Ak Sakallı Şehid; Şehid Mehmet Salih Kavak (Şehid Kerbelaî)
21 Ocak 1992 yılında mürtet örgüt tarafından Mardin`in Nusaybin ilçesinde şehit edilen 70 yaşındaki Mehmet Salih Kavak (Şehid Kerbelaî), şehadetinin 21. yıldönümünde rahmetle anılırken örnek hayatı ve mücadelesiyle hafızalardaki yerini koruyor.
MARDİN - Batman`ın Gercüş İlçesine bağlı Kelehê (Akburç) Köyü`nde 1928 yılında dünyaya gelen Mehmet Salih Kavak, çocukluğundan itibaren dindar bir yapıya sahip idi. Üç kız kardeşten sonra ailenin ilk erkek çocuğuydu. Babası Haci Süleyman, Şex Halil`e Aynkafe`nin yanında yer almıştı. Çocukluk ve gençliği köyde geçti. O da her köylü gibi köy işleri yaparak geçimini sağladı. Şehid, 1976 yılında köyden Nusaybin`in Kışla Mahallesi`ne yerleşti. Ailesinin geçimini sağlamak için motorlu bir testere alıp odun kesme işi ile uğraştı. Kendi halinde, ibadetlerine düşkün, kimseye zararı dokunmayan birisiydi.
Aşiret kavgalarına bulaşmamak için çok çaba sarf eder ve bu tür meselelerden uzak dururdu. Kimseye sataşmaz, herkesle güzel geçinirdi. Hayatını, akrabalarına ve çevresine bildiği kadarıyla İslamı anlatmaya adamış, malıyla, canıyla fedakârlıktan kaçınmamıştır. O, mücadelenin en ağır şartlarında, cesaret ve fedakârlığıyla kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiş, yaşını asla kendisine engel olarak görmemiştir. Çünkü İslamın, kendisine ve kendisi gibi fedakâr erlere ihtiyacı olduğunu çok iyi kavramıştı. Aksakallı ve babacan bir ihtiyar görünümüne rağmen onun ihtiyarlığı sadece zahirde idi. Hareketliliği, gayret ve gözü pekliği ihtiyarlık adına ne varsa alıp götürmüştü. O, düşmanın baskı ve tehditleri karşısındaki korkusuzluğu, sebatı, tavizsizliği, düzenliliği, düşman karşısındaki uyanıklığı ve tedbirleri ile emsal oldu. İbrahim Hoca`nın şehadetinden sonra elinden gelen hizmetleri eksiksiz olarak yerine getirdi.
OĞLU HACI SELİM KAVAK`IN DİLİNDEN…
Köyden geldikten sonra Nusaybin`e yerleştik. Babam, geçimimizi sağlamak için her türlü işi yapıyordu. Halka hizmet etmekten çok zevk alıyordu. İlk odun kesme makinası alıp yaz kış demeden ev ev gezerek halkın odunlarını keserdi. Çalışkanlığıyla halkın takdirini aldı.
CESERATİ
PKK`nin İslama ve Müslümanlara iftiralarının arttığı, Müslüman halkı hedef aldığı dönemlerde Allah yolunda hizmet eden gençlere kapısını açıp sahip çıktı. Allah yolunda hizmet eden gençlere moral verip onlarla arkadaşlık kurdu. İslam uğrunda hizmet eden gençler tarafından çok sevilen ve sayılan biri oldu. Aşkla şevkle Allah yolunda hizmet etmeye başladı ve Kerbelai adını aldı.
AHLAKI
Ahlakı yumuşaktı, çabuk kızmazdı. Bütün hayatı ağır işlerde geçmesine rağmen hep şükrederdi. Akrabalarını sever ve muhtaç olanların ihtiyaçlarını karşılardı. İslam`a olan haksızlıklara tahammül etmezdi. Haklarını affeder ama Allah`ın hakkına gelince çok hiddetlenirdi. Aile ve çocuklarını çok severdi.
ŞEHİT OLMAYI ÇOK İSTERDİ
Şehit olmadan eşinden helallik istedi. Hep şehadetten bahseder sürekli "İnşallah şehit olurum" derdi. "En korktuğum şey bu Müslüman gençlerin kapımızın önünde şehit olması. Yarabbi onların yerine beni şehit ettir. Onların kapımızın önünde şehit olmaları benim çok zoruma gider onun için onların yerine benim canımı al" derdi. Şehit olmadan önce kolunda mühür şeklinde bir damga çıkmıştı. Şehit olmadan önce kapımızın önüne PKK`li bir kadın geldi ve şöyle dedi. Ben "Salih dayıyı rüyamda bir beyaz atın üzerinde göğe doğru çıktığını gördüm. Atı ses çıkararak yükselip gözden kayboldu" dedi.
O GÜN ŞEHADETE HAZIRLANIYORDU
Babam, şehit olacağı gün saçını sakalını düzeltip abdest aldı. Sanki şehadete hazırlanıyordu. Evden beraber çıktık, akrabamız olan şehit İbrahim Hoca`nın taziye yerine gidecektik. Bana "Oğlum sen git, ben yeteri kadar taziye yerine gitmişim, burada dükkânın önünde otururum. Mahalledeki yaşlılar yanıma gelip oturuyorlar belki bir nebze olsun onlara İslam`dan bahsederim" dedi. Babam Dükkânın önünde bir adamla oturmuşken mürted örgüt tarafından 21.01.1992 tarihinde yanındaki adam kalktıktan sonra babama kapının önünde otururken ateş ediyorlar ve babam orada 9 mermiyle şehit oluyor. Taziye evine vardığımda şehadet haberini aldım hem ağlıyor hem de seviniyordum. Babamı kaybettiğim için ağlıyordum Şehit olduğu için de seviniyordum. Hastaneye vardığımda babamı görünce sanki gülüyordu. Baba baba diye seslendim, ses çıkarmayınca anladım ki babam şehit olmuş. En iyi arkadaşımı kaybetmiştim.
KIZI ADİLE PARLAK`IN DİLİNDEN…
Babam, gerçekten çok iyi bir insandı. İslam`dan başka bir şey bilmiyordu. Müslüman ve kendi halinde mütevazı bir insandı. Çokluklarına, eşine karşı çok şefkatliydi. Bize sürekli İslam`dan başka her şeyin boş olduğunu ve İslam`a göre kendimizi şekillendirmemizi söylerdi.
Babam, şehit olmadan bir gün önce bir rüya gördü. Rüyasında yanında bir arkadaşıyla birlikte uzun bir genç tarafından dövülüp bir kuyuya atıldığını ve arkadaşının kuyudan çıkıp kendisinin de bir türlü çıkmadığını anlatıyordu. Babam Müslüman olduğu ve Müslümanları sevdiği için şehit edildi. Babam 70 yaşında yaşlı bir insandı, kimseye hiçbir zararı yoktu. Sadece Müslüman olduğu, Müslümanları sevdiği için şehit edildi.
Allah (cc), şehadetini makbul, mekânını cennet eylesin… (Halil Akbalık - İLKHA)
Aşiret kavgalarına bulaşmamak için çok çaba sarf eder ve bu tür meselelerden uzak dururdu. Kimseye sataşmaz, herkesle güzel geçinirdi. Hayatını, akrabalarına ve çevresine bildiği kadarıyla İslamı anlatmaya adamış, malıyla, canıyla fedakârlıktan kaçınmamıştır. O, mücadelenin en ağır şartlarında, cesaret ve fedakârlığıyla kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiş, yaşını asla kendisine engel olarak görmemiştir. Çünkü İslamın, kendisine ve kendisi gibi fedakâr erlere ihtiyacı olduğunu çok iyi kavramıştı. Aksakallı ve babacan bir ihtiyar görünümüne rağmen onun ihtiyarlığı sadece zahirde idi. Hareketliliği, gayret ve gözü pekliği ihtiyarlık adına ne varsa alıp götürmüştü. O, düşmanın baskı ve tehditleri karşısındaki korkusuzluğu, sebatı, tavizsizliği, düzenliliği, düşman karşısındaki uyanıklığı ve tedbirleri ile emsal oldu. İbrahim Hoca`nın şehadetinden sonra elinden gelen hizmetleri eksiksiz olarak yerine getirdi.
OĞLU HACI SELİM KAVAK`IN DİLİNDEN…
Köyden geldikten sonra Nusaybin`e yerleştik. Babam, geçimimizi sağlamak için her türlü işi yapıyordu. Halka hizmet etmekten çok zevk alıyordu. İlk odun kesme makinası alıp yaz kış demeden ev ev gezerek halkın odunlarını keserdi. Çalışkanlığıyla halkın takdirini aldı.
CESERATİ
PKK`nin İslama ve Müslümanlara iftiralarının arttığı, Müslüman halkı hedef aldığı dönemlerde Allah yolunda hizmet eden gençlere kapısını açıp sahip çıktı. Allah yolunda hizmet eden gençlere moral verip onlarla arkadaşlık kurdu. İslam uğrunda hizmet eden gençler tarafından çok sevilen ve sayılan biri oldu. Aşkla şevkle Allah yolunda hizmet etmeye başladı ve Kerbelai adını aldı.
AHLAKI
Ahlakı yumuşaktı, çabuk kızmazdı. Bütün hayatı ağır işlerde geçmesine rağmen hep şükrederdi. Akrabalarını sever ve muhtaç olanların ihtiyaçlarını karşılardı. İslam`a olan haksızlıklara tahammül etmezdi. Haklarını affeder ama Allah`ın hakkına gelince çok hiddetlenirdi. Aile ve çocuklarını çok severdi.
ŞEHİT OLMAYI ÇOK İSTERDİ
Şehit olmadan eşinden helallik istedi. Hep şehadetten bahseder sürekli "İnşallah şehit olurum" derdi. "En korktuğum şey bu Müslüman gençlerin kapımızın önünde şehit olması. Yarabbi onların yerine beni şehit ettir. Onların kapımızın önünde şehit olmaları benim çok zoruma gider onun için onların yerine benim canımı al" derdi. Şehit olmadan önce kolunda mühür şeklinde bir damga çıkmıştı. Şehit olmadan önce kapımızın önüne PKK`li bir kadın geldi ve şöyle dedi. Ben "Salih dayıyı rüyamda bir beyaz atın üzerinde göğe doğru çıktığını gördüm. Atı ses çıkararak yükselip gözden kayboldu" dedi.
O GÜN ŞEHADETE HAZIRLANIYORDU
Babam, şehit olacağı gün saçını sakalını düzeltip abdest aldı. Sanki şehadete hazırlanıyordu. Evden beraber çıktık, akrabamız olan şehit İbrahim Hoca`nın taziye yerine gidecektik. Bana "Oğlum sen git, ben yeteri kadar taziye yerine gitmişim, burada dükkânın önünde otururum. Mahalledeki yaşlılar yanıma gelip oturuyorlar belki bir nebze olsun onlara İslam`dan bahsederim" dedi. Babam Dükkânın önünde bir adamla oturmuşken mürted örgüt tarafından 21.01.1992 tarihinde yanındaki adam kalktıktan sonra babama kapının önünde otururken ateş ediyorlar ve babam orada 9 mermiyle şehit oluyor. Taziye evine vardığımda şehadet haberini aldım hem ağlıyor hem de seviniyordum. Babamı kaybettiğim için ağlıyordum Şehit olduğu için de seviniyordum. Hastaneye vardığımda babamı görünce sanki gülüyordu. Baba baba diye seslendim, ses çıkarmayınca anladım ki babam şehit olmuş. En iyi arkadaşımı kaybetmiştim.
KIZI ADİLE PARLAK`IN DİLİNDEN…
Babam, gerçekten çok iyi bir insandı. İslam`dan başka bir şey bilmiyordu. Müslüman ve kendi halinde mütevazı bir insandı. Çokluklarına, eşine karşı çok şefkatliydi. Bize sürekli İslam`dan başka her şeyin boş olduğunu ve İslam`a göre kendimizi şekillendirmemizi söylerdi.
Babam, şehit olmadan bir gün önce bir rüya gördü. Rüyasında yanında bir arkadaşıyla birlikte uzun bir genç tarafından dövülüp bir kuyuya atıldığını ve arkadaşının kuyudan çıkıp kendisinin de bir türlü çıkmadığını anlatıyordu. Babam Müslüman olduğu ve Müslümanları sevdiği için şehit edildi. Babam 70 yaşında yaşlı bir insandı, kimseye hiçbir zararı yoktu. Sadece Müslüman olduğu, Müslümanları sevdiği için şehit edildi.
Allah (cc), şehadetini makbul, mekânını cennet eylesin… (Halil Akbalık - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.