Anılarımız ve Acılarımız

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O'nun pak Rasûlüne olsun.

Anılar vardır yaşamadığımız… Ve acılar vardır unutamadığımız… Yaşamadığımıza anı denir mi? O anılar ümmete dairse, denir. Asr-ı saadetten huzur veren kareler gelir aklımıza bazen; kendimiz yaşamış gibi seviniriz. Ashabın arasındaki espriye biz de büyük bir mutlulukla gülümseriz. Sonra geliriz Asr-ı Saadetten birkaç yüzyıl sonrasına. Afrika'da Ramazan ayında zekat verecek fakir bulunamamış olması gelir hatırımıza. Geziniriz İslam tarihinin nurlu sayfalarında; sonra tozlu, kirli ve kanlı günümüze geliriz.

Yaşamadığımız anılardan unutamadığımız acılara geçer zihnimiz. Sıcak çay içtikten sonra soğuk su içince sızlar ya dişimiz; aynı onun gibi sızım sızım sızlar kalbimiz. Sımsıcak, muhabbet dolu bir geçmişten, ümmetin acılara gark olduğu, geçmişte hiçbir zaman daha büyüğü çekilmemiş acılara geliriz. Her dönemde birtakım ümmetler çeşitli acılar çekmiş, eziyetler görmüştür ama günümüzde hepsinin toplamı hatta daha fazlası yaşanmaktadır.

Kimimiz sevinir Afrika'da su kuyuları açıldığı için. Kimimizinse içi kan ağlar, Afrika'da dünyanın bütün fakirlerine yetecek kadar yer altı zenginliklerine rağmen, kardeşlerimizin su kuyusu açacak imkanları dahi olmadığı için… Sorarım bazen, umarım duymuyorlardır beni, görmüyorlardır olan biteni, hissetmiyorlardır ümmetin içler acısı halini… Evet sorarım…

“Ya Rasulallah! Bizim şu devrimizde yaşayan ümmetinin yaşadıklarını görseniz, hani derisi yüzülmüş bir Doğu Türkistanlı Size seslense ‘Yâ Rasulallah medet!' diye, acaba Yasir ailesine dediğiniz gibi ‘Siz acele ediyorsunuz.' der misiniz? Mekke ve Medine sıcak memleketlerdi, ümmetin karla ve kışla imtihan edilmediği şehirler. Günümüzde karlı memleketlerde Müslümanlar, dahası bebekler donarak ölüyor desem ne buyurursunuz?”

Arakan'da kolları bacakları baltalarla doğranıyor kardeşlerimizin, sözüm ona hoşgörü dinine mensup Budistler tarafından. Suriye'de birbirini yiyor Müslümanlar. Gazze'den, Kudüs ve Filistin'den bahsetmeye ne hacet? Koldan, bacaktan, bedenden ziyade ırza namusa dokunuyor artık kafirler. Doğu Türkistan'da her evde Çin Komünist Partisinden Çinli bir erkeğin yaşaması şart... Ev içinde neler yapılıyor, Ramazan ayında oruç tutanlar var mı öğrenmek için başlatılmış bir uygulama. Özellikle erkek bireylerinin toplama kampı veya hapse atıldığı evlere bu üyelerin yerleştiriliyor olması içler acısı.

Dünyanın dört bir yanında ümmete zulüm sınır tanımıyor. Ancak bizler birkaç küçük basın açıklaması, birkaç yürüyüşle bir şeyler olacağını düşünüyoruz. Ülkenin başındakilerin görmediğini en basit vatandaş bile görüyor, içi kan ağlıyor ama elinden bir şey gelmiyor. Ne yapacağız? Daha iyi neler yapabiliriz? Nerden başlayıp nereye odaklanmalıyız? Gördük, Çin'i protesto etmek isteyen Müslümanların karşısına Müslüman ülkemizin Müslüman güvenlik güçleri nasıl da dikildiler.

Anlamamız gerekiyor, devlet büyüklerinden bekleyecek bir şey kalmadı artık. Hamasi söylemlerle, ‘asarım keserim'le işler yürümüyor, görmek lazım. Birileri bir şeyler yapmalı, ümmetin acılarını dindirecek keskin adımlar atmalı ama kim, nasıl, ne yapacak Rabbim göstersin yolumuzu. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.