Ankara gidecek 3 bakanı konuşuyor

Ankara gidecek 3 bakanı konuşuyor

Ankara gidecek 3 bakanı konuşuyor

Ankara kulisleri haber üretmekte verimliliğiyle bilinir. Hem de “her köşede bir kabine kurulur” denecek kadar.
Kabine değişikliği iddiaları kimi zaman gündemde ön sıralara yükselir, kimi zaman gerilere gider. Şu sıra yeniden zirve yaptığı günleri yaşıyoruz.

Gelin Ankara kulislerinde konuşulan, kim bilir belki de pişirilen senaryolara birlikte kulak kabartalım.

Senaryolar iki ana başlık altında toplanıyor.

Birinci senaryoya göre Başbakan Erdoğan Mayıs ayında kabine değişikliğine gidiyor. Üç bakanın yerlerine yeni isimler atanacak. Sakın “Hangi isimler gidiyor?” diye sormayın. Bu kritik bir soru. “Amma safsın sen de” diye ayıplayanlar olur.

“Kimlerin olacağı ayyuka çıkmış, sen hala hangi bakanlar gidecek diye soruyorsun” gibisinden cevap verenler olur. Siz de devamını sormaya utanırsınız.

Eğer sizin de bazı şeyleri bildiğinizi ucundan kenarından ortaya koyup konuşmayı bir şekilde sürdürmeyi başarabilirseniz isimler de dökülmeye başlar.

İlk dökülen isim kabinenin en popüler bakanı ile ilgili olduğunu söyleyeme gerek yok sanırım. Bulunduğum yerde, AK Parti’nin içini iyi bildiği bilinen muhatabım, “İdris Bey’in (İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin) yerine gelecek isim kesinleşmiş durumda” diyor. Karşınızdaki kişi “Tayyip Bey bu kadar yükü taşıyamaz”diye devam ediyor.

Başbakan Erdoğan’ın taşıyamayacağı yükün ne olduğunu ise muhabbetin sonraki kısımlarında öğreniyorum.

“İdris Naim Şahin, Parti Genel Sekreteri iken tutarlı, konuşmasını oturup kalkmasını bilen biri idi”diye konuşmasını sürdürürken öteki muzipçe cümleyi kesiyor. “Şimdi oturup kalkmasını bilmiyor” mu diye çıkışıyor.

Söze ilk başlayan hiç takılmadan konuşmasını sürdürüyor: “Reis zaten İdris Bey’i İçişleri Bakanlığı’na getirirken şaka yaptı. Baksanıza AK Parti’nin internet sitesinde hala (Genel Sekreter) diye görünüyor".

Öbürlerini bilmem ama ben meraktan çatlıyorum. Gerçekten partinin resmi internet sitesinde İdris Naim Şahin’in özgeçmişinde “AK Parti Genel Sekreteri” şeklinde diye mi geçiyor sorusu içimi kemiriyor. Kalkıp siteye bakmaktan kendimi zor alıkoyuyorum.

Birden aklıma takılıyor. Yahu Başbakan Erdoğan, kendisine artık “Reis” denilmesini yasaklamıştı. Hala niye bu sıfatla anılıyor diye bir soru aklıma takılmıyor değil.

Birden konuşmanın seyri değişiyor. Söz önceki günkü Bakanlar Kurulu’nda konuşulanlara söz geliyor.

Bu kez çok bilmiş edasıyla sözü öbürü alıyor. “Önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısında Tayyip Bey 3 bakanı fena haşlamış” diye orta yere bomba gibi bir iddia atıyor.

Kimlermiş acaba diye içim içimi yiyor. Buna rağmen çok sıradan bir şey dinliyormuşum gibi renk vermemeye çalışıyorum.  

“Suat Kılıç’ı fena haşlamış” diye devam ediyor. Gözlüğünün camını bitirmeyi tamamlayan öbürü sanki kabine toplantısını gözlemliyormuş gibi devam ediyor. “Haşlar tabii. Parti onun yüzünden yeni bir Şaban Dişli olayı yaşamaktan son anda kurtuldu” diye ekliyor.

Beriki sözünü kesmeden devam ediyor.

“Ya Erdoğan Bayraktar’a söylediği o söz ne ya. Yenilir yutulur cinsten değil” Ben merakımı kontrol etmem gerektiğini unutup atlıyorum söze.

“Çatlatma adamı. Ne demiş Bayraktar’a?” diye soruyorum. Yan gözle “Bir de gazeteci olacaksın. Onu da mı duymadın?” gibisinden baktı. Karşısındakine doğru konuşmasını sürdürdü.

Kendimi kötü hissettiğimi söylemeliyim. Ama kulis haberciliği yapmanın bir bedeli var. Katlanmam gerek diye kendimi sakinleştiriyorum.

Van depremi sonrasında yaşanan kargaşadan dolayı Tayyip Bey’in Şehircilik Bakanı Bayraktar’a kızgın olduğunu biliyorum. Bunu bütün Ankara gazetecileri biliyor. Ama Ankara’da bilmekle yazmak ayrı şeyler.

“Tayyip Bey, Erdoğan Bayraktar için ‘hayatımın yanlışısın’ ifadesini kullanmış." Ben yine çenemi tutamayıp sordum.

“Yahu TOKİ’nin başında başarılı bulduğu için onu önce Meclis’e sonda da bakanlık koltuğuna taşımadı mı?” Yine “Çok safsın” gibisinden baktı. Sanki konuşmasının seyrini değiştirmemiş, zaten anlatacakmış gibi devam etti.

“TOKİ’deki başarı bütünüyle Tayyip Bey’in başarısı. Erdoğan bey kendine verilen emirleri yerine getirdi. Tayyip Bey TOKİ’nin hemen her şeyi ile bizzat ilgilendi”dedi.

Ben de “O da bir şey mi” gibisinden ortadaki menüye katkıda bulunayım diye daha önemli bilgileri ortaya koydum. “Ya şu yeni Van’ın yerleşim yeri ile ilgili yaşananlara ne demeli. Yeni Van’ın zemin etüdü olumsuz çıkmış. Kamuoyundan gizliyorlarmış” dedim.

Sen misin bunu söyleyen sanki poker masasındayız. Muhatabım, benim elimdeki kağıtlar daha önemli “rest”tavrıyla “Ben söylemedim ama biliyorsunuz TOKİ Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacaktı. Tayyip Bey hala TOKİ’yi Erdoğan Bayraktar’a bağlamadı” diye bendeki bilginin üstüne çıktı.

Bu kadarı yeterdi artık. Bayraktar’ın TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel’le kavgalı olduğunu, BaşbakanErdoğan’ın “Talimatları Erdoğan Bayraktar’dan değil benden alacaksın” dediği bilgisini paylaşmaya bile gerek görmedim.

Bu kadar yazdıktan sonra aklıma birden Haber Koordinatörümüz Ahmet Memiş’in bana söylediği sözler geldi. Bana “Artık yazmalısın” dedikten sonra ilk tavsiyesi vardı. “Yazının okunmasını istiyorsan fazla uzatmamalısın” sözleri, yazının burasında yüreğime zonk diye oturdu.

Senaryonun ikinci ayağını da burada yazarsam, daha başlamadan köşemden olurum. En iyisi onu bir sonraki yazıya bırakayım.

ROTAHABER

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.