Bugün 2 Mart Salı…

Yine bir 28 Şubat sonrası…

Kıştan sonra gelen ılık bahara merhaba!…

Panellerde, sempozyumlarda, açıkoturumlarda konuşan hatipler, vaizler, entellektüeller merhaba… Okuyanlar, yazanlar, çizenler, yazıp okumayanlar, okuyup anlamayanlar, anladığını sananlar, yorumlayanlar, yanlış yorumlayanlar size de merhaba!…

Okuyucular, yazıcılar, dağıtıcılar, alıcılar, satıcılar, içten pazarlıkçılar merhaba!…

28 Şubat darbesinde şerefle direnip bugün bir köşeye sinenler merhaba!…

28 Şubat’ta sinip bugün ekranlarda duyar kasan utanmaz/beynamaz(lar) size de merhaba!…

28 Şubat’ta “Beceremediniz” diyen malum şarlatanın fürüat/teferruat tahterevallisini Nuh’un gemisi zanneden basiret yoksunu tatlı su şakirtleri size de günaydın!

Her bir gözü farklı bir yöne bakan, beyni üç günlük hesaptan ötesini hesaplamaktan aciz apoletli, hani bir zamanlarda etrafa parmak sallayan, bugün idrarını tutamadığından yalnız bir odaya terk edilip yüzüne bakılamayan, Azrail’in tiksindiği için gelmek istemediği anlı şanlı kahraman, sen ne âlemdesin?

Hey Alemdaroğlu! Âlem dar mı?

Camiye gelmem diye direten sefil, imamın nasıl bilirdiniz sualine gayriihtiyari “28 Şubat soğuğunda mı” diye sayıkladığımız, rektörlük binasını Nemrut kalesi zanneden ebleh, bugünlerde nerelerdesin?

Okul birincisi olan sınıf arkadaşının konuşma hakkını engellemek için ortaya ok gibi fırlayan vicdan engelli Hemşire Serpil Güneş sen hangi yaraya derman olabilirsin?

Tedrisatı- rahle diye başlayıp bugün “nerede ihale” diyen önden balkonlu, ensesi kalın siyasetçim, bak sen de unutulmadın!

Başkasının dün kelle koltukta çektiklerini bugün anı diye pazarlayan, bunlarla prim yapıp bürokraside koltuk kapan makam putunun putperesti seni de unuttum sanma…

28 Şubat mağduriyetinin giderildiğini düşünen şöhret cazibi, siyaset kazibi, senin koltuk uğruna yapmadığın maskaralık kalmadı, fazla dikkat çekiyorsun. Zaman yaklaştı, imamın eli kulağında, kurtuluş yok… Uzanacaksın o soğuk taşa…

Hele sen, belki de en başa yazmam gereken iyi niyetli, saf kardeşim, 28 Şubat’ın rövanşını aldık diye düşünen ana sınıfı çocuklarının analitik yeteneği düzeyinde yorum yapan hüsnüniyet membaı kardeşim sana bol gülücüklü merhaba!…

Bütün risalelerin yakılıp toplatıldığı bir dönemde talebelerin telaşını gören Üstad Bediüzzaman’ın “çay koy Keçeli, yeniden yazacağım” diyen Üstad’ın sahici talebelerine sahici merhaba!…

Eee bu kadar hafıza temizliğinden sonra gelelim kritik sorumuza…

Sahi 28 Şubat sürecinin etkisi ne kadar sürecek sizce?

Dürüst olalım beyler!

Şöyle bir cevapları görelim:

Yirmi… Elli… Yüz… Daha fazlasını havsalanız almıyor değil mi? O günün mağdurlarının yaşadığı travmayı hangi kırmızı koltuktaki terapi kâr eder. Toplansın bütün psikologlar, psikiyatristler…

Psikanaliz düşüncesinin babası Freud’un nakıs beyni dumura uğramaz mı olanlar karşısında?

Kimse çocukluğumuza inme gayretine girmesin. Biz haklı bir kavganın içindeydik diyemiyoruz zira sadece haklı bir yolda yürüyorduk. Kavga planımız olsaydı tepkimiz böyle olmazdı? Sorunu geçmişimizde aramayın. Biz kendi halkımız içinde peydahlanan bazı hainler tarafından geleceği karartılanlarız ve süreç bitti diyen hiçbir masala inanmıyoruz.

Bir kırıcı söz Kâbe’yi yıkmak gibiyse Ebrehe’nin filleri kutsal beldelerimizi işgal etmekle kalmadı, namusumuzu ayaklar altına aldı.

Dağların yüklenmekten imtina ettiği bir yükün gencecik çocuklarımızın sırtına yüklendiği günleri unutan ve utanmadan karşımızda sırıtan bu sırtlanlar güruhunu affetmek ar geliyor.

Şerefsiz unvanına sahip olmak için intihal tezle profesör olmaya gerek yoktu. Sözüm ona işçi haklarını savunmak için teşekkül oluşturup işçilerin sırtında boza pişiren beşli çetenin ne denli kirli iş çevirdiğini bugün torunları biliyor mu acaba?

Efkârlandım mı biraz arabesk takılasım gelir ve şu anda efkâr değil öfke kasırgasındayım; bu yüzden okuyucularımdan özür diliyorum biraz arabesk takıldığım için.

İt ile yiğidi bir tutmak hem ite hem yiğide haksızlık olur.

Herkesi eşit tutmak İlahi adalete ters…

Öyleyse adamsa notunu, hayvansa otunu verin!