Mehmet GÜLSEVER
ABD'yi Nasıl Bilirsiniz?
Dünyanın en büyük gücü.
Dünyanın en güvenilmez iki yüzlü devleti.
Dünyanın en çok silah satan ülkesi.
Dünyanın en çok cinayet işlenen ülkesi
Polisçe en çok vatandaşı vurulan ülke.
Seçimleri en fazla %1 farkla Siyonistleşmiş Evanjelist Hıristiyanlar(GDH=genetiği değiştirilmiş Hıristiyan) eliyle kimin kazanacağı belli bir ülke.
İç ve dış siyasetini israil'in güvenliğine endeksleyen ve israil'in güvenliğini birinci sıraya alan tek ülke.
Uyuşturucunun en çok kullanıldığı ülke.
Dünyadaki askeri darbelerin tamamında parmağı olan bir ülke.
Dünyanın en gerici ve en diktatörlerinin tamamıyla çok iyi geçinen ülke.
Serbest ve güdümsüz seçimlerle işbaşına gelen yönetimlerin tamamıyla sürtüşen bir ülke.
12 Eylül darbesinin ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünü planlayan, yöneten ve koruyup kollayan bir ülke ABD.
Siyonizm'i alenen savunan tek ülke.
Kudüs'ü israilin başkenti ilan eden tek ülke.
Sisi, FETÖ ve PKK'yi alenenkoruyan, kollayan, himaye den ve silahlandıran en büyük ülke.
Türkiye'ye askeri, siyasi, sosyal, hukuki operasyonlardan sonra şimdi de ekonomik operasyon yapan tek ülke.
Bu zinciri bilmem ucu nereye gidinceye kadar uzatabilirsiniz.
Adam daha bize ne yapsın ki ona alenen düşman diyebilelim.
Halen müttefik, ortak vs. diyen ve derken de ağızlarının suyu akan nice eski tüfek liberal (sözüm ona Başkan'ı destekleyen) yorumcu var maalesef.
Evet böyle bir ülke var ve bu ülkeyi, ellerine geçirdikleri medya ve sermayeden devşirdiği kirli güç ile yöneten genetiği değiştirilmiş, “tam iman etmiş” çılgın Evanjelist Hıristiyanlar yönetiyor. Arzı Mevud'un gerçekleşmesiyle İsa'nın ineceğine inanan yüz milyonu ABD'de olmak üzere dünyada toplam beş yüz milyon olan Evanjelist'in beyni, “vaat edilmiş topraklar” hezeyanını hızlandırmaktan başka hiçbir şeye çalışmaz.
Maalesef bu güç ABD eliyle dünyada istediğini de yapmakta hiçbir kanun, kural, kaide tanımamakta. Hiçbir tepkiyi dikkate almamakta. Böylesi güçlü ve çılgın bir ülkenin anlayacağı tek dil kuvvet ve kudrettir.
Eğer kuvvetimiz mukavemete yetmeyecekse boşuna efelenip diklenmeyelim. Bir işe yaramaz. Zira diklendikten sonra kaçmak bizi daha zayıf ve kırılgan bir hale getirir. Karşıdakini de cesaretini artırır.
Kılıçları çektiniz mi sonuna kadar kınına koymayacaksınız. Maliyeti ne olursa olsun. Zira dünyanın ve hasseten İslam aleminin liderliğine soyunan, mazlumun hamisi bir kimlik talebimiz varsa bunun gereklerini de yapmalıyız. Yüz yıldır batıya karşı boyun büktük de ne kazandık. Hangi hususta itibar kazandık.
ABD'ye karşı bir başınıza bu direnci göstermenin çok zor olduğu hatta bu günün şartlarında imkansız olduğu gün gibi ortada. Öyle ise ABD'nin hışmına uğramış aynı durumdaki ülkeler ile konjonktürel değil ama ilkeler zemininde, kalıcı işbirlikleri ve paktlar kurulmalı. Bunun yolu da şartları da kapıları da sonuna kadar açıktır kanaatimce. Alın Kuzey Kore'yi, İran'ı, Venezüella'yı, Katar'ı, Lübnan'ı, Azerbeycan'ı Küba'yı hatta Çin'i ve bunların etrafına kümelenmiş irili ufaklı çok sayıda ülkeyi kurun bir birlik. Bakın AB ve ABD ile kurduğumuz sözde ittifaklardan daha büyük getirisi var mı yok mu? Dünyada bu dengeyi geliştirecek Türkiye ve İran'dan başka ülke de yoktur. Avrupa zaman zaman ABD'den yediği şamarlara “gık”lanıyorsa da devamlı bir süreç geliştirmekten çok uzak. Zira onlar da Evanjelist'lerin pençesinde kıvranıp duruyorlar.
Öyle bedel ödenmeden lider olunmaz. Güçler birleştirilmeden de ABD ile baş edilmez. Elbette ki bu işler bu günden yarına olmaz. Zaman ve bedel isteyen işler.
Her seferinde çıkış yapıp sonra gerilemek zayıflık duygusunu pekiştirir. ABD, israil güvenliğine endeksli. israil'in ise bir “bombalık” canı ve güvenliği var. Yapın bir bomba kurtulun bu tehdit ve boyunduruktan. israilin elinde onlarcası varken ne duruyoruz ki…
Ben şahsım adına ABD ile çıkarlar zemininde değil de mazlum halklar yararına olan ilkeler çerçevesinde yapılacak her mücadelede madden ve bedenen en ön safta yer almaya hazırım. Karınca misali…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.