M. Zülküf YEL
Amerika'nın ve Batı'nın ipi ile kuyuya inmek
Bugüne kadar başta Amerika olmak üzere, Batı'nın ipi ile kim kuyuya inmiş ise iflah olmamıştır. Ama her şeye rağmen ve tüm tecrübeler ortadayken, hâlâ Batı'nın ipine sarılan kurbanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Emperyalist Batı, kendisine kurban ve işbirlikçi bulmakta hiç de zorlanmıyor. Kim, neden anlıyorsa, öyle muamele ediyor ve gerisi kendiliğinden geliyor. “Ata ot, ite et” stratejisiyle; tehditten anlayana tehdit, rüşvetten anlayana rüşvet, bunlardan anlamayana da gizli veya açık savaş ilan ediliyor. Bu konuda Batı'nın sicili son derece kirli ve kabarıktır.
Ortadoğu ölçeğindeki yerel güçlere gelince, konjonktürden istifade ederek kendi güçleri ile ulaşamayacakları kazanımları elde etmenin hayali ve hırsıyla, Batılıların projelerinin bir parçası oluyorlar veya olmak zorunda kendilerini hissediyorlar. Özellikle Batılıların tesis etmiş olduğu kaotik ortamda daha güçlü bir pozisyon elde etmek, potansiyel veya fiili rakiplerine karşı güçlü bir pozisyonda olmak isteyen yerel güçler, Batılılara daha fazla hizmet sunma yarışı içerisine girmektedirler.
Bu konuda Batılıların verdikleri hiçbir sözün teminat ve garantisi yoktur. Bu gün söylediklerini, yarın inkâr ederler. Dost olarak gördüklerinin tepesine bomba yağdırabilirler ve düşman ilan ettikleri ile kırk yıllık dostlukları varmış gibi bir ittifak içerisine girebilirler. Kısacası; kendilerine güvenenleri, yarı yolda, sırt üstü bırakırlar. Yüzlerce yıldır denenen bu yöntemler, hala siyasette ve uluslararası ilişkilerde geçer akçe olma vasfını koruyor ve emperyalist güçler tarafından kullanılıyor.
Suriye politikasında baştan beri bazı yanlışlıklar yapan Türkiye, yerel aktörler üzerinden vahim hata ve süreçlere zorlanıyor. PKK ve IŞİD'in Türkiye'yi içerisine düşürdüğü zor durum, sonuna kadar kullanılmak isteniyor. Türkiye resmen bir savaşa sürüklenmek isteniyor. Suriye bataklığına Türkiye de dâhil edilmek isteniyor. Suriye'de bazı bölgelerde operasyon düzenleme konusunda Türkiye ve Amerika arasında bir mutabakata varıldı. Bu konuda Türkiye'nin öncelikleri Pyd'nin Fırat'ın batısına geçmesini engellemek ve burada güvenli bir bölge inşa etmektir. Bu konuda özellikle Türkmenlerden istifade edilmek isteniyor. Yapılan anlaşmalar çerçevesinde güvenli bölge haline getirilmek istenen yerler, yerel bazı gruplar tarafından boşaltılıyor. Amerikan makamları, Türkiye ile yapmış oldukları anlaşmada güvenli bölge ve uçuşa yasak bölgenin bulunmadığının altını çiziyorlar. PYD'nin batıya yönelmesi ve güvenli bölge olması öngörülen mıntıkayı işgal etmesi durumunda, Amerika hiçbir sorumluluk altına girmeyi taahhüt etmiyor.
Türkiye'nin ABD ile yapmış olduğu IŞİD'e karşı ortak operasyon anlaşması konusunda Türk ve Amerikan makamlarından genelde çelişen ve birbirinden farklı açıklamalar geliyor. Kimin doğru söylediği ise bir muamma olarak duruyor.
Türkiye'yi müttefik olarak gördüklerini söyleyen ABD ve Almanya, Türkiye'nin sinir uçları ile oynamada herhangi bir beis görmüyor. Almanya, Pkk'ye ve Ypg'ye silah veriyor. Ajanları, Kandil'de cirit atıyor. Hatta Türkiye'nin yapmış olduğu bombardımanda bunlardan birisi öldü. ABD, şu an bile YPG'ye hava desteği vermeye devam edeceği konusunu deklare etmekten çekinmiyor. Kısacası IŞİD üzerinden her şey meşrulaştırılıyor ve IŞİD gerekçesi ile Türkiye'nin kırmızı çizgileri ayaklar altına alınıp sinir uçları ile oynandığı halde, Türkiye hiçbir şey yapamıyor. IŞİD ile anılmaktan ödü kopan ve sanal bir anti propaganda ile paniğe sevk edilen Türkiye yanlışlara zorlanıyor. Panik içerisindeki Türkiye'nin alelacele aldığı kararların ve oluşturulan dış politikanın pek sağlıklı olduğu söylenemez. ABD, Türk savaş uçaklarını semalarda görmekten memnuniyet duyacağını söylüyor. Özellikle IŞİD konusunda Türkiye'den istifade edilecek ve muhtemelen bu operasyonlar sonrasında Türkiye hedef ülke konumuna gelecektir. Suriye'de sadece IŞİD değil, bu bahane ile Amerika'ya boyun eğmeyen tüm gruplar ve yapılar bombalanacaktır. Özellikle İslami grupların imhası amaçlanacaktır. Bu durumda Türkiye, adeta Amerika'nın gazap ve terbiye etme kamçısına dönüşecektir. Türkiye'nin fiili olarak hava bombardımanı başlatması ve Suriye kaosuna aktif olarak dâhil olması, kimsenin beklemediği bir süreci başlatabilir. Türkiye'nin üslerinin kullanıldığı ve Türkiye'nin uçaklarının dâhil olduğu bu sürecin nerede duracağı konusunda kimse bir şey söyleyemez. Yani kaygan ve anafor niteliğindeki Suriye zemininde, önceden tespit edilen yerde durmak zordur. Türkiye hiç beklemediği bir ortam içerisinde kendisini bulabilir. Pkk/Pyd şantaj olarak kullanılıp böyle bir pozisyon alması konusunda Türkiye zorlandı. Son yaşanan olaylarda ve Batılıların beyanatlarından da açıkça anlaşılıyor ki, Türkiye'nin müttefik olarak gördüğü güçler, Türkiye'yi her an arkadan vurabilir. Batılı müttefikler yerine, İslam ümmetinin etkin aktörleri bir araya gelip müzakere yolu ile bu krizi çözmeye çalışsalar, bu günkünden daha vahim ve zararlı bir tablonun oluşmayacağı muhakkaktır. Suriye konusunda İran ve Türkiye'nin yapacağı çok şey vardır. İş işten geçmeden her iki devlet Suriye politikalarını revize ederek, bu sorunu beraberce çözme noktasında ortak bir irade ortaya koymalıdır. Başta Türkiye olmak üzere, hiçbir ülke ve yerel güç, Batı'nın ipi ile kuyuya inme yanlışını tekrarlamamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.