Aile İçi İletişim: Gelin-Görümce İlişkisi

Aile İçi İletişim: Gelin-Görümce İlişkisi

Bazı insanlar başkalarını idare etme, emir verme, özel hayatlarını kontrol altında tutma hakkını kendilerinde görürler. Özellikle görümce-gelin ilişkilerinde bu sıklıkla görülür.

Bazı insanlar başkalarını idare etme, emir verme, özel hayatlarını kontrol altında tutma hakkını kendilerinde görürler. Özellikle görümce – gelin ilişkilerinde bu sıklıkla görülür.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile.

Allah-u Teâlâ bir kudsi hadisinde şöyle buyurur: “Ben Allah’ım. Ben Rahman’ım, rahmi ben yarattım kendi ismimden bir isim ayırıp ona verdim. Artık kim yakınlarıyla ilgi kurup rahmi işlek duruma getirirse, ben ona rahmetimi ulaştırırım. Kim de onu keser, ilgisiz kalırsa ben de ondan rahmetimi keserim.” (Ebu Davut)

Yüce Allah birçok ayeti kerimesinde bize akrabalığa verdiği önemi bildirir. Bu bağı kuvvetlendirip sağlamlaştırdığımız takdirde O’nun rahmetine mazhar olacağımızın müjdesini verir.

Eşler evlilik müessesiyle birbirlerine akraba olurlar. Nasıl ki eşimizin anne ve babası, anne-babamız oluyorsa, kardeşi de kardeşimiz olur. Mutlu evliliklerin temelini oluşturan kaidelerden bir tanesi de aynı evi paylaştığımız eşimizin kardeşi yani görümcelerimizle iyi geçinebilmektir. Hem gelin görümcesini ve hem de görümce yengesini kardeşi gibi sevebilmelidir. Şayet sevmiyorlarsa bile bunu açığa vurmamalı ve birbirlerinin hukuklarına riayet etmelidirler. Karşılıklı ilişkilerinde hassas davranmalı, her konuda empati (kendini onun yerine koyma) kurmalıdırlar. “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir” (Fussilet / 34) ayeti sırrınca bir kötülükle karşılaşıldığında hemen nefsi hareket edip kötülükle karşılık vermemeli, sulh yolunu tercih etmeliyiz. Bize kötülük yapana iyilikle karşılık verdiğimizde bir süre sonra karşımızdaki kişi pişmanlık duyacak ve hatasını anlayacaktır inşaallah.

Bazı insanlar başkalarını idare etme, emir verme, özel hayatlarını kontrol altında tutma hakkını kendilerinde görürler. Özellikle görümce – gelin ilişkilerinde bu sıklıkla görülür. Gelin yeni bir hayata adım atmış, kendine has bir düzen kurmaya çalışırken görümce de daha önce kurduğu düzeni aynen korumak ister, değişime karşı çıkar. Hal böyle olunca iki tarafta kendini kabullendirmek için birbirlerine müdahale ederler. Bu durum beraberinde birçok sorun getirir. Bu noktada karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarını ihlal etmemeli, sorunları mümkün mertebe büyütmeden çözmelidirler. Yenge görümcesine eşimin kardeşi benim de kardeşim, görümce de yengesine kardeşimin hayat arkadaşı ve ortağı gözüyle bakmalıdır. Başkasını incitmek, onun yuvasını sarsmak veya bozmak kul hakkıdır. Kul hakkı da Allah (c.c) nezdinde (kul hakkından vazgeçmediği sürece) affedilmeyen günahlar arasındadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Akraba haklarını çiğneyen kimse cennete giremez.” (Buhari, Müslim) Bu hadisten de anlaşılacağı üzere evlilikle beraber akraba statüsüne kavuşan gelin ve görümce de iyi geçinip birbirlerinin haklarını asla çiğnememelidirler. Aslında dünyalık hiçbir şey için kul hakkına girip ara bozulmamalıdır. Günahların affedilip cennete girebilmenin bir şartı olarak önümüze çıkıyor bu kaide. Nefsimize göre hareket etmemeli, sorunları olgunlukla büyütmeden çözmeyi öğrenmeliyiz. Başkasının hata ve kusurlarıyla uğraşacağımıza kendi kusurlarımızı görüp düzeltme yolunu seçmeliyiz. Dünyada misafir olduğumuz bu kısacık zaman için diğer misafirlerle aramızı bozmamalıyız.

Gelin – görümce arasında çıkan sorunlardan bir diğeri de; ev işlerindeki görev paylaşımı konusundadır. Ne yazık ki işleri gözümüzde o kadar büyütmüşüz ki, 2 – 3 saatte bitebilecek işleri sanki hiç bitmeyecekmiş gibi görürüz. Hâlbuki el birliğiyle zor işleri kolaylıkla ve kısa bir sürede bitirebiliriz. Unutmayalım ki birlikten kuvvet doğar. ‘Ya Allah, Bismillah’ deyip işe koyulmalı, bunu mesele yapmaktan bile hayâ etmeliyiz. Gelin veya görümce hangisi olursak olalım, iş söz konusu olduğunda karşımızdakinden beklemeden derhal işe koyulmalıyız. Birbirimizin tembelliğini veya gevşekliğini sebep göstererek tartışmalara girmemeli, yaptığımız işi her işte olduğu gibi sırf Allah (c.c) rızasını dileyerek yapmalıyız. Sorunlara davetiye çıkarmamak için mümkün mertebe el ele vererek, karşılıklı fedakârlıkta bulunarak, işten kaçarak değil işe koşarak çalışmalıyız.

Sorunlar sadece aynı evi paylaşanlar arasında değil bazen ayrı evde yaşayan gelin ve görümceler arasında da yaşanabilir. Bunların en başında gelenlerinden bir tanesi dışarıdan gelen görümcenin evin içindeki herhangi bir soruna müdahale etmesidir. Neticede kardeşinin evi olduğu için bu hakkı kendinde görebilir. Aslında olaya müdahil olmasa daha iyi ama illaki karışılacaksa adaletli olunmalı, taraf seçmeden çözüm yolları önerilmelidir.

Bir diğer sorun da evli olan görümcenin çoluk çocukla baba evine gelişinin evin içindeki gelini rahatsız etmesidir. Hâlbuki haftada bir bile olsa evin kızının ailesiyle beraber olmak istemesi onun en doğal hakkıdır. Bu durumun geline asla ağır gelmemesi gerekir. Hatta bir misafiri en iyi şekilde ağırladığı gibi onu da ağırlamalıdır. Aslında her iki tarafın biraz anlayışlı olmasıyla ortada bir sorun bile olmayacaktır. Eve misafir gelen görümce geline işlerde biraz yardımcı olursa, çocuklarının yaramazlıklarına göz yummayıp mukayyet olursa bu durumdan hiçbir gelinin rahatsız olmaması gerekir.

Gelin şöyle düşünmelidir: “Babasının evidir, herhalde gelecek, ailesini ziyaret etmesi onun İslami ve insani hakkıdır. Benim nasıl babamın evinde rahat etmeye hakkım varsa onun da rahat edebilmesi en doğal hakkıdır. Nasıl ki ben baba evine gitmek istiyorsam, görümcem de gelmek ister, onu bu hakkından alıkoyamam vs.”

Sorunların çoğu nefsi hastalıklardan imanımızdaki eksikliklerden kaynaklanır. Bize düşen nefsi hastalıklarımızı teşhis edip tedavisini yapmaktır. İmanımızı Kur’an ahlakıyla, İslam ahlakıyla besleyip büyütmek insanlar arasındaki diyalogumuzu güzelleştirecektir. Ahiret inancımızı sağlamlaştırıp hesabı, mahkemeyi kübrayı (büyük mahkemeyi) unutmamak, onun gereği de konuştuğumuz her sözü, yaptığımız her hareketi ölçüp tartmak ve böylece kul hakkıyla Allah (c.c)’ın huzuruna çıkmamaktır.

Evlilik hayatımızın eşimizle, kayınvalidemizle, görümcemizle hâsılı tüm fertlerle en huzurlu, en mutlu ve en hayırlı bir şekilde devam etmesi ümidiyle hepiniz Allah (c.c)’a emanet olunuz…

Arzu Demir / Nisanur Dergisi – Nisan 2012

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.