Ali Bulaç: Ve Kabil yine öldürdü!
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç bugünkü yazısında: Bugün Mısır'a selam gönderme, selama durma günüdür. Bu selamı İstanbul'un kalbinden Erzurum'a, Diyarbakır'dan Trabzon'a, Samsun'dan Manisa'ya ve Edirne'den gelen selamların üstüne koyarak göndermeli.
El Adeviyye’den Nahda’ya, İskenderiye’den Assuan’a nahak yere kanları dökülen mazlum milyonlara göndermeli. Onlara, Türkiye’nin ve dünyada milyonlarca mü’min erkek ve mü’min kadının kalbinin onlarla beraber olduğunu duyurmalı. Ve gözleri önünde çocukları ve kadınları öldürülenlere eninde sonunda zafer ve nusratın geleceğini müjdelemeli. Bu, gökleri ve yeri yaratanın va’didir.
3 Temmuz’dan başlamak üzere 45 gün ayakta durdular; gece ve gündüz sabrı kuşandılar. İmanı ve takvayı, hakkı ve hakkaniyeti güzel bir elbise olarak fani bedenlerinin üzerine geçirdiler. Zulme uğradılar, yılmadılar çünkü hakları olan bir şey ellerinden alınmıştı. Onu geri istediler. Hak arayıcıları olarak meydanlara döküldüler. Çölün kavurucu sıcağında oruçlarını tuttular, “Es savmu fi’ssayf (Oruç, yaz sıcağında tutulandır)” deyip yerlerde iftarlarını açtılar. Tereddüde düşmediler, çünkü hukuki meşruiyet ve ahlaki üstünlüğün kendilerinde olduğunu unutmadılar. Hak arayışlarını, direnişlerini sabırla-vakarla ve sivil-barışçıl tepkiler vererek sürdürdüler. Şiddetten ve terörden, silahtan uzak durup seslerini beşeriyetin vicdanına duyurmaya çalıştılar. Biliyorlar ki eninde sonunda düşmanları zayıflayacak, sesleri dünyanın her ücra köşesine ulaşacak. Eninde sonunda İslam âlemi ayağa kalkacak; Çin duyacak, “darbeye darbe demeyen” Batı’nın vicdan sahipleri duyacak ve utanacak, Afrika duyacak, Asya feryatlarına iştirak edecek.
Ne güzel diyorlar: “Bizi öldürseniz de biz öldürmeyeceğiz!” Bu Habil’in Kabil’e söylediği sözdür. Tarihe Kabil katil olarak geçti ve kıyamete kadar işlenecek her cinayetten pay sahibi oldu. Habil ise vicdanın, hakkın, hakkaniyetin, mağdurun ve adaletin simgesi oldu, Mısır’ın şerefli evlatları Kabil’in değil, Habil’in çocukları ve torunları olmaya talip oldular. Onlar “ihvan”dır.
Onlar, zaten davası ve iddiaları göklerin işaretiyle reddedilen Kabil’in yolunda olamazlardı. Kabil hep olacaktı, Habil de. Yine onlar “halkını köleleştiren ve küçümseyen” Firavun’un değil, Musa aleyhisselamın yolunu seçtiler. “Li külli Fira’vn Musa (Her Firavun’a bir Musa!)” dediler. Musa gelecektir.
Bu destansı sivil mücadeleyi militarize etmek isteyenler var, onların tuzağından uzak durmalı. Bizler bu güzel ülkede/Türkiye’de dört darbeye maruz kaldık, silaha başvurmadan, mezhep imamlarının “temkin” yolunu takip ederek darbecileri savdık, hâlâ savmaya çalışıyoruz. Bilmeliyiz ki, bölgesel ve küresel bir saldırıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Mısır’da, Tunus’ta, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de, Bahreyn’de, Pakistan’da, Türkiye’de ve her yerde!
Zulmü cisimleşmiş! Ama Hz. Peygamber (sas)’in Taif çıkışında nasıl ayak takımı tarafından taşa tutulduğunu, yara-bere içinde bırakıldığını ve isteseydi o günahkar beldenin altını üstüne getirmeye muktedir iken, “alemlere rahmet olarak gönderilen elçi”nin “Rabb’im! Benim kavmim cahildir, bilmiyorlar!” dediğini hatırlayalım.
Zalimler ve zorbalar, hırsızlar ve katiller cahildir. Şehid Seyyid Kutup “Cahiliye çağında yaşıyoruz” dememiş miydi? Mısır’ı bir iç savaşa sürüklemek istiyorlar. Bu tuzağa kimse düşmesin. Bütün İslam dünyasında kan akıyor. Mezhep savaşları, etnik çatışmalar Müslümanları birbirine kırdırıyorlar. İlahımız (şanı yüce Allah) bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir ve kıblemiz birdir. Biz bir ümmetiz, evrensel bir aileyiz. Kardeşin kardeşi öldürmesi haramdır. Zalimlerin “İslam” etiketi olabilir, ama Allah’la ahidleri yoktur. Biz vicdanlara ve akıllara hitap etmeye devam etmeliyiz! Silahımız söz olmalı!
Kahire meydanlarında hak ve adalet arayanlar! Bilin ki Kahire kahreder! Zalimleri, tiranları yenilgiye uğratır. Bugün böyle, yarın öyle. Yasa şu ki “günler insanlar arasında el değiştirir!” Zafer sabredenlerindir. “Allah sabredenlerle beraberdir!”
NOT: Bu yazı 31 Temmuz 2013 iftarında Tophane Meydanı’ndan Adeviyye Meydanı’na canlı yayında yaptığım konuşmanın ufak tefek müdahalelerle düzeltilmiş metnidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.