70'inde şehit edilen bir dava adamı: Şehid Kerbelaî

70'inde şehit edilen bir dava adamı: Şehid Kerbelaî

Mardin'in Nusaybin ilçesinde, 21 Ocak 1992 yılında PKK tarafından 70 yaşında katledilen Mehmet Salih Kavak'ı, şehadet yıldönümünde çocukları ve yakınları, örnek şahsiyetini anlattı.

Mardin'in Nusaybin ilçesinde,  21 Ocak 1992'de PKK tarafından katledilen Mehmet Salih Kavak'ın (Kerbelaî) oğulları ve yakınları, şehidin hayatı boyunca hiçbir zaman bedeli ne olursa olsun zulme boyun eğmediğini söyledi.

İslamî hizmetleri nedeniyle 70 yaşında PKK tarafından katledilen Mehmet Salih Kavak'ın (Kerbelaî) şehadetini üzerinde tam 25 yıl geçti.  Mardin'in Nusaybin ilçesinde şehit edilen Mehmet Salih Kavak'ın oğulları ve yakınları, şehadetinin yıl dönümünde İLKHA'ya konuştular.

Babası Mehmet Salih Kavak'ın 1928 yılında Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Kelehê (Akburç) köyünde dünyaya geldiğini belirten Mehmet Selim Kavak, 1979 yılında ise Nusaybin'in Kışla Mahallesi'ne yerleştiğini belirtti.

Babasının çocukluğundan itibaren dindar bir yapıya sahip olduğunu, bu yüzdende o dönem camilerde Kur'an dersine katılan gençlere çok değer verdiğini söyleyen Kavak, babasının hiçbir zaman 'yaşlıyım' diyerek bir köşeye çekilmediğini vurguladı.

Babasının çok zor bir köy hayatı yaşadığını belirten Kavak, "Çok zor ve zahmetli işlerde çalışarak ağır işler yaptı. Dindar bir ailenin çocuğuydu. Babası Nakşibendî tarikatına bağlı bir insandı. 1970'lerde Nusaybin'e geldi. Daha önce de Nusaybin'e bağlı Şabani köyünde kalıyordu. Hep çiftçilik yaparak geçimini sağladı. Nusaybin'de de briketçilik yapardı. Aynı zamanda odun kesme işleri ile uğraşıyordu. Kendi halinde ibadetlerine düşkün ve kimseye zararı dokunmayan birisiydi." dedi.

Babasının sırf, batıla yönelmediği ve PKK'ye taraftar olmadığı için 70 yaşında olmasına rağmen 2 PKK'li tarafından dükkânının önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit edildiğini belirten Kavak, PKK'nin şimdiler de olduğu gibi 90'lı yıllarda da yaş ve cinsiyet ayrımı yapmadan birçok insanı katlettiğini ifade etti.

Babasının aynı zamanda çok cesaretli biri olduğunu belirten Kavak, "Babam kolay kolay kızmazdı. Kızdığında ise İslam için kızardı. Kendi şahsı için pek öyle kızmazdı. Çok mütevazi ve kendi halinde bir insandı. Fakat gördüğü bir haksızlık ve kötülük karşısında sessiz kalmaz tepki verirdi. Babam bir alim değildi. Kendi halinde bir Müslüman ve dini vecibelerini yerine getirmeye çalışırdı. O zamanlarda Kur'an bilen çok az insan vardı. Bizim köyde de bir tek benim babam Kur'an okumasını biliyordu. Çocuklarına da İslam'ı ve Kur'an'ı öğretiyordu.  Maddi durumu pekiyi olmadığı halde eğitim konusunda çocuklar,  iyi bir yere gelebilmeleri için okuturdu. Şu an 2 tane öğretmen olan oğlu var." diye konuştu.

"Yarabbi! Bu gençler benim evimin önünde şehit olmasın, onların yerine beni şehit et"

Babasının Allah yolunda hizmet eden ve Kur'an dersi alan gençlere PKK'nin tehditlerine rağmen evini açtığını ve gençlerle bir araya gelmeyi çok sevdiğini söyleyen Kavak, babası ile gençler arasında geçen bir diyalogu ise şu şekilde anlattı:

"Biz, Dirim köyünde iken orada çiftçilik yapıyordu. O köy bir ağa köyüydü. Tapu kadastrodan memurlar gelecekti. Ağa da üç yalancı şahit gösterecekti. Onlardan birisi babammış. Babam ağaya karşı çıkmış. Her ne kadar kendisini ölümle tehdit etmişlerse de babam 'neye mal olursa olsun yalan söyleyemem. Bilmediğim bir şeyi söylemem mümkün değildir. Yalancı şahitlik yapamam' diye cevap vermiş."

Gençlere karşı aşırı bir sevgisinin olduğunu belirten Kavak, babasının bazen "Yarabbi! Bu gençler benim evimin önünde şehit olmasın. Çok zoruma gider. Onların yerine yarabbi! Beni şehit et." Diye dua ettiğini aktardı.

Kavak, babasının şehit edildiği anları şöyle anlattı: "Babam şehit olmadan önce kendisi ile beraberdik. Babamı traş ettim. Daha sonra yıkandı. Beraber abdest aldık. Şehit İbrahim Kızmaz hoca o da bizim akrabamız oluyordu. Babamdan 15 gün önce o da şehit edildi. Onun taziyesine gidecektik. Beraber çıktık. Bana 'oğlum sen git, ben burada kalayım. Nusaybin'de olup bitenleri bilmemiz lazım.' dedi. O yüzden benim dükkâna geçip orada kaldı. Aslında bir nevi görev başındaydı. Hiçbir zaman 'yaşlıyım' demiyordu. 'Ben yaşlandım, bir köşeye çekileyim. Yeter! Benim çocuklarım hizmet etsin' demek asla babamın ahlakı değildi. O hep zor işlerde çalışıyordu. Hiçbir zaman ne pahasına olursa olsun batıl tarafına geçmedi. Biz taziye yerinde iken haber geldi. Dediler 'babanız vuruldu.' Hemen hastaneye koştuk. 'Baba baba' diye seslendim. Cevap vermeyince anladım ki şehit olmuş. Ağladım. ama onun şehadetine sevindik. Şehadet herkese nasip olmayan bir mertebedir. Ama o bu yaşına rağmen şehit olduğu için babama çok sevindim."

"Babam hiçbir zaman doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmadı"

Babası şehit edildiğinde askerde olan Mehmet Salih Kavak'ın bir diğer oğlu Ekram Kavak, babasının hiçbir zaman doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmayan biri olduğunu kaydetti.

Babasının özellikle de zulmü kabul etmeyen birisi olduğunu aktaran Kavak, "Bizim bildiğimiz kadarıyla küçüklüğünden beri dini eğitim alan ve dindar bir ailenin çocuğu olarak yaşamış. Hayatı boyunca da hiçbir zaman zulme boyun eğmemiş. Hiçbir zaman bir kötülüğe bulaşmamış ve temiz bir insandı. Babam sürekli bize iyiliği ve dürüstlüğü anlatırdı. Aynı zamanda eğitime de çok önem verirdi. "dedi.

Babası şehit edildiğinde askerde olduğunu aktaran Kavak, "Onu tanımayan ve sevmeyen kimse yoktu. Belki kötü insanlar ondan rahatsız olmuştur. İyi insanlar hiçbir zaman ondan rahatsız olmazdı. Hep iyiliği tavsiye ederdi. Bu dünyanın boş olduğunu söylerdi. Asıl yerimizin ahret olduğunu söylerdi. Sabah namazlarını da hiç aksatmaz sürekli kalkardı. Bize 'Kur'an'ı okuyun, namazını kılın ve orucunuzu tutun' diye tavsiyelerde bulunurdu." ifadelerini kullandı.

Mehmet Salih Kavak'ın yeğeni Bahattin Keskin ise, dayısının çok takvalı biri olduğunu ve dayılarının yanında büyüdüklerinden dolayı onun yolunu sürdürmeye çalıştıklarını ifade etti.

Dayısının İslamî bir hayat yaşadığı için şehit edildiğinin altını çizen Keskin, "Dayım çevresi tarafından çok sevilen bir insandı. Namazında ve diğer ibadetlerinde olan bir insandı. Camiye giderdi. Bizi de camiye gönderirdi. Biz onu Kerbalai diye adlandırmıştık. Dayım şehit edildiğinde Adana'ydık. Biz Adana'dan Nusaybin'e gittik. Nusaybin'de bir gece yanımızda kaldı. Sabaha kadar onunla beraber kaldık. Ertesi günde büyük bir kalabalık bir ile onu defnettik." diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit- İLKHA)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.