Acı Bir Tablo: Afganistan

Acı Bir Tablo: Afganistan

Gündem vardır; değişime gebe toplumların, Sünnetullah’ın kendilerine çizdiği badirelerden geçerken, çektikleri acılar, toplumun bütün fertlerini iliklerine kadar kuşatan sancılardır. Bundan dolayı bir bütün olarak toplumu ilgilendirir.

Gündem vardır; değişime gebe toplumların, Sünnetullah’ın kendilerine çizdiği badirelerden geçerken, çektikleri acılar, toplumun bütün fertlerini iliklerine kadar kuşatan sancılardır. Bundan dolayı bir bütün olarak toplumu ilgilendirir.

Gündem vardır ki, toplumu etkileme gücüne sahip vasıtaları ellerinde tutan güçler tarafından, gerçek gündemi gözlerden uzak tutmak amacıyla oluşturulup, sadece dejenere olmuş halkların gündemine oturtulur. Kitle iletişim araçlarının baş döndürücü bir şekilde geliştiği bu asırda emperyalizmin en çok başvurduğu yöntemdir bu. Bu ay boyunca gündemde tutulmaya çalışılan konuların başında ABD seçimleri ve bu başlık altında, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin, başkan adayları Bush ve Kerry’in medya karşısında atışmalarıydı. İlginçtir ki, çalgıcı atışmalarından hiçbir farkı olmayan bu atışmalardan sonra anket göstergeleri bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Bu durum iki şeyden birisini ifade ediyor; Ya Amerikan halkı seçimleri son derece ciddi buluyor ve başkanlarının her yönden kusursuz biri olmasını istiyorlar. Ya da “kim seçilirse seçilsin aynı şeyi yapacak, yapmak zorundadır,” anlayışı bilinçaltlarına yerleştiğinden, ciddi politikaları değerlendirme unsuru olarak ele almak yerine laubaliliğe vardıracak derecede, bir fotoğrafa, bir trafik cezasına takılmaktadırlar. Kanaatimce milyarlarca dolarlık bütçeleri olan ‘akıl hocası’ vasfına sahip kuruluşların hazırladıkları 300 senelik projeleri göz önünde bulundurmak zorunda bırakılarak adım atabilen bir başkanın, kullanabildiği manevra alanının darlığını bilen ABD vatandaşları işi laubaliliğe döküp başkan adaylarının kaş-gözleri ile ilgileniyorlar.

Bunlar gündemde tutulmaya çalışıldığı sıralarda Afganistan’da, cumhurbaşkanlığına atanmış Karzai’nin koltuğunu meşrulaştırmaya yönelik bir seçim yapıldı. Bu seçimi ABD tarafından atanan Karzai dışında, halkı etrafında toplayabilen 18 lider, seçimlere hile karıştırıldığından dolayı boykot etmesine rağmen seçimler geçerli sayıldı. Böylelikle bazılarının; ne de olsa yakında seçim yapılacak, halkın desteği zaten Müslüman şahsiyetlerin arkasında, yönetim tekrar Müslümanların eline geçer şeklindeki hayalleri de suya düşmüş oldu.

Biz burada; insanların, kendi ihtiyaçlarına binaen ürettikleri rejimlerden biri olmaktan öteye geçemeyen demokrasiyi ve ona ilahlaştırırcasına bağlananları, gerektiğinde de alî menfaatleri için onu askıya alanları eleştirmeyeceğiz. Bizim sitemimiz, senelerce şanlı Afgan direnişine öncülük etmiş, sayısız badirelerden geçerek tecrübe kazanmış, küfrün sayısız oyunu ile birebir muhatap olup bunları başarı ile atlatmış Müslüman önderleredir. Her ne sebeple olursa olsun, İslam için bunca fedakârlık gösteren şahsiyetlerin birbirlerinin yakalarına yapışarak, birbirlerini bu kadar aciz duruma düşürmemeliydiler. Bediüzzaman Hazretleri (ra) İslam kardeşliği konusunun merkezine Haydaran Aşiretinin iki kolunun hikâyelerini yerleştirmiştir. Muhammed Ümmetinin taifelerinden olan Afganlı mücahit gruplar en azından Haydaran’ın bu iki aşireti gibi davranabilmeliydiler. Tapınak şövalyelerinden olma ünvanını gururla taşıyan birinin elebaşılığında toplanan bir düşmana karşı onlar da Muhammed ümmetinin sancağı altında iç çekişmeleri bir kenara bırakarak toplanabilmeliydiler. Ta ki bazılarının dağlara hapsolup diğerlerinin de eli kolu bağlı yapabildikleri tek şeyin seçimleri boykottan ibaret olmasaydı. Bu bir eleştiri değil, İslam davasına gönül vermiş, naçiz her ferdin, kendilerine bir çok konuda örnek olmuş, önderlik etmiş zatların düştükleri acziyet haline karşı yaptığı bir sitemdir.

Burada değinmeden geçemeyeceğim bir başka konu da ‘İslam için mücadele etme’ gibi büyük bir ülkü etrafında toplanması vacip olan Müslümanların, en hafif tabirle ceviz kabuğunu doldurmayacak meseleler yüzünden birbirlerine yönelmeleri, hatta bunu bir müslümanın diğer bir müslümanın kanını dökme safhasına kadar götürmeleridir. Her ne suretle olursa olsun hiçbir müslümanın yorum getiremeyeceği, altından kalkamayacağı, galip gelinse de gelinmese de kaybettiği bir savaştır; şeytan ve dostlarının zafer kazandığı bir savaştır. Hamasetin zayıfladığı, cesaretin kırıldığı, ihlasın kaybolduğu bir savaştır. Çok değil sayılı birkaç sene önce, büyük bir şevk ve gururla Afganistan efsanesinin hikayelerini okurduk. Sopa ve taşlarla en modern savaş aletlerine karşı konulduğu, Allah’ın yardımının bariz bir şekilde görüldüğü hikayeleri… Bunların hepsi o zamanlar oluyor, gerçekleşiyordu, zira o zamanlar ihlas henüz capcanlıydı ve kardeş kanıyla kirlenmiş eller değil, yemyeşil eller, ihlaslı gönüllerden aldıkları himmetle tetiklere basıyordu. Peki ya bugün, kardeş kavgasından bıkmış-usanmış bir halk, allak-bullak olmuş kafalar ve bu doğrultuda, sıcaklığını kaybetmiş iman, berraklıktan uzaklaşmış amaçlar ve hedefler var. Bundan dolayı eskiden taş ve sopalarla düşürdüklerini bugün stingerlerle düşüremiyorlar, Dede Korkut hikayelerinde olduğu gibi adeta kardeşine kılıç kaldıran herkes taşlaşmış, donuk bir hal almış. Bundan daha beteri de, imanlarının bileklerine verdiği güçle hakkettikleri makamları, ABD’ye ait bir petrol şirketinde basit bir temsilci olmaktan öteye gidemeyen birine kaptırdılar. İlginçtir ki, bu zat Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş olmasına rağmen formaliteleri bile bir kenara atarak, CIA’nın medya ekibinin başında bulunan bayan muhabire sokak arkadaşlarının edası ile ismini kullanarak hitap etmekte hiçbir beis görmüyordu.

Konunun sonuna gelirken yapmayı gerekli gördüğüm bir ikazda bulunacağım. Her zorlukla beraber bir kolaylığın olması gibi, güzel olmayan olaylarda dahi güzel görülecek bir taraf vardır. Başa gelenlerden dolayı vaveylanın koparılacağı yerde ders çıkarmak en güzeldir. Nasıl ki verdiği ta’limlerle Uhud Savaşı en az Bedir Savaşı kadar büyük bir zafer ise, aynen öyle de Allah-u Teala’nın izniyle Afgan Müslümanlarının şu an içerisinde oldukları yenilgi hali, zafer hallerinde Müslümanlara öğrettiklerinde daha fazlasını öğretir ve bellettirirler.

Son sözümüz Mevla’dan niyaz olsun!

Allah’ım! Hiçbir Müslümanı, güneş gibi ortada olan haklılığına ve erişilemeyecek derecedeki derin ilmine rağmen Hz.Ali gibi yüce bir şahsiyetin dahi altından kalkamadığı, kardeş kavgasıyla imtihan etme. Her şeyden daha fazla muhtaç olduğumuz kardeşlik âbidesini katından bir ruhla yeniden dirilt.

Tüm Müslümanların Ramazan-ı Şeriflerini ve akabinde gelecek olan Ramazan Bayramlarını tebrik eder, özelde İslam alemi için genelde insanlık için esenliklere açılan bir kapı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.

Allah’a Emanet olunuz 

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.