Sadullah AYDIN
20 Yıl sonra halimiz nice olur bilemiyorum?
Geçen gün Hakkın rahmetine kavuşan İslami Bilimler Profesörü Fuat Sezgin Hoca, toplumun halini düşünüp gecelerini uykusuz geçirdiğini söylüyordu. Böyle devam ederse 20 yıl sonra bu halkın hali nice olur bilemiyorum, düşünmeye korkuyorum diye hayıflanıyordu. Ve İslam âlimlerini camilerden çıkmaya, gecelerini gündüzlerine katarak toplumu, genç nesli İslam medeniyet ve kültürüyle, İslam ahlakıyla tanıştırmaya çağırıyordu. Tek çarenin, toplumu bu karanlık çukurdan kurtarmanın tek yolunun bu olduğunu söylüyordu.
Doğrusu endişe sahibi Müslüman bir aydın olarak ben de çok korkuyorum, çoğu defa kara kara düşünüyorum, böyle devam ederse, halk ve genç nesiller İslam'ın karanlıkları yok eden aydınlık güneşine yüzünü dönmezse halimiz ne olur diye?
Toplum olarak dehşetli bir buhranın, ahlaki yozlaşmanın pençesinde tutsak olan bizler gün geçtikçe daha çok karanlıklara batıyor, insani ve ahlaki değerlerimizi yitiriyoruz. Bu gidişe dur diyemezsek büyük çöküntü, yıkım, bela ve musibetlere uğramamız kaçınılmazdır.
Tarihten ders almalıyız, Kur'an'ın haberlerini verdiği gazaba uğramış kavimlerin başına gelenlerin sebepleri üzerinde tefekkür etmeli, yıkım ve gazap gelip kapımızı çalmadan silkinmeli, uyanış ve dirilişe geçmeliyiz.
Son günlerde yaşananlar, küçük çocukların kaçırılıp vahşice öldürülmeleri, açlıktan ölüme terk edilmeleri, çıldırıp anne ve babaları dâhil önlerine gelen yakınlarını, çocuk ve eşlerini vahşice kurşuna dizen, boğazlayan sapkınların, canilerin sayısındaki korkunç artış… Zinanın, her türlü cinsi sapıklığın toplumda giderek yaygınlaşıp normalleşmesi, bu tür sapkınlıkların övülmesinin özgürlük sayılması ve hatta bu iğrenç insanların milletvekilliği dâhil bazı önemli makamlara aday olarak gösterilmeleri… Hayatları karartan, aileleri yıkan, ahlaki değerleri önemsizleştiren, hastalıklı ve değersiz nesillerin yetişmesine zemin hazırlayan kumar, içki ve uyuşturucunun küçük çocukların arasında bile revaç bulması… Evet, bütün bunlar tehlikenin gelip kapıya dayandığını gösteriyor.
Ey devlet yetkilileri, ey sorumluluk makamında olanlar! Siz idamla, hadımla, bilmem neyle bu suçların önünü alacağınızı mı sanıyorsunuz? Bu çürük sistemde ısrar ederek, suçlu üreten eğitim sistemini değiştirmeye yanaşmayarak, gençliği gece gündüz günaha ve sapkınlığa teşvik eden, çağıran iğrenç dizilere göz yumarak toplumu bu dehşetli yozluktan kurtaracağınızı mı sanıyorsunuz?
Kendinize gelin artık! Çok geç olmadan, iş işten geçmeden ciddi tedbirler alın. Bataklığı kurutmadan sivrisineklerle mücadele etmenin hiçbir işe yaramayacağını anlayın. Sürekli erteleyerek, sorumluluk almaktan kaçarak, uygun zaman kollayarak, rahatınızı kaçıracak bedelleri ödemeyi göze almayarak ne zamana kadar bu işi sürüncemede bırakacaksınız?
Devrim niteliğinde değişimler yapmanın zamanı gelmiştir artık. Eğitim sistemi baştan sona değiştirilmeli, suçlu, egoist, şehvetperest, vurdumduymaz, inançsız nesillerin yerine sorumluluk sahibi, görev bilincine sahip, dini ve ahlaki değerleriyle barışık, yabancılara karşı aşağılık kompleksi içinde olmayan, referans olarak kokuşmuş, ahlaksız Batı uygarlığını değil İslam medeniyetini alan bir nesil yetiştiren bir eğitim sistemine sahip olmalıyız.
Evimizi birer günah yuvası haline getirmeye çalışan, gençlerimizi, çocuklarımızı iğfal eden, her türlü iğrençlik ve çirkinliği meşrulaştıran diziler furyasının önünü ne pahasına olursa olsun almalı, ahlak dışı yayınları yasaklamalı, erdemli ve ahlaklı nesillerin yetişmesine katkı sağlayacak yayınların, dizi ve filmlerin önü açılarak, bu konuda her türlü destek sağlanarak iyiye doğru değişim hızlandırılmalıdır…
Bunlar yapılmazsa açlıktan öldürülen minik Leylaların, vahşice katledilen küçük Eylüllerin ahı peşimizi bırakmayacak, devlet ve toplum olarak kanlarına girilen masumların bize bedeli çok ağır olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.