Abdulhakim SONKAYA
Altın fitne; Mezhepçilik
Gidilen yol ve mesleğe “Mezhep” denilir. “Zehebe” fiili “gitmek” demektir. Bu manada insanlar özel duygularla kendilerine has bir yolda yürüyerek bunu meşrep ve mezhep edinir. Fakat dikkat çekici olan bir husus da mezhebin “gidici” anlamında olmasıdır. Evet, mezhep gidici ve geçici bir şeydir. Zira yol geçicidir. Asıl olan murattır.
Mezhep, kendi taraftarları nezdinde son derece büyük bir itibara ve cidden motive edici bir duyguya sahiptir. Sürekli gittiğinden dolayı da mezhep ehli kimse, vukuf ehli değildir. Durup düşünmez. Binaenaleyh sadece kendi halini görür. Etrafına vakıf değildir.
Mezhep gelmenin zıddıdır. Oysa gelmek visal, gitmek firaktır. Mezhep hep gittiği için ati değildir. Halbuki insan ati olanı arzular, geleceği ister.
Mezhep gidici ve de geçicidir. Oysa bize asıl olan lazımdır. Geçmişe değil geleceğe odaklanmak gerekir. Bize mazi değil ati gerek.
Mezhep gidicidir. Oysa bize vukuf gerekir, vakıf olmak gerekir ki ne olup bittiğini anlayalım.
Kitaplarda, sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızlama işine de “Tezhip” denir. Bu da mezhepten gelir. Demek ki mezhep işin şeklidir. Oysa bize öz lazımdır. İçeriğe bakmak gerekir.
Altına “zehep” denildiğini hepimiz biliyoruz. Altın göz kamaştırıcıdır, parlaktır, lakin geçicidir. Elden ele tedavül eder. İşte mezhep de buna benzer. Heyecan verir ama elde durmaz, geçip gider. Altın, (zehep) insanlara süslü gösterilmiş ve sevdirilmiştir.(Âli İmran:15). Mezhep de zeheptendir(Altın) ya o da insanlara sevdirilmiştir. Lakin onun da altın gibi elde durması mümkün değildir. Bu onun isminin doğal sonucudur. Bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin bütün güzellikleri Allah katındadır. (Âli İmran:14) buyrulur.
Mezhep takıntısı, zehep yani altın takıntısına benzer. O da bir süstür. Mezhebi bir biriktirme eşyası zannedip,bunu ana sermaye sananların durumu tevbe suresindeki altın biriktirme tehdidine ne kadar da benziyor: Altın(zehep) ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele. O gün cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, ateşte kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler… (Tevbe: 34-35)
Bugün İslam âlemi mezheple-zeheple sınanıyor. Bu altın buzağıdır. Herkes yerinde dursun, tevakkuf etsin. O zaman ehli vukuf olur, işin uzmanı ve akili olur, bilge olur. Herkes gider, Ehli vukuf kalır. Mezhep motivasyonu altınınki kadardır. Nasıl ki altın bir fitne ise mezhepçilik de bir fitnedir. Onun gibi göz alıcıdır, kamaştırıcıdır fakat elde durmaz.
Mezhepçiler bir an önce işe vakıf olarak gidişatı okumalı, yol almaktan ve genişleme tutkusundan vazgeçmeli, herkes durduğu yeri bilmelidir. İslam âlemi telaşa ve paniğe muhtaç değildir. Zira gereksiz yere telaş ve panik yapıldı. İç ve dış hareketler insanları yordu. Şimdi biraz vukuf zamanıdır. Vakıf olma ve durma zamanıdır. Bu bir duraklama değil kendini gözden geçirme halidir.
Mezhep motivasyonu altın gücündedir. Çünkü parlaktır. Altının hareket ettirici özelliğini taşır. Fakat unutmamak gerekir ki mezhep motivasyonuyla iş yapmak tehlikeli bir tedavüldür. Bu, hızla yayılan bir para olur. Ama başkalarının tasarrufunda olur. Zira altının-zeheb kendisi tasarruf sahibi değildir. Bilakis sarf aracıdır. Buna dikkat etmek gerekir.
Tezhiple uğraşanlar, işin içeriğinden dikkati uzaklaştırır ama nihayetinde içerik okunur. O zaman bakılır ki içi boş işlermiş bunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.