Ateş altında bir müfessir / "Kur'an Mesajı"nı günümüze taşıdı
Yüz yıl önce Libya yine ateş altındaydı. Bir müfessir Ömer Muhtar’la birlikte çarpışıyordu
Bundan neredeyse bir asır önce Libya yine ateş altındayken Ömer Muhtar’la ve Senusilerle aynı amaç uğruna, mitralyözler arasında, vızır vızır uçuşan mermilerden korunmaya çalışarak mücadele eden bir müfessir vardı. Cebinde Mücahidin birliklerinin komutanlarına ait mektuplar, göğsünde çapraz asılı fişekler, yüreğinde, bir Avrupalı olarak Avrupalılara duyduğu nefretle dopdolu bir savaşçı. Bir Polonya Yahudi’siydi o. Babasını ve ablasını Nazi toplama kamplarında kaybetmiş, 1914’te 14 yaşında evden kaçmış bir gezgin: Muhammed Esed
Sıradanlığın kıskacındaki Batı
1922’de Freud’un ilk öğrencilerinden olan Kudüs’teki dayısı Dorian’ın davetine uyup Ortadoğu’ya gelişiyle bütün hayatı değişir. Arabistan, İran, Afganistan, Mısır, Irak, Türkiye, Yemen, Libya gibi bütün İslam coğrafyasını baştanbaşa katederek yıllar önce Berlin metrosundaki insanlar gibi bir yaşamı redderek, eylemi de ibadet olarak telakki eden bir bilinç durumuna yükselir. Berlin metrosunda bir gün eşiyle giderken insanlardaki mutsuz, tekdüze ve amaçsız bakışları gözlemler. Eve vardığında ise tevafuktur, açık duran Kur’an’da Tekasür suresinin olduğu sayfaları görür: “Mezarlarına varıncaya kadar çoklukta yarıştılar.” ayetini metroda yaşadıklarına bir cevap olarak yorumlar. Sonrası ise Kur’an Mesajı olarak Türkçeye çevrilen meal- tefsire kadar gider.
Türkiye’ye de uğrar
20’li yıllarda Türkiye’ye gelmiş olmasına rağmen birkaç değini ile o günlerini geçiştirir. Suudi’lerin mücadelelerine bir dönem inandığı için hayıflanır ve Libya’daki mücadeleye bilfiil katılarak, düşündüğü gibi değil, inandığı gibi yaşar. Milli Mücadeleye muhalif olduğu için 150’likler listesiyle ülkeden sürüldükten sonra Ürdün emiri Abdullah’ın başdanışmanlığını yapan Rıza Tevfik’le bile tanışır.
Araplara olan muhabbeti ile bizim hiç de alışık olmadığımız tespitler yapar. Bizdeki evvelden beri yerleşmiş olumsuz Arap imajından (bizi arkamızdan vurdular edebiyatı) eser bile yoktur Muhammed Esed’de. Son derece rahat ve ferasetli bir bakıştır onunki. Arap zihninin çalışma biçiminin orjinalliği, tefekküre dönük cins zekâsı üzerine Cabiri kadar olmasa da Muhammed Esed’den de öğreneceğimiz çok şey vardır.
Esed çağımızın müfessiri. Özenilecek bir yaşamın, gıpta edilecek bir tefsirin sahibi.
“Benim için İslam bir yoldu.” diyor Esed, “Üzerinde sonsuza kadar yürünecek bir yol. Bir son ya da bir durak değil.”
Selam olsun
Dünya Bizim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.