Araştırmacı Yazar Dr. Tekdal: Kudüs ve Diyarbakır fetih kardeşleridir

Dicle Üniversitesi öğrenci toplulukları tarafından düzenlenen Diyarbakır'ın fethi programında konuşan Araştırmacı Yazar Dr. Sertaç Tekdal, İslam'ın hakim olmadığı topraklarda zilletin hüküm sürdüğüne dikkat çekerek, Kudüs ve Diyarbakır'ın fetih kardeşidir

Dicle Üniversitesinde öğrenci toplulukları tarafından Diyarbakır fethinin 1385'inci yıldönümü münasebetiyle "Yolumuz Fetih Yolu" temasıyla bir program düzenledi.

Sunuculuğunu Selahattin Güler'in yaptığı program, Öğretim Görevlisi Rıfat Ablay'ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Diyarbakır'ın fethine ithafen hazırlanan şiirin seslendirilmesinden sonra programa konuşmacı olarak katılan Araştırmacı Yazar Dr. Sertaç Tekdal, İslam'ın fethettiği belde ve coğrafyalara huzur ve sükunetin götürüldüğünü belirtirken Diyarbakır'ın fethiyle ilgili bazı islam düşmanları tarafından ortaya atılan iddia ve iftiraların asılsız olduğunu dile getirdi.

Hazreti Ömer döneminde 639'da İyaz bin Ganem komutasında 8 bin kişilik bir ordu ve bin kişiye yakın ashab-ı kiramın içinde olmuş olduğu bu İslam ordusunun Fetih Caminin olduğu mekâna gelerek bu coğrafyayı İslamlaştırdığını söyleyen Tekdal, "Allah Resulü Aleyhisselatu vesselam'ın vefatından sadece 5 yıl sonra Kudüs'ün, ondan sadece 2 yıl sonra da Diyarbekir'in fethi gerçekleşti. Dolayısıyla Kudüs ve Diyarbakır fetih kardeşleridir." ifadelerini kullandı.

"Diyarbakır'ı Sasani veya Bizans ele geçirdiğinde de yine hep zulüm ve vahşetler yaşandı"

O dönem gerek Kudüs gerekse de bu coğrafyanın, Bizans'ın esareti altında olduğunu hatırlatan Tekdal, "O dönem gerek Kudüs gerek Diyarbakır ve gerekse diğer coğrafyalarda ideoloji, sistem, fikir ve krallıkların esaretleri altında her daim yaşanan zulüm, vahşet, acı, hüzün ve katliamdı. O dönem Kudüs'te yaşayanlarda Diyarbakır'da yaşayan Kürtler de mutlu değillerdi. Bizans ve Sasani arasında gerçekleşen mücadelelerde değişimler yaşandı. Halk her ikisinden de eziyetler gördü, sıkıntılar çekti, katliamlar yaşadı. Kendi dinlerinden olan Hristiyanlar bile onlardan mutlu değillerdi." dedi.

Tekdal, "Zira İslam'ın hakim olmadığı, gayri İslami sistem ve düzenlerin hükümran olduğu hiçbir coğrafyada insanlık huzur ve selamet görmedi. Kudüs'ü ele geçirdiklerinde de vahşetler sergilediler, Diyarbakır'ı Sasani veya Bizans ele geçirdiğinde de yine hep zulüm ve vahşetler yaşandı. Haçlılar Kudüs'ü ele geçirdiğinde nasıl 70 bin insanı katlettiyse burayı ele geçirdiklerinde de tarihi kayıtlarda Silvan'da 80 bin insanın katledildiği yazılıdır." şeklinde konuştu.

Bugün siyonist çetenin de maalesef hâkim olduğu o coğrafyada yaptıklarının geçmişten farksız bir durum olduğunun altını çizen Tekdal, "O gün yaşanan vahşetlerin bir benzerini bugün onlar yaşatıyor. Endülüs'te de bu yaşanan vahşetlerin bir benzeri yaşanmadı mı? İslam medeniyeti orada muazzam bir gelişmişlik ve medeniyet inşan ederken onlar inananları diri diri yaktı. İslam medeniyeti insanlığı ihya ederken sadece turistik amaçlı bir Kurtuba camisini bıraktılar. Bulgaristan Sofya birçok camiye sahipken bugün gittiğinizde sadece Büyük Cami diye bir cami bırakılmış, o da kapalı vaziyette, ibadete açık değil. İslam'ın hükmünü, Müslümanların otoritesini kaybettiği tüm coğrafyalarda yaşanan hep zulüm, eziyet ve katliam olmuştur." diye belirtti.

"İslam ve Müslümanlar Kudüs'te hükümran olduktan sonra yine oraları ihya ve inşa etti"

Ashab-ı Kiram'ın Kudüs, Şam, Antakya, Gaziantep, Urfa, Mardin ve Nusaybin'i fethettikten sonra 639'da Diyarbakır'ı fethettiğini ve onların tek amacının o gün yaşayan insanları esaretten kurtarıp Allah'ın kulluğu özgürlüğüne kavuşturmak olduğunu kaydeden Tekdal, İslam ve Müslümanlar Kudüs'te hükümran olduktan sonra yine oraları ihya ve inşa ettiğini dile getirdi.

Tekdal, "Bir yandan insanlığın manen yücelmesi için mescitler, ibadet yerleri, tekkeler yapıldı, medreseler inşa edildi. Diyarbakır fethedilmeden önce burada yaşayan Kürtler ya Sasanilerin ya Bizans'ın esareti altında hor görüldü, ezildi, katliama maruz bırakıldı ama ashab-ı kiram buralara ayak bastıktan ve islamlaştırıldıktan sonra mescit, cami ve ibadet mekanlarıyla tanıştıkları gibi medreselerle tanıştı. İslam'ın gittiği her yer ihya ve inşa edildi." ifadelerine yer verdi.

Kürtlerin bu coğrafyada ashab-ı kiramla beraber Müslüman olduktan sonra buraların ihya olduğunu vurgulayan Tekdal, şunları söyledi:

"Kürtler artık bir millet olarak görülür hale geldi. Dilleri, kökenleri görülür hale geldi. Buralardan haram ve fuhşiyatlar giderildi, ilim meclisleri ve mekanları haline geldi. Bu coğrafyaların islamlaştırmasıyla Selahaddin eyyubiler çıktı. O Selahattin bugün zulüm gören Kudüs'ü zamanında özgürlüğüne kavuşturdu. Dolayısıyla bazı bedbahtlar maalesef buraların zorla İslamlaştırıldığını, ele geçirildiğini Kürtlerin ashab-ı kiram tarafından katledildiğini iddia ederek büyük bir yalana imza atıyorlar. Hatta o kadar yalanda ileri gidiyorlar ki hazreti Ömer'in bizzat buraya gelerek Kürtleri katlettiğini söylüyorlar."

"Bugün düşmana karşı baş edebilmemiz için en büyük silahımız ilimdir"

Maalesef ortaya atılan bu yalanların itibar gördüğünü ifade eden Tekdal, "Çünkü gerçekler pek ortaya çıkmadı, anlatılmadı. İşte bu tür etkinlikler bunların dile getirilmesi açısından çok önemlidir. O gün ezilen, hor görülen, katledilen bir Kürt topluluğu varken İslam'la beraber o Kürt toplumu aziz oldu, izzet ve şeref buldu. Hangi etnik unsur olursa olsun her kim de İslam'dan uzaklaştıysa zillete düçar oldu." şeklinde konuştu.

Tekdal, "Ashab-ı kiramın o gün gelerek Kudüs'ü, Diyarbakır'ı özgürlüğüne kavuşturdukları gibi bugün de Kudüs yarenleri ümmetin izzeti olan Mescid-i Aksa için bizim adımıza bu mücadeleyi veriyor. Onlar aziz ve şerefli olanlardır. Karşımızda hüzün ve katliamla dolu bir tablo var ama vallahi onlar her halükârda kazananlardır. Kaybedecek olanlar siyonist çete ve onların anlayışına sahip olanlardır. Bize de düşen bir görev var. O da ashab-ı kiramın bizlere bıraktığı bu şehri bir yandan maneviyat, öte yandan medeniyetle ihya etmektir. Maneviyat ve inanç olmadan bilgi ve teknoloji tek başına bizi asla zafere ulaştıramaz. Kendimizi ilim ve bilgiyle donatacağız ki düşmana karşı mücadele edebilelim. zira bugün küfür ve düşmana karşı baş edebilmemiz için en büyük silahımız ilimdir. Bizim amacımız sadece kendimizi değil yaşadığımız coğrafyadaki tüm insanları huzura ve selam kavuşturmaktır." dedi.

75ab79af-6dfa-442a-8c97-52093e54601a.jpeg

dbf73df0-d90b-4cbc-ba54-1a00108122cc.jpeg

031e9357-1cda-4909-8d00-97bff7985018.jpeg

280aa2a5-b2a1-4b2a-a1f6-54201a4335f0.jpeg

b72661e0-753c-4290-b05c-90e8522e146c.jpeg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.