Ahmed Cabari'nin Hayatı
2004 yılında, direniş içerisinde oynadığı rolden ötürü İsrail tarafından Ebu Muhammed'e bir suikast organize edilmişti.
Ahmed Halil El Caberi'nin (Ebu Muhammed) HAMAS'ın askeri kanadının Genel Komutanı olduğu düşünülüyordu ve İsrail işgal güçleri ve Şin Bet, kendisini katletmek için adeta fırsat kolluyorlardı. İsrail, kendisinin Filistin topraklarındaki işgaline karşı çıkanı, pasif olsun veya aktif olsun, tasfiye edilmesi gereken bir terörist olarak görür.
2004 yılında, direniş içerisinde oynadığı rolden ötürü İsrail tarafından Ebu Muhammed'e bir suikast organize edilmişti. En büyük oğlu Muhammed, kardeşi ve yeğenlerinden üçü, evlerine isabet eden bir İsrail füzesiyle vahşi bir şekilde katledildiler.
İsrail bir çok kez Filistinli direnişçilerin ailelerini masum olduklarını bildiği halde katletmekten geri durmadı, tereddüt etmedi.
Bu vahşi katliamların bir diğer örneği de Nizar Reyyan'ın ailesiyle birlikte katledilmesidir. İsrail, 2008 yılının sonunda başlayıp 2009 yılının başında biten operasyonun Gazze'de 1.400 insanı katletmiş ve binlercesini de sakat bırakmıştı. Katledilenlerin ve sakat bırakılanların pek çoğu masum sivillerdi.
El Caberi, aslen Hebron'un yerlilerindedi. 2007 yılında, HAMAS'ın Gazze'nin yönetimini fiilen eline almasında kilit bir rol oynamıştı. O süreçte Ebu Muhammed ile çalışanlar kendisi için, "Benzersiz bir organizasyon becerisine sahip, güvenlik konusunda kılı kırk yaran ve her türlü tedbiri alan ve kendi adına her türlü sıkıntıya katlanan birisiydi." diyorlardı. Ayrıca, HAMAS'ın askeri kanat komutanı El Caberi, silahlarını niteliksel olarak ciddi şekilde geliştirmişti.
İsrail işgaline karşı gösterilen direnişteki ününe ve maharetine ek olarak, El Caberi HAMAS'ın üst düzey siyasi kanadında da oldukça anlamlı bir rol oynamaktaydı. İsrail saldırılarıyla şehid edilen Şeyh Ahmed Yasin, Abdulaziz Rantisi, İbrahim Makadme ve Yahya Ayyaş gibi siyasi ve askeri öncüleri takip eden yeni nesil Müslüman liderler arasında oldukça seçkin bir konumu vardı.
Ebu Muhammed'in siyasi ve askeri geçmişi Yasir Arafat'ın liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nün bir kolu olan El Fetih içerisinde başladı. 1982 yılında ilk tutuklanmış ve 13 yıl boyunca İsrail zindanlarında kaldı. Cezaevinde geçirdiği günler Caberi'yi dönüştürmüştü. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra, seküler ve uzlaşmacı bulduğu El Fetih hareketinden ayrılarak (Oslo Anlaşması süreci) HAMAS'a katıldı. 2009 yılı geldiğinde ise Ebu Muhammed şöyle söylüyordu: Filistin ancak gerçek Müslümanlar eliyle özgürleştirilebilir.
"Filistin ilk ve en öncelikli İslami meselemizdir.Müslümanlar mutlaka Filistin'i zorla gaspeden Yahudilere karşı küresel bir cihad başlatacak.." diyordu Caberi. Ebu Muhammed, İsrail'i kastederek, "Arızi ve geçici olan bu mesele, er ya da geç halledilecek. Bu nedenle İsrail, gözümüze Müslüman Kürt lider Selahaddin Eyyubi'nin karşısındaki Haçlılar gibi görünmektedir."
1998 yılında El Caberi, tekrar tutuklandı. Rivayete göre, Arafat'ın Önleyici Güvenlik Servisi, kendisini Yahudi yerleşimcileri taşıyan bir otobüse düzenlenen saldırıdan sorumlu tutuyorlardı. Bir yıl sonra tekrar serbest kaldı. Büyük olasılıkla, iki sebepten ötürü bu kötü muameleye tabi tutulmuştu. Hem HAMAS'ın Gazze şeridindeki yükselişinde kritik bir rol oynamış hem de Gazze'nin sahil şeridindeki FKÖ milislerini sahil şeridinin dışına çıkarmıştı.
2002 yılında, fiili olarak Muhammed Dayf'ın yerini aldı ve Şehid İzzeddin El Kassam Tugayları'nın lideri oldu. Dayf, İsrail Ordusu'nun düzenlediği suikastten ötürü ciddi şekilde yaralanmıştı. HAMAS'a göre, 10 yıllık liderliği için Caberi'ye teşekkür edilmesi gerekiyor. Çünkü Caberi döneminde askeri kanat daha profesyonel, daha disiplinli ve daha güçlü bir görünüm kazanmıştı.
ŞALİT HADİSESİ
El Caberi, özellikle Gilad Şalit'in esir alınması ve serbest bırakılmasına giden yoldaki müzakelerde oynadığı kilit rolle hatırlanacak. Gilad Şalit, Filistinli direnişçiler tarafından Gazze - İsrail sınırındaki bir karakolun basılması sonucu esir alınmıştı. Şalit'in esir alındığı operasyonda, 2 İsrail askeri de öldürülmüştü.
Şalit'in esir alınması sonrası İsrail, Şalit'in yerini bulmak ve kurtarmak için inanılmaz bir efor sarfetmesine rağmen muvaffak olamadı. İsrail'in bunca çabaya karşın başarısız olmasının sebebi ise Caberi'nin Şalit'e çok az kişinin ulaşabilmesini sağlayan güvenlik uygulamasıdır. Yaygın bir düşünceye göre İsrail sırf bu başarısızlığından ötürü, 2008 yılında esir askerini kurtarmak için Gazze'ye yönelik ağır bir saldırı başlattı.
Caberi, Şalit meselesinden ötürü İsrail'in kendisini ve ailesini öldürmek istediğini görmüştü. 2008 - 2009 yılları arasındaki Furkan Savaşı'nda İsrail, Caberi'nin evini bir füzeyle vurdu.
2011 yılına geldiğimizde ise, Caberi esir takası anlaşması çerçevesinde İsrail tarafına iade edilecek olarak Şalit'i bizzat gözetimi altında Refah kapısına kadar götürdü. Caberi'nin halk önüne çıktığı nadir anlardan birisiydi. Hakkında söylenenlere göre, kendisi kişisel güvenliğini düşmana hiç bir şans bırakmayacak şekilde ciddiye alıyordu. Hatta kendisi, halk önüne kesinlikle çıkmaz ve cep telefonu dahi taşımazdı.
Bununla birlikte, Şin Bet, en sonunda, daha sonra yakalanarak infaz edilen bir muhbirin verdiği bilgileri kullanarak Caberi'nin içerisinde olduğu aracı tespit etmeyi başardı. 14 Kasım'da, Caberi, Gazze'nin en büyük caddelerinden birisi olan Ömer Muhtar Caddesi üzerinde hareket etmekte olan aracının içerisinde katletildi. O, pek çok kez çok arzuladığını ifade ettiği şehadete kavuşmuş ve Allah tarafından şehid olarak seçilmişti. Kur'an'a göre adaletsizliğe ve zulme karşı mücadele ederken katledilenler ölmezler ve Cennet'e giderek sonsuz yaşama kavuşurlar.
Al-i İmran Suresi'nin 169 - 170. ayetlerinde şöyle buyurulur: Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
Ahmed El Caberi, 15 Kasım'da binlerce kişinin katıldığı cenaze töreninin ardından Şeyh Rıdvan Kabristanı'nda binlerce Filistinli şehidin yanına defnedildi.
Tevhidhaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.