​"6-8 Ekim bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarihtir"

​"6-8 Ekim bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarihtir"

​6-8 Ekim saldırılarında katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarını anma etkinliğinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, 6-8 Ekim 2014 tarihinin bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarih olduğunu belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla sokaklara inen PKK/HDP'liler tarafından katledilen Yasin Börü ve arkadaşları, HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanlığı tarafından düzenlenen programla kabirleri başında anıldı.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan anma programında, şehitlerin resimlerinin yer aldığı pankart açıldı. Sık sık tekbirlerin getirildiği anma programında, "Zalimler için yaşasın cehennem" sloganları atıldı.

Anma programında katılımcılara hitap eden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, 6-8 Ekim 2014 tarihinin bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarih olduğunu belirtti.

Kerbela katliamından bahseden Yavuz, Yasin Börü ve arkadaşlarını katledenlerin Yezid gibi kaybettiğini söyledi.

Yasin Börü ve arkadaşlarının seçkin insanlar olduklarını dile getiren Yavuz, “Selam olsun canlılıklarının ve zindeliklerinin tam olarak bilemediğimiz ancak ruhaniyetleriyle şu anda aramızda dolaştıklarına iman ettiğimiz aziz şehitlere. 6-8 Ekim 2014, bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarihtir. Medeniyet öteki ile beraber yaşamaktır. İslam anlayışının esası buna dayanır. Medine’de bir adalet devleti kuran Peygamberimiz (as.) kendisinden çok farklı hayat tarzına ideolojik yapıya farklı milliyet ve aidiyetlere sahip olan insanlarla bir ortak yaşam alanı geliştirmiş, bir medeniyet ufkunu biz Müslümanlara miras bırakmıştır. O mirasın sahipleri bugün kanlarını bu çorak ve mazlum coğrafyaya dökerek o medeniyeti tekrar diriltmeye, yeşertmeye ve filizlendirmeye çalışmışlardır. Yasin ve arkadaşları et dağıtmak için, iyilik yapmak için, çalmış oldukları kapıların arkasında hangi milletiyeti, hangi aidiyeti, hangi ideolojik yapının olduğunu asla sormamış sorgulamamışlardır. Çünkü onlar bu medeniyet tasavvurunun birer kahramanı idiler. Onlar seçkin insanlardır. Bedeviyet sahipleri ise tarihteki rollerine uygun bir karakter ortaya koymuşlar; barutla, kanla, kinle ölümle ve en nihayetinde insanlığa karşı ağır bir suç işleyerek bedenlere ve cesetlere işkence yapmak suretiyle medeniyet tasavvurundan uzak olduklarını, medeniyetle yönetilmeyi hak eden bu sahipsiz ve değersiz kavmin yönetime talip olamayacaklarını ispat etmişlerdir.” dedi.

“6-8 Ekim 2014 esasen zulüm sahipleriyle adalet ve merhamet sahipleri kesin olarak birbirinde ayrıldığı zaman dilimidir” diyen Yavuz, “Kaderin garip bir cilvesine bakin ki Muharrem ayı içerisindeyiz. Kerbela katliamının yıl dönümü idrak ediyoruz. Kerbela ne demek? Kerbela zulüm, isyan ve tuğyan sahiplerinin idrak olduğu korku imparatorluğun egemen olduğu kendisine biat etmeyenleri yok edilmesi gereken insanlar olarak gören sapıkça bir anlayışın kol gezdiği bir zaman dilimidir. İyilik cezalandırılıyor, vicdana savaş açılıyor, insan ise hürmet ve hasiyetine bakılmaksızın katlediliyordu. Tarih tekerrür ediyor, zulüm sahipleri insan ve tuğyanla yerelde bir iktidarı ele geçirmiş genel anlamda bir iktidara sahip olduklarında bu halka neler yapabilecekleri ispat etmişler, Yezid’in iktidarı gibi işledikleri insanlığa karşı ağır suçlardan dolayı hem Allah’ın gazabına uğramışlar hem de korku imparatorluğun altında inim inleyen bu mazlum halkın vicdanında mahkûm olmuşlardır. Çok kısa bir süre sonra Yezid’in o şeytan-i saltanı yerle bir olmuş adalet ve medeniyet ufkunun bedirmesi için yollar açılmıştır, bu böyledir.” şeklinde konuştu.

“Hz. Hüseyin’in seçkin bir insan olduğu gibi şehit Yasin, Hasan Hüseyin, Turan Hoca, Cumali, Riyad, Cengiz ve Fethi kardeşlerimiz seçilmiş insanlar, seçkin insanlardır”

Yasin Börü ve arkadaşlarının Hz. Hüseyin’in varisleri olduklarını anımsatan Yavuz sözlerine şöyle devam etti:

“Milletlerin tarihi bununla doludur. Küfür devam eder ama zulüm asla devam etmez. Yezid güç zehirlenmesi içerisinde zafer sarhoşluğu içerisinde ins ve cinni Peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) öpmeye kıyamadığı Hz. Hüseyin’in başını gövdesinden mızrağın ucuna takarak onunla dalga geçerek, alay ederek zaferini ilan ederken, aslında insanlığa ihanet ettiğini asla orada bir yönetici olarak saltanatı sürdüremeyeceğini de zınnen ilan etmiştir. İşte Hüseyn'in varisleri, onun takipçileri, onun masumiyet ve teslimiyetine birer numune olan şu yüzlerinde masumiyetin ve teslimiyetin izleri görülürken bu seçkin insanlar, Allah tarafından seçilmiş olan bu insanlar. Onlarında bedenlerine işkence yapıldı, onlarında bedenleri yakıldı, hem Allah’ın gazabına dokunulmuş, hem de bu mazlum coğrafyada sahipsiz ve değerli olan bu halkın idaresine talip olamayacaklarını zınnen ilan etmişler. Hem halkın vicdanında mahkûm olmuşlar, hem de halka yönelik daha sonraki süreçte yapmış oldukları çağrılara halk tarafından itibar edilmemiş ve reddedilmişlerdir. Bu tabii bir süreçtir. Onun için bu kardeşlerimiz seçilmiş insanlardır. Hz. Hüseyin’in seçkin bir insan olduğu gibi şehit Yasin, Hasan Hüseyin, Turan Hoca, Cumali, Riyad, Cengiz ve Fethi kardeşlerimiz seçilmiş insanlar, seçkin insanlardır.”

“İnsaniyet kazanmıştır, vicdan kazanmıştır, adalet kazanmıştır, merhamet kazanmıştır, zulüm kaybetmiştir”

İnsan ve insaniyetin adalet ve merhamete muhtaç olduğuna dikkat çeken Yavuz, “İnsan, öldürmeye, kan akıtmaya, yakıp yıkmaya, insanların mallarını talan etmeye, korku imparatorluğu estirmeye layık değildir. Adaletle, sulh ve selametle can güvenliği içerisinde yaşamaya ve idareye layıktır. Bu anlamda 6-8 Ekim 2014’te aynen Kerbela faciasında olduğu gibi belki zahiri anlamda bir musibet ama meşieti ilahiye ilahi bir kaderin takdiri olarak adalet kavramına, emniyet kavramına sulh ve selamet kavramına olan ihtiyaç, bu aziz insanların kanlarıyla toplumun vicdanına, toplumun vicdanın önüne çıkarılmış ve halkın bir tercih yapması ile karşı karşıya bırakılmıştır. Yüzyıllar geçti aradan Yezid mi kaybetti, Hüseyin mi kaybetti? Değerli arkadaşlar zulüm sahipleri mi kaybetti, Yasin ve arkadaşları mı kaybetti? Kim kazandı? Yezid mi kazandı, Hüseyin mi? Zulüm sahipleri mi kazandı, yoksa Yasin ve arkadaşları mı kazandı? Kuşkusuz meseleye sadece dünya cenderesinin dünyevi kriterleri içerisinden bakmayan, ufku geniş hakikatlere mutali insanların nezdinde bu sorunun cevabı son derece kolay ve bellidir. Kazanan taraf bellidir; insaniyet kazanmıştır, vicdan kazanmıştır, adalet kazanmıştır, merhamet kazanmıştır, zulüm kaybetmiştir. Allah’ın izni ve iradesiyle bu topraklarda zulmün başı başlamış ve süreç zulmün paramparça olmasıyla sona erecektir inşallah.” ifadelerini kullandı.

“Bir daha bu coğrafyada bu vandallığa, bu barbarlığa, bu vahşete yeltenmeye kimsenin cesareti olmayacaktır”

HÜDA PAR olarak insanı ve adaleti siyasetin merkezine alarak herkesi tek bir partiye değil Yasin ve arkadaşlarının vicdanına, iyilik hareketine ve insanlığına davet ettiklerini söyleyen Yavuz, “Keyfiyetine mutali olmadığımız, niteliğini tam olarak bilemediğimiz bir canlılık bir zindelikle kardeşlerimiz bizim aramızdadır. Bizler onları rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz. Bu topraklar onların kanlarıyla, bu mazlum coğrafya onların toprağa akıtmış oldukları pak ve berrak kanlarıyla inşallah bereketlenecek, yeşillenecek ve gelecek nesiller onların bu mesajını birbirlerine taşıyacak. Bir daha bu coğrafyada bu vandallığa, bu barbarlığa, bu vahşete yeltenmeye kimsenin cesareti olmayacaktır. Bizler HÜDA PAR olarak insanı ve adaleti siyasetimizin merkezine alarak herkesi tek bir partiye değil, Yasin ve arkadaşlarının vicdanına iyilik hareketine ve insanlığına davet ediyoruz.” diye konuştu.

“Bu şehitlerimizin bıraktığı aziz mirasa sahip çıkmaya devam edeceğiz”

“Bizim medeniyet tasavvurumuzda öteki ile beraber yaşamak vardır diyen Yavuz sözlerine şu cümlelerle son verdi:

“İşte kardeşlerimizin kapılarını çaldıklarının arkasında kimin olduğunu hangi dine, hangi aidiyete, hangi milliyete mensup olduklarını sormadıkları gibi bizler de sormuyoruz. Bizler pekâlâ bu coğrafyada yaşanmış ve denenmiş kaynağını aziz İslam’dan alan insanoğlunun fıtratıyla yüzde yüz uyumlu olan insanlık değerlerini halkımızla buluşturmaya ve bu şehitlerimizin bıraktığı aziz mirasa sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle bu amaç doğrultusunda kanlarını akıtan, insanlık değerlerinin insanlıkla buluşması için aziz kanlarını akıtan, bütün şehitleri ve bütün şehit rehberleri rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.”

Yavuz’un konuşmasının ardından okunan dua ile program sona erdi.

Anma programına; HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu ve il yönetimi, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, şehitlerin yakınları ve sevenleri katıldı. (M. Hüseyin Temel, Emrah Deniz – İLKHA) 












































 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.