Suat KOŞMAN
Ait olma duygusu
İçinde yaşadığımız yüz yıl birey değerinin öne çıkarıldığı, bireyin aşırı pohpohlandığı; sen yapabilirsin, harikasın, kimseye muhtaç değilsin söylemlerinin çoğaldığı zaman diliminde yaşıyoruz. Toplulukçu kültürler küçümsenmekte; bir gruba (dernek, din, sosyal kulüp) katılmak küçümsenmekte, hayatını yaşa aklını kimseye kiraya verme söylenilerek adeta bireyi yarı tanrı seviyesine çıkarmakta. Peki, bu söylemlerin sonucu ne oldu? Bireyler daha mı mutlu oldu? Hayır. Bilakis daha kötü oldular. Yalnızlaşan birey çözümü ekranlarda, madde kullanımında ve psikolojik sorunların içinde buldu kendini. Peki, çözüm ne? Bizce insan yalnız yaşayamaz, sosyal bir varlıktır, ebna-i cinsine muhtaçtır. Bir grubun içinde yaşamak ve hayatını idame etmek zorundadır.
Bir gruba ait olmak ile ilgili yapılan bir araştırma mevcut. Araştırma, Stanford Üniversitesinden iki araştırmacı Butler ve Watson tarafından yapılıyor
Çocukları iki gruba ayırıyor ve onları daha sonra tek tek odaya alıyor. İlk gruba bir yap-boz veriyor ve “Bunu tamamlayın” diyor. İkinci gruba ise mavi bir tişört giydiriyor ve “Sen mavi gruptasın. Mavi grubun parçası olarak bu yapbozu tamamla” diyor.
Daha sonra hangi grup yapboz ile daha fazla uğraşacak?
Tüm çocuklar tek başına çalışmış ve başka hiç kimseyi görmemiş olmasına rağmen, mavi grubun parçası olan çocuklar, yapboz için tam yüzde 40 daha fazla emek veriyor.
Bu sonuç neyi gösteriyor?
Bir kişi grubun diğer elemanlarını görmese bile herhangi bir gruba ait hissederse, iş için motivasyonu artar ve dolayısıyla o işe çok daha fazla emek verir.
Bir de kişi bir grubun içinde ve grup arkadaşlarını görüyorsa motivasyonu daha da artar.
Özellikle içinde bulunduğumuz yaz mevsiminde çocuklar camilere, vakıflara, derneklere giderek Kur'an-ı Kerim dersini alıyor; biz Müslümanlar olarak bu zaman dilimlerini önemsemeliyiz, önem vermeliyiz, üstün körü geçiştirmemeliyiz, özellikle çocukların aidiyet duygusunu harekete geçirmeliyiz. Genel olarak İslam aidiyeti, ümmet aidiyeti ve özelde içinde bulunduğu ortamda çeşitli isimlendirmeler yapılarak aidiyet duygusu artırılabilir. Son zamanlarda şahit olduğum Mus'ap bin Umeyr kampı, zamanın Asiyeleri gibi isimlendirmelerin oldukça etkili olduğunu düşünüyorum.
Aidiyet duygusunun bize kazandırdıklarına baktığımızda karşımıza şunlar çıkıyor;
*Yaşamınızı paylaştığınız insanların varlığı bizi mutlu eder, yalnızlığımızı azaltır, ilişkilerimizden tatmin oluruz.
*İnsanların bizimle birlikte olmaya istediklerini görmeyi isteriz. Bu kendimizi değerli hissettirir, sevildiğimizi ve önemsendiğimizi görürüz.
*Yaşantılarımızı ve bunların bize hissettiği özel duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak bizi gruba yakınlaştırır.
*İnsanların bizi sevdiğine ve onlar tarafından sevileceğimize inanırız. Bu his, inanılmaz derecede rahatlatıcıdır.
Sözü fena ve fani bir adamın güzel bir cümlesi ile sonlandıralım; ‘yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine' dizelerinde dile getirildiği gibi bir gruba ait olacağız ama şahsiyetimizi de öldürmeyeceğiz.
Vesselam..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.