Referandum öncesi son viraja girildiği bu günde tek konudan ziyade birkaç alt başlığa değinmek daha doğru olur kanaatindeyim.

Zaman oldukça daraldı, daralan zamanla birlikte partiler gibi, anket firmaları da son kozlarını kullanmaya başladılar.

Anket Firmaları

“Evet cephesi”ne yakın firmalar yakın zamana kadar rakam telaffuzundan kaçınsalar da son yirmi gündür beş altı puan veya on- on ki puan farktan söz edenler diye ikiye ayrıldılar. Ancak her iki grup da “Evet cephesi”nin önde olduğu noktasında hemfikir…

“Hayır cephesi”ne yakın bütün anket firmaları havlu attı. Hiçbiri kaybedilmiş bir seçimden sonra çuvallayan anket firması olarak anılmak da olmak istemiyor olacak ki amalı mamalı cümlelerle işi geçiştirme çabasına girdiler son kertede.

En son olarak SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı, “hayır cephesi”nin tabanına ne yapması gerektiğini sıraladıktan sonra “hayır cephesi”nin  51, 52 puanla ipi göğüsleyeceğini söyledi.

Ben, Bayrakçı'nın 58 - 60'lardan buraya geldiğini belirteyim, siz onlar için işin vahametini düşünün.

Anket firmalarının ne dediğinden ziyade bir firmanın şöyle mertçe çıkıp “dediğim rakamdan beş on puan uzaklaşırsam bu işi bırakırım” diyemediği bir dönemde Kılıçdaroğlu'ndan mağlup olduğu seçimden sonra istifa etmesini beklemek biraz yersiz olur sanırım.

Çünkü her onur içinde bir nur barındırır.

Kürt Seçmeni

Seçim sürprizlere gebe değil; ancak Kürt oyları büyük sürprizlere gebe…

7 Haziran'da Diyarbakır'da HDP'nin 639 bin oyunu bir kenara yazın, sonra sürprizi görün. Bu seçimde “Hayır cephesi”nin dolayısıyla HDP'nin  Diyarbakır'da 500 bini geçemeyeceğini  rahatlıkla söyleyebilirim.  510 bin gibi bir rakam çıkarsa yanılmamla avunup dururlar. İki yılda oy kullanmaya başlayacak kitleyi hesaplarımızda göz ardı etmeyelim.

HDP'nin Şırnak'taki 188 bin oyu 150 binin altına,

Mardin'de 276 binden 230 binin altına

Bitlis'te 93 binden 60 bini altına…

Bu liste uzayıp gider.

Katılım oranının da bölge genelinde 7 Haziran'a göre % 10 – 15 gerileyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

At FAV'a gitsin!

Seçimin Ülkeye Faydası

Belki de ilk başta konuşulması gereken konuyu bu haftaya bıraktık.

Bu değişiklikle birlikte Kemalist, sol, seküler, laik, ulusal kesimin değil bir daha iktidara gelmek, iktidar ortağı olma ihtimali de kalmıyor.

Bundan sonra her seçimde nal toplayacak.

Bir iki seçim daha direnecek, ondan sonra bu topraklarda ayrık otu gibi biten zihniyetin köküne kibrit suyu dökülmüş olacak.

Yani denize dökmek yok.

Zira deniz mikrop kabul etmez ve dalgalar denizin ifrazatını karaya dökmek için vardır.

Ya Kötü Bir İdareci Gelirse

Bu söylemi ulusalcı sol Kemalist zihniyet pompaladı ve izandan yoksun muhafazakâr bir kitle de dillendirmeye çabaladı, ancak beyhude…

Doksan yıllık Cumhuriyet tarihinde sol cenahın çıkardığı iyi lider oldu mu ki biz “ya kötü lider çıkarsa” diyorlar.

“Tamam Tayyip iyi, peki kötü biri çıkarsa” diyen ikiyüzlüler yıllardır “Tayyip bu ülkenin felaketidir” demiyorlar mıydı?

Ancak dedim ya, artık solun helvası yenmiş olacak veya belki Tarık Akan'nın “beni yakın küllerimi Boğaz'dan denize atın” dediği gibi solun külleri foseptiğe atılacak.

Yıllardır bütün darbelerin arkasında sol zihniyet var. Çünkü kapıdan girmeye güç yetiremeyince bacadan girmeye çabalarlar.

Ancak yeni sistemle birlikte bacaya beton dökülecek.

28 Şubat'ta Tunus modelinin araştırıldığını, insanların artık sokakta da tesettürlü dolaşmalarına izin verilmeyeceği bir dönemin hazırlıklarının yapıldığını unutan bazı dostlarımız “ama” diye başlayan cümlelerle imama kızıp camiyi terk etme gafletinde bulunmaya varacak açıklamalar yapmaktadırlar.

Dostlar,

17 Nisan'da hava yine yağmurlu olabilir, soğuklar da geri gelebilir, kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla yükselmeyecek ve insanların mutluluğunu bütçesiyle değerlendiren firmalar sizi Norveç halkı gibi mesut mutlu göstermeyecek; ancak bu topraklarda ihanet bezirgânlarının salası okunacak.

Pardon salası okunmayacak, zangoçlar çanlarını çalmaya başlayacak.