Fatih AKMAN
Acz’in Zindanından Azad Olmak İçin…
Güç, kuvvet, ihtiyaç, irade, hikmet, bilgi…
Bu kavramlar sizde ne çağrıştırdı bilmiyorum; ama zihin dünyamda İbni Adem’e her defasında acizliğini tescil ettiren kavramlar olarak yankı buldu.
Bu kavramların aydınlığında “en muhterem Âşk’ın kendisi”nin kemal evsafından emsalleri irdeleyerek; daha doğrusu kendimi, beni, nefsimi masaya yatırarak “arefe rebbehu”ya ulaşmak istiyorum.
Evet, ihtiyaçlarım fazlayken gücüm ve kuvvetim sınırlıdır. Kıtalar keşfetmiş, teknolojide baş döndürücü bir gelişme kat etmiş ve uzaya çıkmış olsa da, iki kere iki dört eder kadar kesin ve net olarak tüm insanlık da acizdir. İlk insandan bu güne doğal afetler karşısında beşerin adeta tir tir titremesi de benim acizliğimi haykırıyor. Bu gün de yeni kovid-19 virüsüyle tüm debdebeleriyle, teknolojik, nükleer silahlarıyla çağdaş firavunlar konumundaki süper güçlerin(!) heybetlerinin zir u zeber olması hemcinsimin acizliğinin en güncel versiyonudur.
Ve ibn-i Adem olarak ben bilgisizim. “… Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.”(Ahzab/72) Öyle ya bilgisiz olduğum kadar aceleci ve cüretkârım. Hikmete, bilgiye ancak Mutlak Alim olanın bildirdiği kadarıyla sahibim. Kelam-ı Kerim bunu meleklerin dilinden şu şekilde ifade eder: "Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin." dediler. (Bakara/32)
İşte ihtiyacımın fazla, gücümün kısıtlı, bilgimin az olması; beni sonsuz güç, kudrete sahip, her şeyi hakkıyla bilen ve münacaatıma, imdadıma icabet edecek bir kudrete ram kılıyor. O kudret de Müslüman olarak temelde “Allahu gayetuna” dediğimiz Rabbimizdir. Çölde susuz kalmış ve ölümüne su arayışındaki suya teşne zat gibi maneviyata teşne kalbin aşk-ı mecaziden aşk-ı hakikiye tabiri caizse demir attığı limandır, müştak olduğumuz. Evet, beşerin sonsuz ihtiyacatına, acz ve fakrına çare, güven veren, mutlak Rezzak olan şanı yüce Allah’tır. O Kadir-i Mutlak’tır. Kudret sahibi ve dilediğini dilediği gibi yapmaya gücü yetendir. Yoktan var ettiği ve her baharın bağrında ağaçları, otları, çiçekleri tekrar dirilttiği gibi ölüleri diriltmeye kadir olandır. (Fusilet-39) Yeri, denizi ve havayı insanın emrinde istihdam eden, göğü direksiz havada tutan sonsuz kudret sahibidir.(Hac-65) Gökleri ve yeri yerinde muhafaza eden ancak O’dur. (Fatır-41)
Mutlak alim olan da O’dur. Malumun ve meçhulün, aşikâr ve gizlinin, zahirde ve batında olanın, öyle ki zihinden geçenin, kalpte yer bulanın ve tüm gaybın ilmini bilmek O’nun zatına hastır.
Hikmetle yaratan, her şeyin mutlak hakimi de O’dur. Mutlak hakimiyet de O’nun şanındandır. Mutlaka, Halil-i Mutlak da O’dur.
Madem öyle sonsuz ihtiyacatın, aczın, fakrın zindanından azad olmak için Kadir-i Mutlak, Hakim-i Mutlak ve hatta Halil-i Mutlak olan Allah’a iltica etmektir elzem olan. Yokluk namına tüm bela, afet, hastalık, musibet ve imtihanların kucağında; varlık namına sonsuz nimetlerin içinde bir kez daha sana tevekkül edip itimat ederek itiraf ve ilan ediyoruz. Ya Rabbi! Biz ibn-i Adem acz-ı mutlak, fakr-ı mutlak’ız. Şanına meftun gönüllere şevk-i mutlak ve şükr-ü mutlakla son nefeslerini vermeyi nasip eyle. Layık değiliz belki, lütfunla bizi kendine halil olmaya münasip eyle. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.