21 Ağustos 1969

21 Ağustos 1969

Pencereye doğru yanaştı. Kurulan barikatlara baktı. Mahzun görünüyordu ihtiyar imam. Saçı sakalı ağarmış, yaşı ilerlemişti. Yine de söz konusu Mescid-i Aksa olunca sızlayan bedenine bir hareketlilik, ruhuna bir canlılık gelirdi.

Pencereye doğru yanaştı. Kurulan barikatlara baktı. Mahzun görünüyordu ihtiyar imam. Saçı sakalı ağarmış, yaşı ilerlemişti. Yine de söz konusu Mescid-i Aksa olunca sızlayan bedenine bir hareketlilik, ruhuna bir canlılık gelirdi.

Barikatları meydana getiren gençlerin içinde kendini de koşturuyormuş gibi gördü. Az mı çatışmıştı işgalci İsrail askerleriyle? Az mı savunmuştu çevresi kutsal kılınan bu mescidi? Şimdi vücudu çökmüş, kemikleri sızlamış olsa bile direnişten vazgeçemezdi.

“İşte canım! İşte kanım! İşte sen ey Aksa” dedi ihtiyar imam. “Yeter ki iste! Sana adanan, sen diye atan nice yürekler var.”

1986 yılının 14 Ocak'ıydı. İsrail parlamentosu Knesset'in bazı milletvekilleri; işgalci askerlerin koruması altında Mescid-i Aksa'ya girmek, hürmetini çiğnemek istiyorlardı. Buna karşın Aksa'nın girişlerinde İslami Hareket mensubu gençler tarafından barikatlar kurulmuştu. Aksa'nın izzetini korumak, parlamenterlerin necis ayaklarına çiğnetmemek için…

İhtiyar imamın kıpırdayan dudakları göklerle rabıta kurmuştu. Allah'tan bir nusret, bir sebat dileyen sözcüklerle dolaştı dergâh-ı ilahide. Bir aşk, bir vecd iştiyakındaydı.

Sonra düşünceler denizinde maziye sürüklendi. Bu, Mescid-i Aksa'nın uğradığı ilk saldırı değildi. Son da olmayacaktı. O güne dek bu kutsal mabede yapılan saldırılar bir bir geçti zihninden.

21 Ağustos 1969 yılıydı. Michael Denis Rohen adlı bir Yahudi genci Siyonist doğmanın sarhoşluğuyla Aksa'yı yakma girişiminde bulunmuştu. Tarihi minberi tamamen yanarak kül olan bu meşum sabotajda Aksa, büyük bir zarar görmüştü.

Nisan 1980 yılında haham ve parlamenter olan Meir Kahana; Mescid-i Aksa'nın bir yerine yerleştirdiği bol miktardaki patlayıcıyı ateşlemeye teşebbüs etmiş, Allah'ın lütfuyle başaramamıştı. O haham ki Knesset'e milletvekili seçildiğinde Mescid-i Aksa ve Kubbet-üssahra'yı yıkmak, yerlerine Siyon Mabedini inşa etmek için her yola başvuracağına dair yemin etmiş biriydi. Fakat Allah, ona bu fırsatı vermemişti. Yine 1982'nin 8 Nisan'ıydı. Siyonist Kah örgütü başka bir Siyonist terör örgütüyle Aksa'yı havaya uçurma adına ortak planlar yapmıştı. Aksa'nın girişlerine çok sayıda patlayıcı yerleştirdilerse de başarılı olamadılar. Zira Aksa'yı koruyan görevliler patlayıcıyı bulup ortaya çıkarmıştı.

Bu olaydan iki gün sonra yine haham Meir Kahana ve çılgın taraftarları zorla Mescid-i Aksa'ya girmek istemişti. Onlara set olan mescid cemaati, çıkan çatışmada caminin iki korumasını şehit vermişti. Fakat Aksa'nın çilesi bu kadar değildi elbette. Bir yıl sonra 1983 yılının 21 Martında Aksa'yı yıkma adına değişik bir Yahudi tezgâhı fark edildi. Aksa'ya girmek için kazılmış gizli bir tünel bulundu. Bu ilahi bir yardımdı. Yüce Allah, çevresini mübarek kıldığı bu mazlum Mescidi bir daha korumuştu.

1984 yılının 27 Şubat'ını da hatırlamadan edemedi. O gün bir grup silahlı Yahudi, çıldırmış gibi Aksa'ya, Rahmet kapısından içeri girmek istemişlerdi. Maksatları cemaati katletmek, katliam yapmaktı. Yahudi doğması, siyon mabedini inşa üzerine bina edilmiş, beyinleri fitne ve fesat dumuruna uğratmıştı. Ancak hesaplanmayan bir şey vardı ki Allah'ın yardımıydı, lütfu ilahiydi. Kutsal mabedi Kabe'yi; Ebrehe ve fil ordusuna karşı koruduğu gibi, Aksa'yı da korumuştu. Minik ellerdeki taşlar küçük; ama caydırıcılığı top mermileri kadar büyüktü. Nihayet bu badire de atlatılmıştı. Bir katliam daha önlenmişti.

“Ne çok badireler atladın sen ey mazlum mescid, mazlum Aksa'm!” sözcükleri döküldü ihtiyar imamın dudaklarından. “Hangisini söylesem, hangisini dile getirsem… Andolsun seni korumak, hürmetini ayaklar altına almak isteyen bu lanetli güruha karşı savunmak boynumuza borçtur. İşte canım, işte kanım!”

İçinde fırtınalar kopuyordu ihtiyar imamın. Düşünceler denizinde sükûnet bulmayan bir fırtınada med-cezirler yaşıyor; fakat sebatla direniyordu azgın dalgalara karşı.

Barikatlara takılan gözleri bir hareketlilik gördü. Ellerinde taşlar, yüzlerinde puşilerle mescit gençleri tarafından içeri girmek isteyen asker ve parlamenterlere karşı bir direniş başladı. İhtiyar yüreği hızla çarptı. Bir heyecan bir hareketlilik sardı bedenini. Şahit olduğu çatışmanın içinde buldu kendini. Nasıl gelmiş, nasıl ulaşmıştı bilemedi! Yaşanan hengâmede o da bir er, o da bir direnişçiydi. Aksa direnişçisi, Kudüs savaşçısı…

Genç kalplerle beraber direnen ihtiyarın kalbi gençleşmişti adeta. Askerlerin saldırıları altında dimdik bir duruş, yıkılmayan bir onur sergilemişti.

Geri çekilen askerler barikatlara tekrar saldırdılar. Yek vücut olmuş bir direnişle karşılaşan askerler tutunamayıp geri çekildiler. Arkalarındaki parlamenterler ise çıldırmış boğalar gibiydi. Aksa'ya girememek, beklemedikleri bir direnişle karşılaşmak onları delirtiyordu. Askerlere habire emirler yağdırırcasına bağırıyor, İbrani sözcüklerle tehditler savuruyorlardı. Fakat ne çare… Barikat aşılmıyordu. Acziyetin ifadesi geri çekilmek oldu. Mescidin dışına kadar geri çekilen askerler, yardıma gelen müslüman gençlere saldırdılar. Çatışma şiddetlenmişti. İhtiyar imamın bir serçe misali çarpan yüreği hızlı hızlı attı. Sızlayan bedenine aldırmayan bir çeviklikle çatışmanın içindeydi. Adeta savaş alanındaymış gibi “Allahu Ekber” nidalarıyla saldırıyordu işgalci askerlere. Fakat ne mümkün..

Başlarında çelik miğfer, vücutlarını saran koruyucu zırhlar, ellerinde sert kalkanlar ve coplar… Kendinden geçen bir aşkla vuruşurken ince bir sızı hissetti başında. Gayri ihtiyari başına giden elinin parmaklarında kırmızı bir sıvı gördü. Gökler yarıldı o anda. Kendine doğru gelen güzel yüzlü simalar, uzanan eller, tebessüm eden çehreler gördü. Arşa davet vardı. Kanlı eli uzanan ellerle kenetlenince “Vallahi kazandım, vallahi kazandım!” dedi. İlahi davete doğru ruhu uçup atlas iklimin maviliklerinde gözden kayboldu.

İnzar Dergisi
[1] Bu öykü 21 Ağustos 1969'da Mescidi Aksa'nın yakılması yıl dönümünün anısına binaen kaleme alınmıştır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.