"28 Şubat ve tüm darbelerin amacı Türkiye’de yükselen İslam’a karşıdır"
Bitlis’te düzenlenen 28 Şubat konulu konferansta konuşan Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, batıdan bağımsız olmayan darbelerinin amacının, Türkiye’de yükselen İslam’a karşı olduğunu belirtti.
Bitli Eren Üniversitesi (BEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda Demokrasiye Sürülen Kara Leke 28 Şubat" temasıyla bir konferans düzenlendi.
Programın açılış konuşmasını yapan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Erdal Necip Yardım, 28 Şubat sürecinde yaşananlara dikkat çekerek, konferansa katılımlarından dolayı herkese teşekkür etti.
Programa konuşmacı olarak katılan AK Parti Isparta Milletvekili ve TBMM Plan Bütçe Komisyon Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç, darbelerin süreçlerini hatırlatarak, batıdan bağımsız olamayan darbelerin amacının Türkiye’de yükselen İslam olduğunu vurguladı.
Bilgiç, "1932’den 1950’li yılları arasında bu ülkenin insanı, bu aziz millet, Ezan-ı Muhammediye'den dahi yoksun bırakılmıştır. Camilerin minarelerinde ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’ diye bir ses yankılanıyor. İnsanlar kendi inançlarını yaşamakta, ibadetlerini yapmakta maalesef büyük bir zulmün ve baskının altında kalıyorlar. Bu süreçleri mutlak bir surette unutmamamız, hafızamızda her zaman taptaze tutmamız lazım." dedi.
"Bütün darbeler dış dünyayla bağlantılı ve mağdurları milletin kendisi olmuştur"
Bütün darbelerde bir benzerlik olduğuna, darbelerin asıl mağdurunun halkın kendisi olduğuna dikkat çeken Bilgiç, şunları söyledi: "Baktığımız zaman bütün darbelerde bir benzerlik vardır. Türkiye’ye yaşatılan bütün bu süreçlerde; 27 Mayıs’ından 12 Mart 71 muhtırasına, 12 Eylül darbesine, sonrası 28 Şubat darbesi, hatta ve hatta Gezi Olayları, 17/25 Aralık darbe girişimi, sonrasındaki 15 Temmuz darbe girişiminde hep benzer senaryoları, benzer aktörleri ve bu benzer aktörlerin yanında da maalesef benzer alçaklara ve benzeri çukur siyasetini görürsünüz. Bu darbelere baktığınızda, darbenin gerçek mağdurunun milletin kendisi olduğunu göreceksiniz. O toplumun iktisadi ve sosyal hayatı, edebiyatı, romanı şiiri, ezgisi, türküsü, topyekûn bir milletin mağdur olduğunu görürsünüz. Bütün bu süreçlere baktığımızda, Türkiye’de ve Osmanlı son döneminde yaşatılanlar, darbe dinamitlerine baktığımızda, her zaman bunun dış dünya ile bağlantılı olduğunu görüyorsunuz."
"Darbelerle muhafazakârları yok etmeye ve ortadan kaldırmaya çalıştılar"
Vesayet odakları darbede medya, yargı, askeri ve sivil ayakları kullandığını dile getiren Bilgiç, Türkiye’de vesayet odakları darbelerin teşvik ve tahrikçisi konumunda olduklarını ifade ederek, muhafazakârları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirtti.
Bilgiç, "Bu iktidardaki batıcı bürokratik, iktidar kaybı korkusuyla her zaman batının emrinde oldular. Güçlerini kaybetmemek için hep batının emrinde oldular ve Türkiye’de vesayet odakları, darbelerin teşvik ve tahrikçisi konumunda oldular. Toplumun büyük bir bölümünü kuşatan, kucaklayan, inanç ve din eksenli yerli ve milli söylemleri vardı. Topluma dokunabiliyorlardı. Ruhuna ve hassasiyetine dokunabiliyorlardı. Buna dokundukça da bu milleti arkasında topladıkları için Türkiye’de iktidarın yolunu, milletin iradesi dışında sandıkta aramayan, değişik vesayet yollarında arayan ve bu vesayeti Türkiye’de zaman zaman asker, zaman zaman baskı grupları, zaman zaman medya, zaman zaman yargı olarak ortaya çıkartmış olduğu dönemleri yaşatan, bu grupları maalesef bu inanç ve din bazlı geleneksel muhafazakârlar vardı. Bu güçlü söylem ve silahtan rahatsızlık içerisinde oldukları için, bu cenahı susturmaya ve ortadan yok etmeye çalıştılar." diye konuştu.
"28 Şubat’ı dayandırdıkları tek senaryo vardı, o da irtica"
"Süreçlere baktığımızda ne zaman Türkiye Cumhuriyeti hakikaten kendine dönsün, biraz kendi iradesini ortaya koymaya kalksın, bir takım dış ülkeler ile ülke menfaatleri noktasında çıkar çatışmaları başlasın, Türkiye’de darbenin devreye girdiğini, Türkiye’de yabancı dünyanın uşaklarının, taşeronlarının farklı yaklaşımlar içerisinde, bir takım senaryoları ülkede ortaya koyduklarını görüyoruz." diyen Bilgiç, sözlerinin şöyle sürdürdü: "İşin enteresan tarafı ne oyun değişiyor, ne senaryo değişiyor; hepsi de aynı. 28 Şubat’ı dayandırdıkları tek senaryo vardı, o da irtica. Ne zaman bir parça bu ülkenin kendi oltalarında çıkıp, kendi başına onurlu bir biçimde olması gerektiği şekilde, bir devlet olarak ülkesinde ve dünyada lider, İslam dünyasında lider bir ülke konumuna doğru yürümeye; halkını refah etmeye yönelik gelişmesi dönemine baktığımızda, ona dur demek için bu içerideki kuklalarını, dinamitlerini hayata geçirmişlerdir."
"28 Şubat’ta Türkiye’deki tek tehlike sanki İslam’mış gibi inanç sistemimize birebir saldırı düzenlediler"
Bilgiç, tüm darbelerin hedefinde milli iradenin olduğunun altını çizerek, başörtülü öğrencilerin üniversite kapılarından geri çevrildiğini, kurulan ikna odalarında baskıların yapıldığını hatırlattı.
Bilgiç, "Aslında bütün darbelerin özüne baktığımızda hedef alınan tek bir şey vardır. O da milli iradedir. Bütün darbelerin hedefi burada direk olarak milletin iradesidir. Ama bunun yanındaki diğer bütün yapılanmaları, terör örgütlerine, onların Türkiye’deki yaptıklarına, bunların hepsini bir tarafa bırakıp, göz ardı etmişler. Türkiye’deki tek tehlike sanki İslam’mış gibi, irtica imiş gibi direk olarak inanç sistemimize birebir saldırı düzenlemişlerdir. 28 Şubat sürecinde, başı örtülü kızlarımızı okullara almamak için her türlü zorbalığı yaptılar. İkna odaları kurdular. İstanbul Üniversitesi’nde Kemal Alemdaroğlu’nun rektörlüğünde ikna odalarında çocuklarımız alınarak şantaj ve baskıya maruz kaldılar. Pek çok devlet kurumlarında, üniversitelerde, kamuda ve kamu dairelerinde, değişik yerlerde, silahlı kuvvetlerde, pek çok insan işten uzaklaştırıldı. Baskıya maruz kaldı. İşkenceye maruz bırakıldı. Tek sebep inançlarıydı." dedi.
"Hâlâ 28 Şubat’ın yürüyen davaları var"
Bilgiç, hâlâ devam eden 28 Şubat davalarının olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: "Türkiye’deki İslam’ın yükselişi onları rahatsız etti. Çünkü G-7’yi rahatsız etti. G-7’ye karşı D-8 kuruldu. Yüzünü batıdan, Amerika’dan çevirdi. Orta Asya’ya, Uzakdoğu’ya, Afrika’ya, Ortadoğu’ya döndürdü. Davalar açıldı, insanlar mahkûm edildi. Hâlâ 28 Şubat’ın yürüyen davaları var. Beraatlar yeni geliyor. İnsanlar yıllarca mahkeme kapılarında uğraştırıldı. 6 milyon insanın fişlenmiş olmasına, Silahlı Kuvvetleri’nin içerisinde Batı Çalışma Grubu diye bir grubun kuruluyor olmasına ve kurulan bu grubun da bütün bu senaryoları, tezgâhı yapması gerçekten kabul edilebilir olması mümkün değildir."
Programın ardında Bitli Eren Üniversitesi (BEÜ) Rektörü Prof. Dr. Erdal Necip Yardım tarafından, Süreyya Sadi Bilgiç’e hediye takdim edildi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.