M. Medet SOLMAZ
8 Mart ve Avrupa’nın Bize Hediyesi(!)
Bismihi Teâla
Avrupa Konseyi Sözleşmesi namı diğer İstanbul Sözleşmesi
Güya kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla Mayıs 2011 yolunda İstanbul’da imzaya açılan Sözleşme…
Çok gariptir ki sözleşmenin anatomisi hükmünde olan 6284 sayılı kanun, 8 Mart 2012 tarihinde ülke olarak ilk kabul eden Türkiye olmuştur. Bu uygulamayla safını; Finlandiya, Danimarka, Slovenya, Avusturya gibi ülkelerden yana göstermiştir.2014 yılından bu yana yürürlükte. Başka deyişle tüm hararetiyle uygulanmakta!..
Geçen hafta gündem değerlendirmesinde HÜDA PAR Genel Başkanı Sayın İshak Sağlam’ın de belirttiği gibi ‘’Aile kurumumuzu kendi elimizle yıkıyoruz’’ uyarısına ciddi anlamda‘kulak kabartmalı’ ve kesinlikle ‘göz ardı’ edilmemelidir.
Mart ve İstanbul… Aslında kavramsal olarak birer mesaj niteliğinde…
İstanbul, Osmanlı mirası! Hıristiyan Konsantiniye’den alınıp;
İslam medeniyetiyle şeref bulan anakent… Başka deyişle karanlık çağdan aydınlık çağa ayak basan devasa kent. Mart ayı ise aşikâr bir şey. Yani sana Kadınlar Günü(!)’ne armağanım olsun tarzında bir şey! Hayırlı olsun vatana, millete(!?)
Nasıl olsa balıklamasına dalmak bize özgü bir şey! Sorgusuz sualsiz, toplumsal hassasiyetler gözetilmeden maceraya soyunmak… İşin ucunun nereye varılacağının, getirisi- götürüsünün hesaplanmadığı ticaretten alınan hasılattan hayır beklenmez, saadet umulmaz!..
Aile kurumunun saadetini tadamayan batı;
-SORU BİR: Müslüman toplumları ayakta tutan Aile Kurumu’nu tesis etmede ne kadar mahirdir?
-SORU İKİ: Kendisine yararı olmayan bu ülkeler, başka ülkelere ne yarar sağlayabilir!?
-SORU ÜÇ: Sunduğu reçeteler dokumuza, genlerimize ne kadar uyuşur ki?!
Aile kurumuzu hedef alan namahrem küresel sermaye güçler;
milyon dolarlar sarf ederek, kendisine muti’ kurum ve kuruluşları aktif şekilde harekete geçirebiliyor. Yıkıcı faaliyetlerle ne yazık ki, kadın üzerinden Aile Kurumunu çökertmek için dört koldan saldırıya geçmişler
Daha önce bu bağlamda yayımlanan gazetemizin pek çok makalesi var, bakılabilir. (Bu bağlamda birkaç tanesini yazdığımız için pek ayrıntısına girmeyeceğim.)
Şu var ki; zahirde göz kamaştıran, nefse hoş gelen kimi icraatların neticesi bazen kısa vadede bariz şekilde görülmese de-ki görülüyoruzun vadede çok büyük tahribatlar verdirttiği çoğu kez görülmüştür.
TCEP (Toplumsal cinsiyet eşitliği Projesi),CEDAW(Kadına karşı her türlü ayrımcılığın yok edilmesi),İstanbul Sözleşmesi kapsamında dayatılan bu ifsat organizasyonlara karşı duyarlılık üst seviyede arttırılmalıdır.
Kısaca bu maceradan;
-BİR: Nemalanan bilumum feminist kadın kuruluşlar var. ‘Ekmek elden su gölden’ misali asalak yaşamı, hayat düsturları gören anlayışlar kadının hamisi olamaz!
-İKİ: Kadını yalnızlaştıran, aile ocağından koparan sözde imkânlar sunan bu oluşumlar, mutluluk kaynağı olamaz.
-ÜÇ: En güvenli yer evdir. Maymun iştahlı, kalplerinde fesatlık bulunan namahremlere karşı sığınacak tek liman; mahremidir, yuvasıdır.
-DÖRT: ‘’Kadınlar Allah’ın size emanetidir.’’ umumi ve evrensel bir düsturdur. Aynı zamanda emirdir, inancın gereği büyük bir sorumluluk ödevidir. Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.