Yusuf ARİFOĞLU
Adalet yoksa sistem beş para etmez
İnsanoğlu amacı bırakıp aracı önceler, hedefi bırakıp yolları kutsarsa ‘Değirmeni sel almış şakşağını arayan' adamın şaşkınlığı ve basitliğine düşmüş olur.
Yaratılışta esas dengedir. Dengenin diğer bir adı ‘her eşyayı/canlıyı hak ettiği noktada görmek ve bulunmasını sağlamaktır.' İnsan yaşamında biz buna ‘adalet' deriz.
‘Çivisi çıkmış dünya' dünya deyimini çokça duyarız. Bu söz genellikle yaşamın kendi asıl mecrasından kopup ‘ahlaksız, güvensiz, hileli, haksızlık, kayırmacılık, zulüm…' gibi nitelemelerle bilinir olmasıyla söylenegelmiştir.
Duvarımızı süsleyen bir tablo ne kadar güzel olsa da, gözümüzü zevklendiren arabamız ne kadar cazip olsa da çivisi sallantıda veya jantı çıkmışsa tablonun düşüp kırılma, arabanın kaza yapma riski neredeyse %100 olur. Fabrikaları çalıştıran koca koca çarklardan birinin arasına bir dişli takılır ya da vidası gevşerse vay o fabrikanın haline!
Hayatımızda da can, mal, aidiyet, cinsiyet, inanç, dil gibi unsurlar esas hükmünde birer mihverdir. Bir nevi insan yaşamının sağlıklı, huzurlu ve birlikte yürümesi bu esasların doğru tanımlanmasına, muhafazasına, ayrımcılığa tabii tutulmamasına, küçümsenip hor görülmemesine bağlıdır.
Hem İlahi hem de beşeri kanunlar bağlamında insanların nitelik ve fonksiyonel olarak eşit olması mümkün değildir. İnsanların ‘ırk, renk, dil, cinsiyet, makam, mülk, algı, zekâ, kuvvet…' gibi birçok yaratılışsal özellik ve kazanım açısından farklı olması bir realitedir. İnsanların hak ve hukuk bağlamında ise hadisin diliyle bir tarağın dişleri gibi eşit olması lazımdır.
Çerçevesi yasalarla belirlenmiş hak ve müeyyideler insanın fıtratıyla örtüşmezse;
Çeşitli ayrıcalıklar tanınarak insanlar adalet önünde kayırılırsa,
Aynı suç ihtimali bağlamında birilerine güçsüzlüğü oranında şahin diğerine gücü oranında karga misali olunacaksa,
Hırsızlık yapan ‘Fatma' sözüm ona itibarlı bir bağlam içinde olduğu için elini kesmekten kurtaracak ve diğer ‘Fatma' toplumun dışlanan, horlanan bağlamında olduğu için ‘kanun namına(!)' cezalandırılacaksa…
Toplumun ahlak, ilim ve inanç yönüyle ilerlemesi ve gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesi için çabalayan ülkenin dindarları zamanın yöneticilerinin hışmına uğrayıp terör yaftasıyla on yıllardır zindanlarda; ama onları yakalayan, tutuklayan, cezalandıranların bir zaman sonra ihaneti ortaya çıkıp iplikleri pazara çıkmasına rağmen ‘kavurmacı' misali hastalıkları, itirazları, kalın enseleri para edecekse,
Ülkenin kanunları devşirme türden olup adaleti tesisten uzaksa ve bal arılarının takılıp kaldığı, eşek arılarının delip geçtiği örümcek ağı misaliyse,
Ülkede iktidarda olan kişilerin duruşları, değiştirmek istedikleri yönetim sisteminin niteliği adalet namına kaç para eder?
Ekonomi ve kalkınma yönüyle yaşam standartları iyileşiyor; ama hak ve hukuk adına nice cinayetler, cürümler hesapsız kalıyor ve mazlumlar zindanlarda çeşitli politik hesaplar namına on yılları geçiriyorsa etiketteki ‘adalet' kaç gözyaşını silecek, kaç mağduriyeti telafi edecek?
Sizce sistem değişikliği ‘başkanlık mı, başbakanlık mı, halifelik mi, krallık mı' olsun?
Adalet varsa hangisi olursa kabulüm; adalet yoksa hepsi tüm albenisiyle vitrini süslese de beş kuruş vermem!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.