"Arapça, acil olarak Eğitim müfredatına alınmalıdır”
Arapça dilinin, Milli Eğitim müfredatına alınması gerektiğini belirten eğitimciler, Arapça'nın eğitimde yer almamasının siyasi olduğunu ileri sürdü.
Rehber-Der Patnos Temsilcisi ve aynı zamanda Arapça öğretmeni olan Zeynelabidin Zerkaya, Arapça dilinin dünyanın en zengin dili olduğunu ve eğitim müfredatına alınması gerektiği ifade etti.
Zerkaya, Arapça dilinin günlük hayatta kullanılmasının, İslam dinini asıl ve berrak kaynağına direk ve kolay ulaşması ve kolay anlaşılması anlamına geldiğini vurguladı.
"Arapça dünyanın en zengin dilidir"
Arapçanın Eğitim Müfredatında, yabancı dil statüsüne alınarak öğretilmesi gerektiğini belirten Zerkaya, "Arapçanın, yabancı dil statüsünde okutulması gerekir, bu adım çok olumlu ve güzel bir gelişme olur. Çünkü yıllardır memleketimizden on binlerce kilometre uzakta bulunan İngiliz ve Fransız dili mecburi yabancı dil olarak okutulmakta ve hatta bu dili konuşabilenler ve öğrenebilenler çağdaş, ilerici, bilgili ve de iyi insan sayılabilmektedir. Halbuki İslam toplumu İngilizce konuşan topluma coğrafya bakımından uzak olduğu gibi, kültür bakımından da çok uzaktır. Orta Asya ve Arap halklarıyla hatta Hindistan ve Pakistan halklarıyla din ortaklığımız olmasaydı bile, bir çok gelenek- görenek, adet ve yaşayış biçimlerimiz ortaktır. En azından ortak yönlerimiz ve benzerliklerimiz Avrupa ve Amerika insanından daha fazladır. Eğer bir yabancı dil sadece kültür edinip entel olmak amacıyla öğreniliyor ya da öğretiliyorsa, doğu toplumlarının dilleri olan Arapça ve Farsça, edebiyat ve kültür bakımından dünyanın en zengin dilleridir. Doğu toplumunda bulunan edebi eser ve ürünler dünyanın hiçbir kültüründe yoktur." dedi.
"Arapça öğretilsin, hem de acil olarak müfredata girsin "
Ticari yönden de Arapça’nın diğer dillerden önde olduğunu hatırlatan Zerkaya, " Eğer ticari amaçla kullanılıp öğreniliyorsa bir dil, yani o dili konuşan ülkelerle ticari ilişkiler geliştirip alışveriş yapmak amaçlıysa, yine Arapça İngilizce’den daha öncelikli olmalıdır. Çünkü petrol ve benzeri yeraltı kaynakların neredeyse hepsi Arap ülkelerinde iken ve Arap ülkelerinin tamamı bize komşu iken, İngilizce konuşan ülkeler bize çok uzak ve onlarla olan alışveriş çok daha masraflıdır. Bütün bunları nazarı dikkate almasak bile, bütün dünya dilleri eğitim müfredatında okutuluyorken, neden Arapça da öğretilmesin. Öğretilsin hem de acil olarak müfredata girsin istiyoruz." şeklinde konuştu.
"Arapçanın olup olmaması tamamen siyasidir"
Arapça dilinin günlük hayatta kullanılmasının, İslam dinini berrak bir şekilde anlaşılıp yaşanmasına katkı sunacağını hatırlatan Zerkaya, "Arapça’nın eğitimde olması ya da olmaması mese3lesine, ben şahsen dini ve siyasi olarak bakmaktayım. Çünkü Arapça tartışmasız olarak dünyanın en zengin dili ve insanlık tarihinin seyrini 180 derece değiştiren yüce kitabımız Kur’an'ı Kerim'in dili iken, halkı Müslüman olan bir ülkede neden okunmasın ki? Neden bir dönem yasaklansın ki? Bildiğiniz gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında harf devriminden sonra, Kur'an ve Hadis-i Şerifler dahil Arapça eserlerin yazılması ve bulundurulması yasaklanmıştı. Bence bunun amacı Arapça yazılmış olan Kur’an-ı Kerim ve Hadislerden insanları uzak tutmaktı. Dolayısıyla insanlar Arapça öğrendikçe, Kur’an ve Sünneti daha iyi anlayacak, bu mesajları yani dinlerini daha kolay öğrenecekler. Arapça’nın günlük hayatta kullanılmasının yaygınlaşması demek, insanların dinlerinin asıl ve berrak kaynağına direk ve kolay ulaşması ve kolay anlaması demektir. Ayrıca Arap dünyası bizim koşumuz olduğundan, onlarla olan diyalogumuz daha iyi ve verimli olacaktır. Çünkü istesek de istemesek de komşular." cümleleri ifadelerine yer verdi. (Ömer Adıgüzel - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.