Avusturya Wels'te Kutlu Doğum Etkinliği (Foto)
Avusturya'nın Wels kentinde Vahdet Derneği'nin düzenlediği ilk Kutlu Doğum etkinliği yoğun katılımla gerçekleşti. Programda duygusal bir konuşma yapan Molla Yahya Yılmaz, hem ağladı hem de ağlattı.
AVUSTURYA - Peygamber Sevdalıları Platformunun Türkiye'de gerçekleştirdiği Kutlu Doğum etkinliklerinden ilham alan Wels Vahdet Derneği, düzenlediği Kutlu Doğum Etkinliğiyle gönülleri 'Muhammedi Güneş'in sıcaklığıyla doldurdu.
Dört Saat Boyunca Coşku Eksik Olmadı
Daha önce duyurulduğu üzere saat 14.00'de Kur'an-ı Kerim'in okunmasıyla başlayan ve 4 saat süren programda, Molla Yahya Yılmaz'ın duygusal konuşması dışında coşkunun hiç eksik olmadığı görüldü.
Program akışı sırasıyla şöyle gerçekleşti; Adem Kaya'nın okuduğu Kur'an Kerim'in ardından, Dernek adına "Hoş geldin" konuşmasını yapmak için Savaş Öztürk sahneye davet edildi. Yaptıkları ilk program olması münasebetiyle bir hayli heyecanlı olduğu görülen Öztürk, "Siz ki, uzak yakın demeden Allah'ın (cc) rızası ve Hz. Muhammed'in (s.a.v) hatırı için programımıza teşrif ettiniz, hepiniz hoş geldiniz" dedikten sonra, Kutlu Doğum programını düzenlemekteki amaçlarının tevhit öğretmeni Hz. Muhammed'i (s.a.s) anlamak ve anlatmak olduğunu söyledi.
Grup Vahdet Katılımcıları Coşturdu
Öztürk'ün konuşmasının ardından katılımcıların beklenenin üzerinde gelmesinden dolayı kısa bir ara verilerek salona takviye sandalyeler getirildi. Daha sonra sahneye davet edilen Vahdet İlahi Grubu, Hz. Muhammed'e (sav) ithafen seslendirdikleri ilahilerle katılımcıları coşturdu.
Türkçe ve Kütçe Mevlid Okundu
Vahdet İlahi Grubunun seslendirdiği Kürtçe ve Türkçe ilahilerden sonra, yine iki farklı makam ve dilde Mevlid okundu. Hasan Hoca'nın okuduğu Türkçe, grup Vahdet'in ise okuduğu Kürtçe Mevlid'in ardından aralarında bir kız çocuğunun da olduğu minikler sahnedeki yerini aldı.
Molla Yahya Hem Ağladı, Hem de Ağlattı
Programa verilen 15 dakikalık ara sonrası günün konuşmasını yapması için Molla Yahya Yılmaz sahneye davet edildi. Duygusal bir konuşma yapan Yılmaz, sözlerine salondaki bayan ve erkekleri selamlayarak başladı. Kendisi için program düzenlenerek kadın-erkek, yaşlı, genç ve çocukların bir araya toplanılan zatın iki cihan güneşi Hz. Muhammed (sav) olduğuna dikkat çeken Yılmaz, O'nu anmak, anlatmak ve O'nu zikretmenin Allah'ın izniyle affa, mağfirete, barışa, kardeşliğe ve merhamete vesile olacağını hatırlattı.
Sözlerine 1400 küsur yıl önceki karanlık cahiliye adetlerinin toplum üzerinde oluşturduğu ağır tramvaya değinerek devam eden Yılmaz, "Zülumat, adaletsizlik, haksızlık ve gayri ahlaki davranışlar o zamanki toplumda adet haline gelmişti. İşte Allah'ın (cc) Kur'an-ı Hakim'inde belirttiği gibi: "Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik." buyuruyor. Eğer Rabbul Alemin Peygamberi (a.s) göndermeseydi, insanlar tarih boyunca karanlık girdaplarda hayatlarını devam edecekti. Ama Allah (cc) rahmetiyle O büyük insanı gönderdi. O (a.s), bize adaleti, ahlakı, insanlığı, medeniyeti, barışı, huzuru, sükûneti ve her şeyden önce bize izzeti getirdi. Bundan dolayı Resülullah'ın (a.s) bizim üzerimizde hakkı çoktur" dedikten sonra, O'na (sav) salavat getirmenin önemine vurgu yaptı.
"Bir Şeyi Çok Seven Elbette Onu Çok Anacaktır"
"Değerli bacılarım, değerli kardeşlerim, bir şeyi çok seven elbette onu çok anacaktır." diyerek Allah Resulü'ne (a.s) duyulan sevgiden ötürü anma programları düzenlediğine dikkat çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün kainat, melekler, yer ve gök, müminler, gayri Müslimler şunu çok iyi bilmelidir ki; biz Allah Resülü'nü çok seviyoruz. Ya Resulullah, malımızı, canımızı, evladımızı, enerjimizi, bütün sermayemizi senin getirdiğin dinin ihyası için, sünnetinin ihya edilmesi için harcayacağız. Her şeyimiz sana feda olsun Ya Resulullah."
"Özgür İslami Kadın Toplumunu O İnşa Etti"
Hz. Muhammed'in (sav) Kutlu Doğumu'na da değinen Yılmaz, O'nun kutlu veladetlerinin gerçekleştiği gecede zuhur eden olaylara temas ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu gece öyle bir gecedir ki, kula kulluk son bulmuştur. Özgürlüğü elinden alınmış insanları özgürlüğü merhaba dediği bir gecedir. Öyle bir gecedir ki, kendilerine eşya muamelesi yapılan özgür İslami kadın toplumunun inşasının başladığı bir gecedir. Bundan dolayı Ey Resul, sana binlerce salat, binlerce selam olsun."
Cehalet asrında kız çocuklarının uğradığı çeşitli zulümlere dikkat çeken Yılmaz, bayanlara seslenerek Hz Muhammed'in (a.s) sünnetinin ihya edilebilmesi için her yere nakış nakış işlemeleri gerektiğini belirtti.
Karanlık Çağda İşlenen Yürek Burkan Dram
Konuşmasına o dönemde yaşanmış olan ve yürek burkan bir dramı anlatarak devam eden Yılmaz, ağlamaklı sesiyle şunları aktardı: "O dönem karanlık bir dönemdi. Kadınlar insan yerine konulmuyordu. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Allah'ın Kur'an-ı Hâkim'de buyurduğu gibi: "Hangi suçtan dolayı kız çocuklarını öldürdünüz." Bu masume güzelim çocukları hangi suçtan ötürü öldürdünüz. Bu Cennetin ayakları altında gizlenen anne adaylarını, birçok Hüseyni, Halid'i, Ebu Bekir'i, birçok Ali'yi doğuracak annelik adayı bu kız çocuklarını hangi günahtan dolayı öldürüldü. Allah (cc) bunun hesabını elbette soracaktır. Bizler de Hz Muhammed'in (a.s) ümmeti olarak, çağdaş ve modern cahiliyeye karşı direnmeliyiz. Bu çocuklarımızı cehennem ateşinden korumalıyız. Eğerli istikbarın kötü emellerinden kurtarırsak, Vallahi Resulullah'ın (a.s) ruhları şad olacaktır.
O dönemden bir kesit anlatmak istiyorum. Sonradan Müslüman olan babası anlatıyor: "Kız çocuğum dünyaya gelmişti. Mekke'nin sokaklarında dolaşmaktan utanıyordum. İnsanlar kız çocuğunu dünyaya getiren hanımıma ve bana hakaret ediyorlardı. Bu yüzden bütün sosyal ilişkilerimi dondurmak zorunda kaldım. Fakat cahiliye geleneği beni sıkıştırıyordu. Kızımı öldürmeliydim."
"Belki Zehraları Doğuracaklardı"
Ey zalim insanlar! Nerden biliyordunuz, belki Zehraları doğuracaklardı, belki de Zeynepleri. Ümmü Selemeleri doğuracaktı. Hangi mantık, hangi ruh, o gayri ahlaki davranışa sizi itmişti. Eğer bir toplum Kur'an-i ahlaktan ve Sünnetin oluşturduğu insani ahlaktan uzaklaşırsa kız ve erkek çocuklarının ruhsuzlaştırılmasına ve dolayısıyla diri diri ölmesine engel olamaz. Ve asrımızdaki modern cahiliyenin planlarına alet olur da haberi olmaz.
Devam ediyor: "Kızım büyümüş yürüyecek çağa gelmişti. Bir gün ona dedim ki dayılarına götüreceğim seni. Fakat annesi biliyordu onu dayısına değil de öldürmeye götürdüğümü. Çocuğum güzel elbiselerini giyip geldi. Beraber çıktık. Yanımda bir sağa bir sola doğru koşuyordu. Keyfi yerindeydi. Birazdan başına geleceklerden haberiz sevgiyle coşuyordu. Ona alıp daha önce açtığım çukurun başına getirdim. Çukurun içine bak dedim belki içinde su vardı dedim. Aldatmak istiyorum onu. Çukurun kenarına geldiğinde birden bir tekme hamlesiyle onu çukurun içine attım. İçeriden bağırdı, 'Babaa ne olur beni kurtar. Babaa ne olur beni kurtar
' O çıkmak için çaba sarf ederken, ben ayaklarımla parmak uçlarına vuruyordum. 'Babaa ne olur beni kurtar' feryatları arasında diri diri onu toprağa gömdüm ve öylece eve geldim."
"Cemalullah bizi bekliyor"
İşte Resulullah'ın geldiği toplum budur. Değerli kız kardeşlerim, genç bacılarım. Dünya fanidir. İçindeki bütün eşyalar da fani. Süsleri sizleri aldatmasın. Bakın yaşamış olduğumuz toplumun halini görüyorsunuz. Huzur yok. Sükunet yok, güven yok, büyük yok, küçük yok, haram yok, helal yok, iffat yok, edep de yok. Avrupa'nın projesi bizi kurtaracak bir proje değildir. Bizler kimliğimizi ve ahlakımızı revize eden, bizi dönüştüren bir kültür emperyalizminin etkisinde kalmışız. Ne olur Allah rızası için Cehennem çok şiddetlidir. Orada yapamayız. Bakın Resulullah bizi bekliyor. Allah'ın Cennetleri bizi bekliyor. Cemalullah bizi bekliyor. Dünya hayatı dediğiniz nedir ki, neden ibarettir ki? Dünya hayatı bizi aldatmaktan ibarettir. Ondan dolayı Resulullah'ın bize getirdiklerine sahip çıkalım. Eğer O (sav) hayatımızda varsa biz varız. O (sav) hayatımızda yoksa biz yok sayılırız."
Bir Bedevi, Bir de Hz. Ömer (r.a) Örneği
Son olarak Peygamberimizin hayatından iki olayı aktararak salondakilerin dikkatlerini önemli bir konuya çekmek isteyen Yahya Hoca, birinci olayda çölde yaşayan ve bedevi olarak tabir edilen birinin Peygamberimize gelerek Cennete gitmek isteğini bunun için ne yapması gerektiğini sorması üzerine, Hz. Peygamber'in ona 'Bu söylediklerimi yaparsan Cennet'te hak kazanırsın. Önce Kelime-i Şehadet getir, Namaz kıl, Oruç tut, Zekat ver.' dediğini ve adamın "Bunları eksiz yapacağım" dedikten sonra oradan ayrıldığını, Allah Resulünün yanındakilere, "Eğer bunları eksiz yaparsa Cenneti hak kazanır" şeklindeki olayı aktardı.
İkinci örneği ise Hz. Ömer (r.a) ile Hz. Peygamber arasında geçen, "Ey Allah'ın Rasülü sen bana, nefsim hâriç her şeyden daha fazla sevimlisin." Hz. Peygamber (sav) ise O'na "Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki; sen beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsın" demesi üzerine, Hz. Ömer (r.a)''ın, "vallahi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla sevimlisin" dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v); "şimdi imanının kemâle ermiştir ey Ömer" şeklindeki konuşmayı aktararak, salondakilere Bedevi olmadıklarını, dolayısıyla Hz. Ömer (r.a) gibi Resulullah'ı her şeyden çok sevmeleri gerektiği mesajını verdi.
Bol bol salavat-ı şeriflerin farklı versiyonlarda getirildiği Program, Avusturya İnsburg'tan gelen kız çocuklarının okudukları ilahinin yanı sıra, Fatih adındaki gencin okuduğu şiir, Halil ismindeki misafir sanatçının Kürtçe seslendirdiği 2 ezginin ardından yapılan İsmi Azam duasıyla son buldu.
Öte yandan salondaki topluluğun büyük bölümünün Wels'te ikamet eden Türkiyeli vatandaşlardan oluştuğu ve aralarında az da olsa Milli Görüş, Diyanet ve diğer camialardan kişilerin yer aldığı belirtildi. Ayrıca Milli Görüş'ün Kutlu Doğum Etkinliği'nin düzenlendiği saatlerde bilgi yarışması tertip ettiği öğrenildi. (Basri Özmen, Sadık Tufan, Recep Abay - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.