930'lu yılların Türkiye'sinde asıl vazifenin insanların imanını kurtarmak olduğunu eserlerinde defalarca altını çizmiş ve hayatında da bunu en anlamlı şekilde göstermiştir. 6000 sayfalık Asrın Kur'an Tefsiri olarak adlandırılan eserlerinin büyük bölümünde iman hakikatlerini, Allah'ın varlığının delillerini, dünya hayatının geçiciliğini, ahiretin varlığını ve insanların yaşadığı her anın hesabını vereceğini akli delillerle anlatırken diğer bölümlerinde Nur talebelerinin hizmet metodunun nasıl olacağını derinlemesine anlatmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.