Edip AKAR
Arenaya Yeni Katiller Giriyor
Televizyonlarda Suriye’ye müdahale tezahüratları alabildiğine devam ediyor. Anlaşılan bu günlerimizi Haçlıların manevralarını konuşarak geçireceğiz. Gözlerimiz ekranlara, kulaklarımız Batılı ekselansların seslerine kilitlendi. Suriye’nin çaresiz mazlumlarının feryatlarına yetişecek bir müslüman bulunamadı ki; umutlar Haçlılara bağlanır oldu.
Uluslararası toplum Suriye arenasına sürekli yeni silahlar sürerken; katliamlar artık kan içicilere yeterince keyif vermemiş olacak ki yeni hesaplar peşine düştüler. Oysa Suriyeliler ne güzel(!) birbirini kıyımdan geçiriyordu.
Dünya artık yapılması kuvvetle muhtemel bu operasyona –ki farkındaysanız artık normal görüyor ve nerdeyse yapılmasını bekliyoruz- hazırlık yaparken, mazlumlar da yeni katliamlara hazırlık yapmalı. Çünkü propaganda savaşı için birçok sivil insan ölmeli ve her bir taraf diğerlerine karşı bu görüntüleri timsah gözyaşları eşliğinde servis etmeli. Bunlar medya savaşına malzeme için öldürülenler olacak, savaşın mağdurları ise zaten ayrı bir kategori… Ondan sonra farklı haber ajanslarına kanan müslüman dünyanın düşeceği durumu varın siz düşünün.
Hiç birimiz merak etmiyor muyuz; yüz binden fazla insanın katledilişini seyreden Batı, neden şimdi harekete geçiyor? Kimyasal silah sebebi yalanına inanmıyoruz herhalde değil mi? Dünyanın her tarafını insansız hava araçlarıyla –ki ABD’nin tüm araçları zaten insansızdır- ölüm tarlasına çeviren ABD, nasıl şefkat havarisi oldu? ABD Dışişleri Bakanı “Bir baba olarak oğlunun cesedini kollarında tutan baba... Masum kadın ve çocukların öldürülmesi” karşısında nasıl da uykularından oluyor(!)
Peki; “müdahale olmasın ve bu zulüm yıllarca bu şekilde devam etsin” mi diyoruz. Elbette ki hayır... Baştan beri dile getirdiğimiz; bölge ülkeleri ve bölgede etkinliği olan İslami örgütlerin duruma el atmaları, makul bir çıkar yol bulmaları idi.
İslami örgütler, ya ellerinden bir şey gelmedi ya da ellerinden geleni yapmadılar. Bölge ülkeleri ise her biri kendi borusunu öttürme peşine düştü. Türkiye, Mısır, Suudi ve İran’ın aslında yapabilecekleri çok şey vardı.
Mısır kendi derdiyle meşgul idi, Suudi’nin boynundaki ABD ipi ise buna müsaade etmiyordu. Geriye Türkiye ve İran kaldı ama belli ki; onlar da yeterli özveriyi sağlamadı. Tabi biz buradan bakarken elimizdeki deliller ve olanca kızgınlığımızla İran’ı suçluyoruz. Ama herhalde İran’dan bakanlar da bize benzer duygular içindedir. İki ülke için “zararın neresinden dönülürse kardır” diyeceğim ama maalesef hiç bir umut emaresi de göremiyorum.
İşin nihayetinde; ümmetin azaları el ele verip mazlum Suriye halkını namerde muhtaç duruma düşürmüştür. İslami medya dâhil herkes Suriye’nin artık ne zaman, nereden ve nasıl vurulacağına odaklamışken; Mısır’da darbe, Irak’ta bombalamalar, Arakan’da yangın, Filistin’de işgal ve ambargo devam ediyor.
Mısır`da darbe bitti mi yoksa? Büyük meydanlar insanlar katlede katlede boşaltıldığı halde gösteriler hala ve daha çok insanın katılımıyla devam ediyor oysa. İhvan’ın en önde gelenleri hapsedilmişken bile… Yoksa Mısırlı Müslümanalar da geçici bir reyting malzemesi miydi? Saatlerce canlı yayınlar yapıp program üstüne program düzenleyen medyaya ne oldu böyle? Konuşmak için katliam şart mı?
Allah zalimleri, zalimlere yardım edenleri ve zalimlerden medet umanları beraber hasredecektir. Zalime meyledene bile ateş dokunacakken; vay diğerlerinin haline…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.