Fesih YASAK
Adanan ve arıtan olmak
Mesajın zihinlere daha iyi nakşedilmesi adına nezir kavramının tanımını yapmakta yarar görüyorum. Lügatte Nezir; Allah (cc.)'a salt ibadet kastıyla, Onun(cc.) rızası gözetilerek mübah bir fiili yapmayı veya işlemeyi kararlaştıran adama denir. Adak kelimesinin eş anlamlısı olarak tanımlanan nezir kavramı, ayrıca adanılan şey, bir kişiye veya kuruluşa sunulan armağan gibi 'anlamları da ihtiva etmektedir.
İnsanlığı kasıp kavuran Covid-19 salgınından nice güzel dost etkilendi. Allah'ın insanlık için genel geçer kuralı olan sünnetullah gereği, bu imtihanın muhatabı bütün insanlık olmakla birlikte tedbirlere uymayan herkesin malum hastalığa yakalanması ihtimal dahilindedir. Hem orman yangınlarında yaş-kuru fark etmeksizin bütün ağaçlar nasıl ki tutuşup yanıyorsa, musibet zamanlarında da ayırım olmaksızın, bütün insanlar zarar görebilir.
Süreçten nasibini alanlardan birisi de amcaoğlu Nezir idi. Akciğer kanseri teşhisiyle hastanede tedavi gördüğü sırada ayrıca virüse yakalanmıştı. 28 Şubat sürecinde bir yıl kadar zindanda kaldıktan sonra, dışarıda uygulanan psikolojik baskılar nedeniyle birtakım bocalamalar yaşamış, ancak tövbe edip hayatına manen çeki düzen vermişti. Hitit Üniversitesinde çalıştığı yıllar zarfında arada bir telefonla hasbihal edip kimi zaman bazı köşe yazılarımın kritiğini yapma fırsatımız oluyordu. Nezir kardeş mütevazi, mütebessim, dostlarını incitmeyen, gerek üniversite ortamı ve gerek çevresinde sevilen bir kişilikti. Hasılı kelâm, iki yetim çocuk ve gözü yaşlı bir eş bırakarak veda etti bu hayata.
Hastalığı ağırlaştığı süreçte annesi kendisine sabır telkininde bulunduğunda: "Anne bu hayatı bize bahşeden Allah'tır. Hayatı Allah'tan satın almadık ya, hastalığım için sabrediyorum. Tek endişem çocuklarımdır. Şöyle ki, ben bir yaşında iken babam hapse düşmüştü. On dört yaşıma kadar babamı görmedim, babasız büyüdüm. Korkarım ki erkek çocuğum da on dört yaşında babasız kalır" demişti ve öyle de oldu.
Üstelik bu dünya hayatı birbirimize doyacak kadar uzun değil ki. Hepimiz, bu dünyada sonsuza kadar yaşayacağımızın hayallerini kuruyoruz. Aslında bu dünya hayatı öylesine kısa ki! Göz açıp kapayıncaya dek tükenip gidiveriyor bir anda. Hülasa, insan bu sınırlı hayatını dünyada geçirir; orada yaratıcısı tarafından sunulan nimetlerden faydalanır. Sonunda alemlerin rabbinin huzuruna gider. Kimler gelip gitmedi ki... Nice dost veda etti bu hayata. Gelecekte de kimin, ne zaman veda edeceğini de doğrusu kestirilmiyor.
Siz siz olun, çevrenizde sevdiğiniz, değerinin farkında olduğunuz her kardeşinize, dostunuza bir mesaj ve telefonla da olsa mutlaka ulaşmaya çalışın. Onları ne denli sevdiğinizi, kendiniz için kıymetli olduğunu hemen şimdi söyleyin. Allah yolunun kurbanları mesabesindeki sevdiklerinizden bunu esirger ve şimdi ertelerseniz, korkarım ileride bir gün bunu söylemek için geç kalmış olabilirsiniz. Onlara; "seni seviyorum" diyebilmek. Öyle ki bunu duyan dostlarınız vefalı olduğunuzu anlayacak, hem sevilmenin heyecanıyla hayata tutunacak ve manevi desteğinizle belki bir nebze kendilerini iyi hissedecektir. Doğrusu bu lezzetin tadına varan her insan eminim ki fazlasıyla mutlu olacaktır.
Allah yolunun erleri olarak kardeşlerimize karşı vazifemiz; adanan ve arıtan olmaktır. Allah'ın Resulü(s.a.v.)dostları için her zaman adanan ve arıtan rolündeydi. Hayatı boyunca bu rollerini sergilemekten imtina etmedi. Dostlarını sormadan, görmeden edemezdi. Bir ara Selman-ı Farisi'yi birkaç gün göremeyince meraklandı, nerede olduğunu sordu.
Efendimize 'Hastalandı!' dediler.
Allah'ın Elçisi hatırını sormak için derhal ziyaretine gitti. Selman(r.a.), görünce toparlanmaya çalıştı
'Rahatsız olma ey Selman!' Rabbim şifa versin, günahını bağışlasın. Ölünceye kadar dinini ve bedenini korusun.' Şeklinde dua etti.
Hakikaten hastalığın etkisiyle Selman'ın rengi solgundu ve bedeni iyice halsizleşmişti.
'Kendini nasıl hissediyorsun? Diye sordu Allah'ın Resulü. Dostu Hz. Selman: 'Ağırlıklarından kurtulmuş gibi' dedi. Öyledir. Dedi Allah'ın Elçisi(a.s.)
Resulullah (s.a.v.), Selman’la olan hasbihalinin devamında buyurdular ki; "Ey Selman! Hastalık insanı arıtır. Üç özelliği vardır hastalığın: Birincisi, Rabbinden sana bir öğüttür. İkincisi, günahlarını temizler. Üçüncüsü ise, hastalık zamanında duan kabule yakındır. Allah, hastalık acısı çeken kulunun yakarışını geri çevirmez."
Rabbim, huzuruna arınmış, arıtan ve adanmış bir kul olarak varmayı nasip eylesin!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.