ABD'ye göre Mısır'da aslında Hristiyanlar mazlum!

ABD'ye göre Mısır'da aslında Hristiyanlar mazlum!

ABD'ye göre Mısır'da aslında Hristiyanlar mazlum!

ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Afrika, Küresel Sağlık, Küresel İnsan Hakları ve Uluslararası Örgütler Alt Komitesi ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi'nin ortak oturumunda Mısır'daki insan hakları ihlalleri tartışıldı. Ancak "insan hakları ihlallerinin" tartışılması gereken oturumda konuşmacıların ana gündem maddesi Mısır'daki Hıristiyanlara yönelik ihlaller ve saldırılar oldu.

Afrika, Küresel Sağlık, Küresel İnsan Hakları ve Uluslararası Örgütler Alt Komitesi Başkanı Christopher Smith, Mısır'da özellikle Hristiyanların sadece inançlarından dolayı hedef alındığının görüldüğünü savunarak, Hüsnü Mübarek döneminden sonraki iki yönetimde de "korkunç Hristiyan karşıtı kıyımların" yapıldığını söyledi. ABD'nin Mısır'a yönelik politikalarında insan hakları ihlallerinin yerinin açık olmadığına işaret eden Smith, ABD'nin Mısır konusunda yeni bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunu kaydetti.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Ileana Ros-Lehtinen de Mübarek ve Muhammed Mursi döneminde insan hakları ihlallerinin arttığını gördüklerini, geçici hükümet döneminde de sivil topluma yönelik kısıtlamalar, hukukun üstünlüğündeki eksiklikler ve insan haklarına saygıdaki sorunların, Mısır'ın hala gerçek demokratik bir toplum yaratmak için kat etmesi gereken çok yolu olduğunu gösterdiğini söyledi. 

Son dönemde Kıpti Hristiyanlara yönelik saldırıların arttığını söyleyen Ros-Lehtinen, ülkede Yahudi, Bahai, Sufi Müslümanlar, Şiiler ve diğer dini azınlıkların da aşırılık yanlıları tarafından hedef alındığına işaret etti. Ros-Lehtinen, Mısır'da demokratik yola geri dönebilmek için yeni anayasanın kadınlar, dini ve etnik azınlıkların haklarını koruması gerektiğini belirterek, demokrasinin güçlü temelleri olmadan, tüm seçimlerin demokratik sonuçlarla başarılmasının gerçekleşemeyeceğini dile getirdi. 

"Dini azınlıkların hedef alınması giderek arttı" - Oturuma konuşmacı olarak davet edilen isimlerden ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu Başkan Yardımcısı Zuhdi Casir, hem Mursi dönemi hem de sonrasında Kıptiler ve ülkedeki diğer dini azınlıkların giderek daha fazla hedef alındığını iddia etti.

ABD'nin Mısır'a dini azınlıklara karşı ayrımcı yasalar ve hükümleri kaldırması yönünde çağrı yapması gerektiğini vurgulayan Casir, "Kıpti Hıristiyanlar ve diğer dini azınlıklara yönelik devam eden şiddet göz önüne alındığında ABD, Mısır'a şiddeti teşvik eden hükümet destekli din adamları, yetkililer ve diğerlerini yargılaması için baskı yapmalı ve Kahire yönetimini şiddetin sorumlularını adalet önüne çıkarmaya çağırmalı. ABD ayrıca, Mısır ordusuna tahsis edilen 1,3 milyar dolarlık yabancı askeri yardımların dağıtımını onaylamayı, Mısır hükümeti bu fonların bazılarını özgürlükler ve ilgili hakları koruyan politikaları hayata geçirmek için kullandığını gösterene kadar reddetmeli" diye konuştu.

Casir, bugünlerde Mısırlıların büyük çoğunluğunun ABD'ye karşı olumlu gözle bakmadığına dikkati çekerek, "Bunun nedeni, prensipte açıklık eksikliği çünkü sadece Müslüman Kardeşler ile değil, şu anki hükümetle de sorunları olan ve ilerleme sağlamanın yollarını arayan, sokaklara dökülen Mısırlı çoğunluğun yanında olmadık" dedi.

Kıptiler'in darbe anayasası umudu

İngiltere'deki Kıpti Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Angaelos da geçmişte tanık oldukları dokunulmazlık kültürünün eşitlik eksikliğini doğurduğunu ifade ederek, ordu yanlısı ya da devrim yanlısı olma gibi fazla basitleştirme eğiliminin varlığına işaret etti. Hristiyan olmanın ötesinde, her şeyden önce Mısırlı olduklarını ve herkese el açan bir ülke istediklerini belirten Angaelos, sadece çoğunluğun iktidarı değil, herkesi temsil eden bir demokrasiye ihtiyaçları olduğunu ifade ederek, yeni anayasanın bunu sağlayacağını umduğunu söyledi.

Angaelos, 2011 devrimindeki dinamizmden yeteri kadar istifade edilemediğini, kişisel ajandaların devreye girdiğini ve devrimin getirdiği olumlu ruhun manipüle edildiğini savunarak, bunun da kendilerini çok tehlikeli bir yola soktuğu görüşünü dile getirdi. Angaelos, "Mısır'ın önünde şu anda ikinci bir fırsat var ve bu fırsat değerlendirilmeli. Son yönetimin faaliyetlerinin aynısını yeniden görürsek, üçüncü bir fırsata sahip olacağımızdan emin değilim" ifadesini kullandı.

"Mübarek dönemindeki otoriter rejim yeniden inşa ediliyor"

Hudson Enstitüsü bünyesindeki Dini Özgürlükler Merkezi uzmanlarından Samuel Tadros da, Mısır'da Hüsnü Mübarek ve Muhammed Mursi döneminde yaşanan zorluklara değindiği konuşmasında, "Hristiyanlara kimler saldırıyor? Maalesef sıradan halk. Hristiyanlara saldıranlar artık sadece İslamcı gruplar değil" dedi.

Tadros, Mısır'da demokrasiye yönelik bir geçişin olmadığını savunarak, "Mübarek dönemindeki otoriter rejimi bazı ufak değişikliklerle yeniden inşa etme yönünde bir girişim var ancak Mısır'da ciddi bir demokrasi yaratmaya yönelik bir girişim yok" diye konuştu.

Rutgers Üniversitesi Fahri Profesörü ve Misr Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nin eski rektörü Morad Abu-Sabe de Mursi hükümetini eleştirdiği konuşmasında, Mursi hükümetinin sadece Hristiyanların değil, tüm Mısırlıların insan haklarını ihlal ettiğini savundu.

Human Rights First (Önce İnsan Hakları) adlı kuruluşun politika ve programlar direktörü Tad Stahnke de Mısır'ın Kıpti Hıristiyan azınlığının giderek hızla kötüleşen durumunun, çözülmemiş ve daha da kötüleşmekte olan bir siyasi krizin alarm verici belirtisini oluşturduğunu söyledi. Stahnke, bu krizin büyümesine izin verilmesi halinde Mısır'ı ve bölgeyi daha da istikrarsızlaştırabileceğini, ekonomik ve siyasi reformlar ihtimali ile insan haklarının korunmasını geriye götürebileceği ve ABD ile müttefiklerinin çıkarlarına derin zararlar verebileceğini söyledi.

"Mursi destekçileri siyasi sürece tekrar dahil edilmeli"

Dini azınlık mensuplarına yönelik ayrımcılıklar, büyük oranda cezasız kalan mezhepsel şiddet olayları, Hristiyan karşıtı tahrikler ve Yahudi aleyhtarlığının uzun süredir Mısır'daki yaşamın bir parçası olduğunu ifade eden Stahnke, son birkaç ayda görülen siyasi kutuplaşmanın Hristiyanlara yönelik şiddetin eşine rastlanmamış düzeylere çıkmasına neden olduğunu dile getirdi.

Bahailer, Şiiler ve Sufi Müslümanlar dahil, diğer diğer dini azınlıkların da saldırılara ve kötü muamelelere uğramaya devam ettiğini belirten Stahnke, Mursi'nin görevinden uzaklaştırılmasının ardından destekçilerinin bundan Kıpti Hristiyanları sorumluğu tuttuğunu ve bu durumun da Hristiyanları şiddete karşı daha korunmasız hale getirdiğini iddia etti. Stahnke, aynı zamanda ordu destekli hükümetin de Hristiyanları saldırılara karşı koruyacak etkin tedbirler almaktan ziyade, Hristiyan karşıtı şiddeti Müslüman Kardeşler'in aşırılık yanlısı olduğuna dair kanıt olarak sunmaya daha fazla ilgi gösterdiğini kaydetti.

Mursi ve Müslüman Kardeşler'in bazı destekçilerinin siyasi sürece tekrar dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Stahnke, şöyle devam etti:

"Güvenilir İslamcı liderler dini azınlıklara yönelik şiddeti kınamalı ancak binlerce kişi hapisteyken, siyasi sürecin dışında tutulurken ve ayrım gözetmeden aşırılık yanlısı, terörist şeklinde etiketlenirken bunu yapma konusunda ortada pek teşvik yok. Mısırlılardan, şiddet ya da nefreti benimseyen İslamcılara kucak açmalarını istememeliyiz. Ancak seçimlerde bir İslamcı siyasi partiyi desteklemek isteyen Mısırlı seçmenlerin geniş bir kesimini de bir kenarda bırakmak, onları haklarından mahrum etmek istikrarın reçetesi değil."

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.