Almanya tarihi davaya hazırlanıyor
Kamuoyunda "Dönerci Cinayetleri" olarak bilinen 8'i Türkiyeli, biri Yunan ve biri Alman polisi olmak üzere 10 kişinin öldürülmesi olayına karışan NSU-Örgütü davası 6 Mayıs'ta başlıyor.
ALMANYA - Tarihi dava, Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) davasından bu yana en önemli dava olma özelliğini taşıyor. Davayı önemli kılan ayrıntı ise, NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) kurucu üyelerinin Alman istihbaratı ile olan ilişkisi.
Türkiye İstihbaratı ve PKK "Hizbullah İnfazları" demişti
Almanya'daki Türkiyeli Döner işletmecilerinin öldürülmesi önce mafya hesaplaşması, daha sonra aile içi anlaşmazlıklar ve en son da Türk istihbaratının Alman yöneticileri yönlendirmesi ile "Hizbullah infazları" olarak lanse edilmeye çalışılmış ve Milliyet Gazetesi ile PKK Haber Ajansı ANF bunu sitelerine taşımıştı, ancak ortaya çıkan belge ve bulguların Anayasayı Koruma Teşkilatı (Alman İç İstihbaratı)nı göstermesi ile olayın seyri değişmişti.
NSU kurucu üyelerinden ikisinin öl(dürül)mesi, olay yerinde bir yerel emniyet görevlisinin adli korumaya aldığı Çeska markalı silahın balistik incelemesinden sonra ortaya çıkan bulguları ve örgütün hayatta kalan kurucu üyelerinden Beate Zschape'nin hayatından endişe ederek emniyet birimlerine teslim olması ile beraber emniyet birimleri "Alman Ergenekonu" gibi bir yapı ile karşı karşıya olduklarını görmesi sonucu soruşturma derinleştirilmişti.
Cinayetler, VfS bağlantılı
Soruşturma derinleştirildikçe Alman İç İstihbaratı (VfS) üzerindeki şüphelerin yoğunlaşması üzerine başta dönemin iç istihbarat teşkilatının başındaki yetkilinin istifası olmak üzere birçok kurumdaki yetkili istifa etmiş ve dönemin İçişleri Bakanı Otto Schilly yanlış yönlendirildiklerini itiraf ederek bütün sorumluluğu üstlendiğini açıklamıştı.
Otuz beş milyon dinleme gerçekleştiren ve en son Türk istihbaratının yönlendirmesi ile Avrupa'daki Hizbullah'a yakın isimler üzerine yoğunlaşan Alman yetkililerin, daha sonra mağdur ettikleri isimlerden resmi yazışma ile özür dilediği ortaya çıkmıştı.
Dava 6 Mayıs'ta
Münih'te görülecek olan tarihi davada, NSU'nun kurucu üyelerinden Beate Zschabe'nin yanı sıra onlara birinci elden yardım eden ve Çeska 83 marka silahı teröristlere temin ettiren NPD (Alman Nasyonal Partisi) Thüringen eski başkan yardımcısı Ralf Wolleben ve Wolleben ile terör hücresi NSU arasında kuryecilik yapan Carsten S. 9 kişiyi öldürmekten yargılanacak.
Davada iki kişi daha yargılanacak: Bunlardan Holger G, öl(dürül)en terörist Uwe Böhnhardt'a çok benzediği için terör hücresine son ana kadar ehliyet, kimlik ve benzeri dökümanlarını vererek yardımda bulunmuş ve terör hücresi Holger G. adına araba kiralayarak cinayetlerini işledikten sonra izlerini rahatlıkla silebilmişlerdi.
Davada yargılanacak kişilerden biri de Andre E. son ana kadar terör üçlüsüne yardım ve yataklıkta bulunan Andre E. bombalı saldırı ve yardım-yataklıktan yargılanacak. Ayrıca olaylarla bağlantılı 9 kişi daha hakkında soruşturma açılmış durumda. Ancak bu isimler henüz kamuoyu ile paylaşılmadı.
"İtirafçı Yasası" kalkan olarak kullanılmış"
Yargılanacak olanlardan kuryeci Carsten S. ve resmi doküman temin edici Holger G.'nin "itirafçı yasası" kapsamında özel korumada oldukları öğrenildi. Ancak Holger G'nin 2005'te gruptan ayrıldığını itiraf etmesine rağmen 2007'de düzenlenen neo-nazi yürüyüşlerinde yer aldığına dair fotoğrafların basına yansıması ve sosyal medyada son ana kadar aşırı sağ grup ve şahıslarla bağlantı içinde olmasının ortaya çıkması akıllara soru işaretleri getirdi.
Şimdi sorulan soru şu: Son işlenen cinayete kadar (2007) şahsi dökümanlarını terör üçlüsünün hizmetine sunan Holger G, "itirafçı yasası" kapsamında olmasına rağmen yetkililer ne yapıyorlardı? Olayın ortaya çıkmasına kadar sosyal medyada aşırı sağcı gruplarla iletişimde olan Holger G. iki taraflı mı çalışıyordu?
Mağdur edilenler ne olacak?
Türkiye istihbaratının yanlış yönlendirmesi ve PKK'nin yayın organı ANF'nin gündem yapması ile Avrupa'da Hizbullah'a yakın isimler mağdur edilmiş, bir kısmı yıllarca oturum noktasında sıkıntıya uğratılmıştı. Alman yetkililerin devlet televizyonunda "Türk istihbaratı ırkçı cinayetler konusunda bizi yanlış yönlendirdi" itirafı ile Türkiye istihbaratının kirli oyunlarını Avrupa'da da oynamak istedikleri ortaya çıkmıştı. (Ahmet Bayram - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.