Abdulhakim SONKAYA
Asık surat
Sebe' kavmi şükürden yüz çevirdi. Allah(cc) o güzelim iki bahçelerini ekşi erik türünden ürün veren bir bahçeye çevirdi(Sebe: 16). Ekşi tadın en önemli özelliği insanın ağzını sulandırması suratını ekşitmesidir. Sebe kavminin cezası da bu olmuştur.
Ağzın sulanması tatlı olmayan, tadı olmayan şeye karşı ortaya çıkan bir reaksiyondur. Ekşi tadılınca da bu sefer suratı ekşitir. Neden? Çünkü tatlı değildir. Sebe'nin meyvesi acı değil ekşidir. Çünkü insan acıyı tatmak istemez ekşi ise çeker ama insan onu tadınca da pişman olur. Bu nedenle ekşiden surat ekşir. Dolayısıyla asık surat huzursuzluğun, tatminsizliğin ve mutsuzluğun alametidir.
Asık surat bugün dünyanın sorunudur. Dünyada cereyan eden haksızlıklar, zulümler, adaletsizlikler dünyayı asık surat yapmıştır denilebilir. Bu doğrudur lakin asık surat sadece zulümden kaynaklanmıyor ki tatminsizlik de insanı asık surat yapıyor.
Ekşi, teşhircidir, kışkırtıcıdır, tahrik edicidir. Bu nedenle ağzı sulandırır ama tadılınca da suratı ekşitir. Bugün dünyanın hali budur. Mevcut yaşam felsefesi ağzı sulandırmak üzere kurulmuştur. Ama bu tatmine ve huzura ulaşmasına da izin vermiyor. Yine ağzı sulandırıyor sonra yine suratı ekşitiyor ve böyle kısır bir döngü haline geliyor. Bu, seküler düşüncenin salt dünyevi anlayışının kendi kendine kestiği bir cezadır. Ağzı sulandırmanın tadı olmalıdır ki surat ondan ekşimesin. Fakat bu da teşhirci, modacı, hazcı anlayışta yoktur. Onun payı sadece ağzı sulandırmaktır. Çünkü onda tat yoktur. Aşk ve muhabbet yoktur. İşte bugün dünyanın asık suratlı olmasının asıl sebebi budur. Oysa İslam tatmine, sükûna ve huzura ermeyi temin eder.
Mevcut yaşam felsefesi teşhircidir. Her şeyde teşhir vardır. Aşk ve muhabbet yoktur. Burada sadece seküler yaşam tarzı sahiplerini kastettiğimiz anlaşılmasın. Nisbi olarak Müslümanların da durumu bu noktada pek iç açıcı değildir. Seküler, dünyevi kimseler o meyveleri tadarak yüzünü ekşitiyor, bazı Müslümanlar ise ona bakarak asık surat oluyor. Tilki ulaşamadığı üzüme koruk der. Burada ekşinin hakikatini bilmek lazımdır. Teşhirin, tahrikin boş bir şey olduğunu anlamak gerekir. “Müslüman, ulaşamadığı için buna ekşidir diyor” işte bunu dedirtmemek gerekir.
Müslüman asık suratlı olmamalıdır. Ekşiden ağzı sulansa bile asık surat olmamalıdır. Çünkü tatlı olanı, aşkı, muhabbeti esas alır. Bu nedenle Peygamber (sav) bir hadisinde “Kur'an okuyan mümin turunç gibidir. Hem tadı hem de kokusu güzeldir.” buyurur. Çünkü turunç meyvesinin tadı ekşi ile tatlının karışımıdır. Aşılanmak suretiyle ondan hem limon hem de portakal ortaya çıkar. Mümin, turunç gibidir. Tadı, tatlı ve ekşi karışımıdır. Nefs ve şehvet sahibidir; ama bunları tatlı ile tatlandırmış, tatlı hale getirmiştir. Bu nedenle bunların tadını ve huzurunu yaşamaktadır.
Bugün ekşi tat insanlara “aşk” diye sunulmaktadır. Oysa bu ilişki ağzı sulandırdıktan sonra hazımsızlığa dolayısıyla ekşimeye ve solgunluğa sebep olur. Sırf ekşinin tahrikine kapılanların ilişkileri “limonidir.” Solgundur, bir soluktan ibarettir.
Hayatın limoni olduğu, insanların benzinin sararıp solduğu, içlerinin ekşidiği bu zamanda Müslüman turunç gibi tadı güzel, kokusu güzel, rengi güzel olmalıdır. Olmalıdır ki aşkın, sevginin, sadakatin ve güzelliğin timsali olduğuna cümle alem şahit olsun. Her şey buradan başlar. Öncelikle toplumun hasret kaldığı rengi ve tadı vermeye çalışalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.