Selahaddin YILDIRIM
ABD'nin hedefi ne?
ABD ve müttefiklerinin oluşturduğu koalisyon güçleri beş aydan beri Irak ve Suriye'deki IŞİD mevzilerini havadan bombalamaya devam ediyor. Aylardan beri koalisyon uçaklarının vurduğu IŞİD'in sadece % 1 oranında geriletilebildiği ifade ediliyor. Resmi kaynakların ifade ettiği bu bilginin sıhhat derecesi de şüphelidir. Çünkü bütün savaşlarda olduğu gibi bu savaşta da, büyük bir psikolojik harp ve yalan propagandanın sürdürüldüğünü hesaba katmak gerekir. Altmış devletin oluşturduğu koalisyonun IŞİD'i sadece % 1 oranında geriletmiş olmasının anlamı açıktır: IŞİD sadece havadan saldırılar ile yenilgiye uğratılamaz. IŞİD, artık bir örgütün sahip olabileceğinden çok daha fazla bir güce kavuşmuştur.
Koalisyon uçaklarının düzenlediği saldırılarda ne kadar sivil ve masum insanın öldüğünü bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey; ABD ve batılı müttefiklerinin sivillerin öldürülmesine hiç aldırış etmediğidir. Aylardan beri aralıksız süren hava saldırılarının ekonomik maliyetinin ise sekiz milyar doları aştığı ifade ediliyor. Ekonomik maliyetin kimlere fatura edildiğini söylemeye de gerek yok sanırım.
ABD işin başından beri Suriye muhalefetini Baas rejimine karşı silahlandırdı ve sınırlı da olsa yardım etti. Sonra ise ne olduğunu hep beraber gördük. Esed ve işlediği cinayetler unutuldu. Siyasi çözüm bulma arayışları sona erdi. Şimdi Baas rejiminin gitmesinden söz eden yok artık. Tam tersi ona meşruiyet kazandıran adımlar atılıyor. Bölgenin bütün devletleri en büyük tehlike olarak IŞİD'i görüyorlar. IŞİD'e destekle suçlanan Türkiye bile son günlerde saf değiştirdiğinin sinyallerini vermeye başladı. Irak yönetimine gönderilen iki uçak dolusu silah yardımını bu siyaset değişikliğinin ilk adımı olarak değerlendirmek gerekir.
Neden böyle oluyor demeyiniz, çünkü nihayette ABD'nin dediği oluyor. Irak işgali döneminde de İran hariç diğer bütün bölge ülkeleri ABD safında yer almamışlar mıydı? Şimdi ise IŞİD'e karşı koalisyonda fire yok gibi. Hatta bu konuda yarış ve rekabetin yaşandığını da görüyoruz.
IŞİD bahanesi ile devam eden saldırılar yıllardan beri bölgenin çekmekte olduğu acıları katlamaktan öteye bir şey yapmıyor. Daha önceki ABD müdahaleleri bölgeyi bu hale getirdi. Bu yeni müdahalenin yarın doğuracağı sonuçlar da öncekilerden farklı olmayacak, bilakis daha beter olacaktır. Hatta kimi gözlemciler şu an Suriye ve Irak'ta olup bitenleri üçüncü dünya savaşının provası olarak görüyor ve öyle değerlendiriyorlar.
ABD'nin Afganistan'ı, peşinden de Irak'ı işgali, o günden bugüne bölgemizde yaşanmakta olan bütün acıların ana kaynağı olmuştur. IŞİD biterse işlerin düzeleceğini söyleyenler ikiyüzlü yalancılardır. Dün de, Saddam giderse demokrasi gelecek, Irak güllük gülistanlık olacak dememişler miydi?
Yaşanan bunca acı ve sıkıntıların ABD ve Batı'nın müdahaleleri sonucu meydana geldiğini görmeyen veya görmek istemeyen bölge ülkeleri aptalca büyük şeytanın peşinde kuyruk oluveriyorlar. Daha dün ABD'nin peşine takılmalarının bedelini ağır bir şekilde nasıl ödediklerini hesap etmeden, bir kez ısırıldıkları deliğe parmaklarını ikinci kez tekrar sokuyorlar.
Aylardan beri devam eden hava saldırıları ile bir şey elde edemediğini gören ABD şimdi Musul'a saldırmayı planlıyor. Bilindiği üzere Irak'ın ikinci büyük kenti Musul geçen haziran IŞİD'in eline geçmişti.
Peki ABD Musul'u IŞİD'ten nasıl alacak veya alabilecek mi? ABD'nin Musul'u bir kara harekatı olmadan alması mümkün görünmüyor. Peki kara harekatını kimler yapacak?
ABD'nin kendi askerlerini cepheye sürme seçeneği çok zayıf bir ihtimal olarak gözüküyor. Geriye, ellerine silah verilmiş Irak ordu birlikleri ile peşmergenin ateş hattına sevk edilmesi kalıyor. Bunların ise ne derece başarılı olacağı meçhul. Çünkü hem Irak ordu birlikleri hem de peşmergenin daha önce IŞİD karşısında nasıl bir hezimete uğradıklarını gördük.
Şu hakikatin unutulmaması gerekir: ABD'nin hedefi sadece IŞİD değildir. IŞİD bugünün öncelikli hedefidir. Yıllara sarkacağı belli olan bu savaşın yaktığı ateşin kimlerin ocağını söndüreceğini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. israil için tehlike arz eden her unsur bir şekilde terör ilan edilecek ve ortadan kaldırılmaya çalışılacak. Mısır'ın, İhvan'ı, peşinden de Hamas'ı terör örgütü olarak ilan etmesi, gelecek günlerin nelere sahne olacağını gösteren önemli bir işaret olarak karşımızda duruyor.
ABD, son yıllarda zayıflayan otoritesini tekrar tesis etmenin bedelini bize ağır bir bedel ile ödetiyor. İşin aslı budur; gerisi teferruat…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.