Abdullah ASLAN
Ateş siyaseti
Şiddet ve ateş siyaseti bölgemize has bir yöntem olmasa da ön sıralardayız herhalde. Seçim kampanyalarında şiddet, sandık başında şiddet, seçimden sonra şiddet…
Bunun adı seçim siyaseti değil de, şiddet ve ateş siyaseti olsa daha doğru olur. Malum, bunun şuan Kürdistan Bölgesi’ndeki tek yürütücüsü de BDP, yeni adıyla HDP gözüküyor. Seçimlerden önce rakiplerinin özellikle de HÜDA PAR’ın seçim temsilciliklerine, adaylarına, adayların işyeri ve araçlarına yüzlerle ifade edilebilecek saldırılar oldu ve bu saldırıların tek sorumlusunun BDP/HDP olduğu hep ifade edildi. Şiddeti yöntem olarak belirleyen söz konusu gruptan da aksi hiçbir açıklama gelmedi. Yani onlar seçim dönemi boyunca şiddet ve ateş siyasetini güttüler.
Güdülen bu şiddet, sözü edilen sözde parti tarafından seçim günü sandık başlarında da devam etti ve birçok yerde seçim görevlilerine müdahale etmek suretiyle BDP’liler aynı stratejiyi devam ettirdi.
Seçimlerden sonra durması beklenen bu şiddet sarmalı, ne yazık ki devam etti. Bu sefer tehdit edilen ve köylerinden çıkmaya zorlanan ailelerin yanında, kaçırılmaya çalışılan, kabul etmeyince de silahlarla taranarak yaralanan aileler oldu.
Bununla da kalınmadı. Mehmet Uğurtay isimli dindar, yaşlı, bölge insanı, saldırı sonucu şehid edildi ve aynı gün HÜDA PAR Dicle İlçe Başkanı kaçırıldı. Yapılan açıklamalara göre de, HÜDA PAR ilçe başkanına BDP’de siyaset yapması dayatmasından bulunulmuş. Dört bir yandan şiddet yöntemi… Şiddet politikası….
Ağrı seçimleri sonrası konuşan BDP adayının ikide bir barış sözcüğünü gevelemesi, kargaları güldürecek, ona kamera ve mikrofonları tutan gazetecileri de enayi yerine koyacak türden bir şeydi. BDP ve barış… Bari döktükleri kanın, kaçırdıkları insan ve çocukların üzerinden biraz zaman geçseydi.
İşin kötü tarafı basın-medya, hükümet ve diğer tüm yazarçizerle akademisyenler bu durumu kanıksamış gözüküyor. Hatta kimisi Müslüman Kürtlere karşı yapılan saldırıları, Suriye Kürdistanı’nda PKK’nin uzantısı PYD’ye karşı güya sürdürülen bir savaşın karşılığı olarak gösterme basiretsizliğinde bulunabiliyor. Satır aralarında PKK’nin meşru müdafaa ve haklılığı dahi sezilebiliyordu.
Hükümetin, bu şiddet sarmalına özellikle dindar insanlara yönelik yapılan bilinçli şiddet olaylarına karşın sağır sultanları oynaması, herkesin bir ittifak içinde olabileceğini işmam ettiriyor.
Diyeceğim o ki, istisnalar hariç, dindarı-dinsizi, güdülen bu şiddet siyasetine karşın tam bir teslimiyet ruhu içerisinde herkes olayı kabullenmiş gibi gözüküyor. Yoksa daha düne kadar bırakın bir insana bir kediye zarar veren PKK’yi manşetlere taşıyanlar bugün akıtılan Müslüman kanı karşısında tam bir aymazlık ve duymazlık içerisinde debeleniyorlar. Öldürülen insanın eski muhtar veya eski korucu olması da vaziyeti değiştirmiyor, çünkü öldürülen insanın dini hassasiyeti ön planda bir de siyasi kimliği vardı. Bu kimlik, onu konuşmamak, katillerini bulmamak için yeterli gerekçeydi.
Sözü edilen ateşgedelerin, kaçırılan çocuklar için güttüğü siyaset mide bulandırıyor. Koca adamların ekranlarda, kaçırılan çocuklar için tepki gösterenlere “ulan” diyecek kadar seviyesizleştikleri görülüyor. Hele yapılan yanlışı devletin yanlış politikalarını örnek vererek savunmak ne kadar ahlaki ve kabul edilebilir oluyor. Vay efendim, tecavüze uğrayan çocuklara bakmamız gerekiyormuş. Sizin yaptıklarınızı lanetlerken onların yaptıklarını öven yok ki. İkinizin yoktur birbirinizden farkı. Çocuk, aile ve ahlak konusunda sizin sistemden hiçbir farkınız yoktur. Belediye önünde çocuklarını isteyen annelere reva görülenler ateş siyasetini güden siz siyasetçilerin(!) aile-anne bakış açısını bir kez daha ayan beyan etmiştir.
Bu şiddet ve ateş siyasetine ilk başta siyasilerin karşı durmaları ve önüne geçmek için gür bir sesle tepki göstermeleri hem kendilerinin hem siyaset kurumunun faydasına olsa gerek. Yoksa rakiplerin, karşı siyaset geliştirmekten başka bir çareleri bulunamayabilir. İşte o zaman iş çok kötü olacak. O zaman tam bir siyasi felaket olacak. Hele siyasilerin halkın karşısına ve içine çıkma gibi bir görevleri varken bu alanın mayın tarlasına dönüştürülmesi hiç kimsenin faydasına olmayacaktır.
Son sözümüz o ki, şiddet ve terör siyasetinden vazgeçip fikir ve seçim siyasetine dönüş bütün herkesin faydasına olacaktır. Şu bilinmeli ki, siyaset yapana ‘siyasetçi’; yakan, yıkan, kaçıran, yol kesen ve öldürene sözlükte ‘terörist’ deniliyor.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.