Ahmet MÜNİR
Allah ile aldanmak
Allah Teâlâ, iki ayeti kerimede aynı ifadelerle, “Sakın o çok aldatıcı, sizi Allah ile aldatmasın!” (Lokman / 33 – Fatır / 5) diye buyurmaktadır. Burada “çok aldatıcı” anlamındaki “ğerur” ifadesi ile şeytanın kastedildiği müfessirlerce ifade edilmiştir. Anlamı biraz daha genişletip “aldatıcı insanları” ve “insanın kendi kuruntularını” da bu kapsama dâhil etmek mümkündür. Ancak “ğerur” kelimesinin kapsamı ne olursa olsun bizden istenen Allah ile aldanmaktan sakınmaktır.
Şeytanın ve diğer aldatıcıların Allah ile aldatmasını birkaç boyutta ele almak mümkündür.
Allah’ın rahmetine güvendirmek suretiyle aldatmak; Şeytan, Allah Teâlâ’nın sınırsız rahmetini, mağfiretini, tüm günahları bağışlamasını, her daim tövbeleri kabul etmeye hazır olmasını insana fısıldayarak onu günaha sevk eder. Tövbe kapısının ömrün sonuna kadar açık olduğunu söyleyip ona tövbeyi erteletir. Ölümün hesapsız ve beklenmedik zamanlarda geldiğini ise ona unutturur.
Bazen de “Şu günahı da işle ondan sonra salih bir insan olursun” diyerek ona günah işletir. Yusuf (as)’un kardeşlerinin dediği gibi “Yusuf’u öldürün ve onu (uzak) bir yere atınki babanızın teveccühü yalnız size kalsın. Ondan sonra da salih kimseler olursunuz!” (Yusuf 9) Oysa günah, hiçbir zaman insanı hayra sevk etmez. Nasıl ki işlenen her hayır, insanı yeni hayırlara yönlendiriyorsa, işlenen her günah da insanı ancak yeni günahlara sevk eder.
İbadetlerde sarp bir yokuşa sürmek; Şeytan bazen de iyi niyetli bir insana, daha fazla ibadet yapmalısın, diyerek onu ruhen de fikren de hazır olmadığı yoğun bir ibadete sürükler. Kişi Allah için ibadetlerini arttırdıkça arttırır. Ancak öyle bir noktaya gelir ki büyük bir bıkkınlık duyar ve bu sefer farz ibadetleri bile terk edecek bir noktaya gelir. Oysa Allah Teâlâ, insana kaldıracağından fazla yük yüklememiştir. Ve biz biliyoruz ki O’nun (cc) sevdiği amel az bile olsa devamlı olanıdır.
Şeytanın insanı kendisine yüklenmeyen bir sorumluluğun altına sokması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Hıristiyanların ortaya çıkardıkları ruhbanlık bu konunun güzel bir örneğidir. Allah Teâlâ’nın kendilerine yüklemediği bu yükün altına kendileri girdiler ancak gereğini de yerine getiremediler. (Hadid 27)
Allah için ölçüsüz tepkiler göstermek; Değerlendirme ve tepkilerde ölçüsüzlük de Allah ile aldanmanın başka bir boyutudur. Bazen sünnet bir ameli yapmaktaki gevşeklikten dolayı bir Müslümana tepki gösterilip kin duyulduğu görülür. Böyle yapan şahıs bunu Allah için yaptığını düşünerek bundan sevap bile umabilir. Ama unuttuğu husus şudur. O Müslüman sadece bir sünnette gevşeklik göstermiştir. Oysa kendisi, Müslümanlar arasında bulunması farz olan muhabbet, kardeşlik ve dayanışmayı ihlal etmiştir.
Değerlendirme ve tepkinin muhatabı bir şahıs olabileceği gibi bir İslami cemaat de olabilir. Yapılan bir hata ve yanlışlık üzerine o insanın ve o grubun hiçbir iyi tarafı yokmuş gibi ölçüsüz tepkiler göstermek bu aldanışın bir sonucudur. Çünkü böyle bir tepki insaflı olmadığı gibi bu tepkinin verdiği zararın yanında yapılan hata basit kalır.
Samimi bir şekilde fakat cehaletle Allah için cihad; Allah ile aldanmanın en tehlikeli yollarından biri budur. Böyle biri son derece samimidir. Hatta Allah için canını feda etmeye bile hazırdır. Ancak bunun yöntemini bilmemektedir. Bu bilgisizliğinden de habersizdir. Böyle olunca da hikmetsiz bir şekilde fitne ortamına dalmaktadır. Bu haliyle bazen bilmeden İslam düşmanlarının çıkarına hizmet etmekte, bazen küresel güçlerin oyununa gelmektedir. İslam verdiği fayda birse verdiği zarar ondur.
Hariciler böyle insanlardı. Dine samimiyetle bağlıydılar. Fakat bu samimiyetlerine rağmen ümmetin başına büyük bir dert oldular. Hz. Ali (ra) gibi bir insanı, kendilerine göre Allah rızası için şehit ettiler. Endişeleri dışındaki bütün Müslümanları, o dönem yaşayan birçok sahabe de dâhil, herkesi tekfir ettiler. Kendilerine de diğer Müslümanlara da büyük zararlar verdiler. Allah Teâlâ böyle bir duruma düşmekten bütün Müslümanları korusun.
Şüphesiz bir ayet-i kerimenin birçok veçhesi olabilir. Bu ayet-i kerime ile ilgili muhtemel bazı vecihleri burada paylaştık. Kendi muradını en iyi bilen ise Rabbimiz Azze ve Celle’dir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.