Edip AKAR
Asıl siz “bizi anlamakta zorlanıyorsunuz”
Seçim bitti. Öncelikle Ak Partinin girdiği ilk seçime göre oylarının daha yüksek olduğu gerçeğine rağmen diyebiliriz ki; Ak Parti bu seçimi kaybetmiştir. Oylarını sağa sola kaptırıp düşüş yaşadığından dolayı bir gerileme yaşamıştır. Demek ki; ne MHP ve ne de HDP büyük bir başarı elde etmiş değildir. Sadece AK Partiden ayrılan oylar kendilerine kaymıştır. Yani seçimlerde baraj korkusunu sırayla yaşayan bu iki partinin barajlarını dolu görmesi; kendilerinin harikuladeliğinden değildir.
İkinci olarak; sonuçları, neyin oylandığına bakarak değerlendirmek lazımdır. Oylanan ne vatan sevgisi ne İslam ne de başkanlık sistemi değildir. Seçmen Çözüm süreci, Öcalan veya eşcinsel hayatın meşruiyetini de oylamış değildir. Oylanan argümandan çok şahıslar, söylenenden çok tavırlar, gelecekten çok geçmiştir. Hatta düşüncelerden çok duygular ön plana çıkmış; neredeyse her seçmen –kime oy verirse versin- kararını verirken “aslında şöyle şöyledirler ama gene de vereyim” demiştir.
Bu açıdan hiçbir seçmen kitlesi kimilerinin dediği gibi dört partiye “oturun da anlaşın” vb. bir mesaj verme kaygısında olmamıştır. Her birey en iyi bildiğine –ki en çok dinlediği en iyi bildiğidir- oy vermiş ve maalesef başka seçmeni çoğunlukla ya hain ya soyguncu veya başka bir kötülüğün temsilcisi olarak görmüştür. O açıdan kimse manzarayı demokrasi zaferi olarak görmesin. Çünkü bu maratonda bir soğuk savaştan daha çok, iğrençlikler yapıldı, onurlar zedelendi hatta canlar verildi.
Bu seçimde düşünceler, ilkeler üzerinden değil düşmanlıklar üzerinden bir kampanya yapılmıştır. Yıllarca PKK'li olmayan Kürtlerin bile rencide olduğu derecede PKK'yi aşağılayan Gülenciler, Erdoğan'a olan kinlerinden dolayı PKK'li olmuş; cumhuriyetin bekçileri olan gazete ve TV'lerde Demirtaş güzellemeleri dizilmiştir. Hatta Erdoğan'ı ülkeyi PKK'ya satmakla itham edenler, HDP'ye baraj aştırmak için ayaklarının altına yatmıştır. Kızıl komünistleri, CHP'nin Kızılaycılarını ve Kızılbaş Alevileri de hatırlatmak yerinde olur. Yıllarca “Tunceli, katliama rağmen neden CHP'ye oy verir?” deyip dururduk. Derken CHP'den vazgeçtiler ama gide gide CHP'lilerin barajı geçti diye bayram ettiği HDP'ye geçtiler.
Gelelim Ak Partiye yönelik eleştirilere: Doğrusu Ak Parti ve Erdoğan'ı biz de eleştirdik eleştiriyoruz da. Ancak biz ne “düşene bir tekme de sen vur” anlayışında ne de geçmişte gördüğü menfaat musluğu kapandığından düşman olanlardan değiliz. İki yıl önce yazdığım “Apoist-çapulist eşgüdümü” başlıklı yazıda da belirttiğim gibi “eleştirmenlerin Erdoğan'ı ne üzerinden vurdukları, kendi kimlik ve hedeflerini gösteriyor.” Biz ise Müslüman penceresinden baktık; düşman değil muhalif olduk. Yanlışlarını eleştirdiğimiz gibi doğrularını da savunduk.
Ancak aylardır hatta yıllardır dediğimiz gibi AK parti ısrarla bölgedeki Müslümanları görmezden geldi, bölge ile ilgili icraatlarda dindarların tavsiyelerine kulak asmadı ve onca uyarıya rağmen PKK türevi partileri büyüttükçe büyüttü. Onları Kürt meselesinde yegâne muhatap yapıp karşısına oturturken de muhataplıktaki ilkesizliklerini görüp bağırırken de onları sürekli gündemde tuttu ve neredeyse Kürt halkını onların kucağına itti. PKK'yi baş kabul etmeyen bölgedeki diğer insanlar, mal ve can güvenliği sağlanmadığından mecburen PKK'ye yanaştı. Her şeye rağmen muhalif duran kesimin de oylarına sahip çıkacak iradeli bir devlet olmayınca Kürdistan'ın geneli PKK'liymiş gibi bir sonuç çıktı. Zaten bu görüntü başlı başına bir felakettir.
Ak Partinin oy kaybının sebeplerine; samimi insanların küstürülmesini, yanlış adaylarda diretilmesini ve bir lokanta haline gelmiş partinin artık menfaatçilerden geçilmez hale gelmesini de sayabiliriz. Sonuçlar sebeplere bağlıysa sonuçları değiştirmek de sebepleri ortadan kaldırmakla mümkündür. Ak Parti ya bu gerçeği görüp yanlışından dönecek ya da “Ah benim Kürt kardeşlerim, bizi anlamakta zorlanıyorsunuz” anlayışında diretecektir. Oysa bir konuşma sırasında karşıdakini anlamayan genelde durmadan konuşup; karşıdakine “beni anlamadın” diyendi. Kibar olanları ise “anlatamadım” diyordu. Bir de hizmetlerine şükretmeme suçlamaları var, o hepten facia.
Halkı nankör, aldatılmış ve hakir gören stratejik hatanın resmi CHP'dir. Yıllardır “işçisin sen, işçi kal” şarkısı gibi yerinde sayan bir parti saray entrikaları ile meşgul olup kalacaktır. Veya kalkıp siyaset yapmak yerine kelime oyunları ile cambazlık yapacaktır. Şimdi kalkıp bu alıntıya da “biz işçi olmaktan gurur duyuyoruz” deseler şaşmayın mesela. Siyaseti laf çakmaktan ibaret sanıyorlar zira.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.