Almanya'da İslam Araştırmaları Merkezi'nin açılışı yapıldı
Resmi temaslar kapsamında Almanya'da bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ziyaretinin ikinci gününde Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nin açılışını gerçekleştirdi.
ALMANYA - Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nin açılışını gerçekleştiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam'ın Almanya'nın bir parçası olduğunu kaydederek, Almanya ile İslam İlahiyatı alanında işbirliğinin devam ettirilmesi gerektiğini söyledi.
Almanya'da hizmet veren bütün İslam İlahiyat enstitülerine Diyanet olarak destek vermeye hazır olduklarını ifade eden Başkan Görmez, "Almanya'da yeni bir başlangıç olan İslam İlahiyatı için hem başlangıç zorlukları hem de beklenti ve merak büyüklüğü ile aşırı bir yük yüklediği aşikardır. İşte bu yükü taşımada bizler, muadil kurumlar seyirci veya sırf eleştirel kalmak yerine imkan ve şartlarımız doğrultusunda katkı ve destek olabiliriz" dedi.
Başkan Görmez'in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle;
Küresel gelişmelerin etkisiyle dinler artık ilahi birer çağrı olarak değil, daha çok siyasal birer proje olarak algılanmaya başladı
"Küresel gelişmelerin etkisiyle dinler artık ilahi birer çağrı olarak değil, daha cok siyasal birer proje olarak algılanmaya başladı. Bu algı kırılması maalesef dinlerin kendi inananları açısından da çoğu kez geçerlidir. Bu gelişme, dinlerle ilgili bilimsel faaliyetleri de etkiledi. Maalesef geleneksel din bilimleri dahi dinleri artık ilahi mesajları itibariyle inanç ve amel sistemi olarak değil, kimlik kurucu özellikleri itibariyle bölgesel oluşumlar ve siyasal sistemler olarak inceleme eğilimindedir.
Bir İslam İlahiyatçısı olarak çok yakından takip ettiğim oryantalistik İslam bilim çalışmalarının son yıllarda gösterdiği yön ve yöntem değişikliği bunun en bariz göstergesidir. Artik İslam, Alman bilim adamlarının da çok büyük katkı sağladığı dilbilimsel, dinbilimsel ve hermeneutik araştırmaların konusu olmaktan çıkıyor ve giderek bölgesel siyasal araştırmaların konusu haline geliyor. Bu gelişme, genelde İlahiyatların, özelde ise İslam İlahiyatı'nın eskiden daha çok lüzumlu hale getirmektedir. Bu zaviyeden bakıldığında, bugün kutladığımız hadisenin, sıradan bir gelişme olmadığı açıktır.
İslam İlahiyatı, Müslümanların kendi dini düşünce birikimlerinin farkında olmaları ve bu birikimi aktüelleştirmeleri bakımından önem taşımaktadır
Genelde Avrupa ve özellikle Almanya bağlamında ifade etmek gerekirse, İslam İlahiyatı, hem bu ülkelerdeki Müslümanların kendi dini düşünce birikimlerinin farkında olmaları ve bu birikimi yeni bir yaşam alanında aktüelleştirmeleri bakımından hem de içinde yaşadıkları çoğunluk toplum için özel bir önem taşımaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığında idari görevde bulunduğum süre zarfında Almanya'nın gerek akademik gerekse bürokratik temsilcileriyle temaslarımda, ana hatları ile hep Almanya'da İslam İlahiyatı'nın geliştirilmesi gereğini dile getirdim.
İlahiyat'ın bir bilim olarak ait olduğu yer üniversitedir
İlahiyat'ın bir bilim olarak ait olduğu yer üniversitedir. İlahiyat'ın bilim olarak üniversitede icra edilmesi iki açıdan elzemdir. Dinlerin hakikate dair tasavvurları, ancak üniversite ortamında diğer felsefi ve dini dünya görüşleriyle eşit ve adil bir tartışma ortamına sahip olabilir. Böylelikle, İslam dini bilimsel ışıkla ilahi nurun bir araya gelmesiyle, herkesin anlayabileceği bir dille ifade ve tartışma imkanı bulabilir. Bunu çoğulculuğun ve hakikatin izafiliğinin bir gereği olarak da görüyorum. Diğer nokta ise Bir mümin etkinliği olarak İlahiyatın dogmatizme ve antagonizmaya düşme riski yüksektir. Bu itibarla, İlahiyat'ın bir bilim olarak diğer disiplinlerle birlikte yürüyebildiği üniversite ortamında icra edilmesi, hem dinlerin izzetini koruma, hem de hayati önem taşıyan eleştirel yaklaşımı diri tutma bakımından gereklidir.
İslam ve Müslümanlar Almanya'nın bir parçasıdır ve İslam İlahiyatı da Üniversitede icra edilmelidir
Almanya'da süren İlahiyat'ın üniversitede yeri olup olmadığı ve İslam'ın Almanya'ya ait olup olmadığı tartışmalarıyla alakalı 2010 yılında Alman Bilim Kurulu'nun yayınladığı tavsiye kararını, Federal Bilim Bakanlığının ve pek çok eyalet hükümetinin bu karar yönünde attığı adımları, bu sorulara verilmiş net cevaplar olarak söylemek istiyorum. İfade şöyle;
'İlahiyat bilim olarak Üniversitenin bir parçasıdır. Evet, İslam ve Müslümanlar Almanya'nın bir parçasıdır ve İslam İlahiyatı da Üniversitede icra edilmelidir' Bu tarihsel bir kavsak noktasıdır. Zira İslami ilimler birikimi ilk kez Avrupa üniversitelerinde kendini kendi otantik zaviyesinden ifade etme imkanı bulmaktadır. Avrupa üniversitesi ile kastettiğim, Yeniçağ felsefesinin ve Aydınlanma sonrası beşeri bilim birikiminin evidir. Asırlardır Müslüman öznelerin Müslüman toplumlarda ürettiği İlahiyat birikiminin Batı Yeniçağ birikimiyle temasa geçmesi çok heyecan verici bir yüzleşmedir. Bu yüzleşme hem Batı'daki İslam'la ilgili algıları dönüştürecektir, hem de Müslümanların geleneksel İlahiyatçılık yapma biçimlerini dönüştürecektir.
Almanya'nın İslam İlahiyatı'nı kurma fikrini benimseyebilmesi çok zaman aldı
Artan Müslüman nüfusa ve Müslümanların din hizmetleri ve din eğitim ihtiyaçları anayasal güvence altına alınmış olmasına rağmen, Almanya'nın İslam İlahiyatı'nı kurma fikrini benimseyebilmesi çok zaman aldı. Bu yeni durumu kabullenmede toplumun bazı kesimleri, hatta Müslümanların bir kısmı hala zorluk çekiyor olabilir. Bu kabul sürecinin ne kadar zaman aldığını göz önünde bulundurursak, Diyanet İşleri Başkanlığının ve Frankfurt Goethe Üniversitesi'nin 2003 yılında başlattıkları işbirliğinin ne kadar isabetli olduğu görülmektedir. Gecikilmişte olsa Almanya'da İslam İlahiyatı kurma ve din dersi öğretmeni yetiştirme konusunda siyasi bir karar oluşmuş olması sevindirici bir gelişmedir.
İlahiyat eğitimi almamış, İslami ilimler tahsil etmemiş, Arapça bilmeyen insanların İslam İlahiyatı'nı kurmaları ve şekillendirmeleri beklenemez
Kararın uygulanmasında endişe verici olan hususlardan bazıları, kurumların oluşmasında, müfredat programlarının oluşturulmasında, yayınlar konusunda çok hızlı hareket ediliyor. Bu aceleciliğe bağlı olarak, zaman zaman İslam İlahiyatı'nı alanın uzmanlarının eline teslim etme konusunda uluslararası standarttan ödün verilebiliyor. İlahiyat eğitimi almamış, İslami ilimler tahsil etmemiş, Arapça bilmeyen insanların İslam İlahiyatı'nı kurmaları ve şekillendirmeleri beklenemez. Gerekli donanıma sahip olmayan insanların çalışmalarının ürünleri ne bilim dünyasını ne de Müslüman muhatapları tatmin edecektir.
İslam İlahiyatı da bir bilim olarak uluslararası ağın içinde yerini almalıdır
Bilimsel faaliyet uluslararası karakter taşır. İslam İlahiyatı da bir bilim olarak ilgili uluslararası ağın içinde yerini almalıdır. Almanya'da İlahiyat bilimini, din dersi öğretmeni yetiştirmeye indirgeyen yaygın bir algı hakim. Dolayısıyla İlahiyat'ın fazlaca yerel ihtiyaçlar odaklı dizayn edilmesi riski görüyorum. Oysaki yerel ihtiyaçlara en sağlıklı katkıyı da, iyi icra edilen bilimsel İlahiyatçılık sunabilir.
İslam İlahiyatı'nın asli görevi, bilgi ve fikir üretmek, dolayısıyla bilim dünyasında gerçekleşen hakikat arayışına özgün katkılar sağlamaktır
Neticede İslam İlahiyatı ile ilgili çalışmalar, diğer bilim dallarında olduğu gibi, sadece belirli bir zaman, bütçe ve önceden planlanmış hedefler çerçevesinde işleyen bir mekanizmadan ibaret değildir. Onun asli görevi, bilgi ve fikir üretmek, dolayısıyla bilim dünyasında gerçekleşen hakikat arayışına özgün katkılar sağlamaktır. Bu sürecin önemli bir parçası, diğer bilim dallarıyla verimli bir işbirliğidir. Her iki tarafa da bu çerçevede büyük sorumluluk düşmekte.
Sağduyu, dünyanın İslam İlahiyatı alanındaki birikimiyle daha yoğun temas ve işbirliğini salık vermektedir
Sağduyu, dünyanın İslam İlahiyatı alanındaki birikimiyle daha yoğun temas ve işbirliğini salık vermektedir. Bu itibarla, İslam dünyasının birikimini göz ardı etmemek gerekir. Biz bu bağlamda sadece işbirliğine açık olduğumuzu ifade edebiliriz, ama işbirliği ve diyalog, ancak karşılıklı adımlarla mümkün olabilir. Açık yüreklilikle ifade edecek olursak, verimli bir işbirliğinin önünde psikolojik engeller olduğunu düşünüyorum. Özellikle Türkiye ile Almanya arasında kültürel konularda belirli bir güven krizi olduğu kanaatindeyim. İslam ve İslam İlahiyatı ile ilgili konular da maalesef bu krizin bir parçası olmuş durumdadır. Türkiye'nin attığı her adım Alman dostlarımız tarafından dış politika ve inkültürasyon tedbiri olarak algılanabiliyor. Almanya'nın attığı her adım da Türkiye tarafından uyum ve güvenlik tedbiri olarak algılanabiliyor. Bu algi biçiminde, atılan adımların politik gerekçelendiriliş biçiminin de rolü var mutlaka. Ama çağdaş bir sorun olarak yanlış bilgilendirme mekanizmalarının da etkisini göz ardı edemeyiz.
Açılış törenine Hessen Eyalet Uyum, Adalet ve Avrupa Birliği Bakanı Jörg Uwe Hahn, Goethe Üniversitesi Rektörü Prof. Werner Müller Esterl, Almanya Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici, Almanya Eğitim ve Bilim Bakanlığı Müsteşarı Dr. Helge Braun, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Seracettin Baytar, DİTİB yönetim kurulu üyesi, Köln Din Hizmetleri Ataşesi ve Din Hizmetleri Müşavir Vekili Kazım Türkmen de katıldı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.