Orhan ÖZSOY
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri
Dünya sahrasından ahiret yoluna revan olan her insan, gökkubbenin altında bıraktığı sada ile anılır. Herkesin yapıp ettikleri, birer birer sayılıp dökülüverir. Asırlar boyunca maneviyat öncüleri bıraktıkları hoş sada ile anıldı ve halen büyük bir saygı ve hürmetle anılmaya devam edilmekteler. Her insan eseri ile bilinir. Ne demiştir Ziya Paşa; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Manevi dünyamızın kilometre taşları, ömürlerinin hasılası olan eserlerini, birikimlerini, bizlere miras bırakmış, dünden bugüne ve yarına bizler için eşsiz bir ilim ve kültür hazinesi oluşturmuşlardır.
Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri, 16. Ve 17. Yüzyılları görmüş bir gönül eri, bir Hak aşığıdır. 1541 yılında Koçhisar'da dünyaya geldi. Bursa kadılığı yapan Hüdayi Hazretleri, tasavvufa gönül verir ve Üftade hazretlerine intisap eder. Ömrü hayatı boyunca sekiz padişah görmüştür. Hazret, Osmanlı padişahlarından 1. Ahmed tarafından çok sevildi. Bir örnek verilir bu konu muvacehesinde; Osmanlı'nın güzel günleridir ve Avrupa'lı elçilerin hiçbir itibarı yoktur. Hollanda elçisi İstanbul'a gelmiştir. Devlet erkânı ile görüşemez. Amacı sultan 1. Ahmed ile görüşmektir. Fakat o günün şartlarında pek mümkün görünmemektedir. Nasıl olur? Nasıl yapılır? diye düşünürken, sultan 1. Ahmed'in Aziz Mahmud Hüdayi'ye olan saygı ve hürmetini duyar. Gider ve Hüdayi Hazretin kapısını tıklatır. Dergahın kapısı açılır. İçeriye buyur edilir. Hüdayi Hazretleriyle görüşmek istediğini söyler. Görüşür, derdini anlatır, çare ister hazretten… Hüdayi Hazretleri Sultan Ahmed ile konuşur ve Hollanda elçisiyle görüşmesini sağlar.
Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri, Osmanlı'nın yavaş yavaş gerileme dönemine girdiği zaman içerisinde, Üsküdar'da bir dergah kurmuş, hem devlet ricalinden, hem halktan büyük bir teveccüh görmüştür. Fakirlik gören onun dergahına koşmuş, derdi olan kapısının eşiğine gitmiş, çaresi tükenen çareyi Hüdayi hazretlerine gitmekte bulmuştur. Osmanlı devlet adamları tarafından çok saygı gördü. Fakat saraya karşı her zaman mesafeli oldu. Saraydan gelen hediyeleri fakir, fukaraya dağıttı.
Hüdayi Hazretleri, bir yandan talebe yetiştiriyor, vaazlar veriyor, bu vesile ile toplumun maneviyatını güçlendirmeye çalışıyor, diğer taraftan bir lokma yemeği, yatacak yeri olmayan, kimi kimsesi bulunmayanların da elinden tutuyor, yardımına yetişiyordu. Kalkınmanın sadece maddi veya sadece manevi değil belirli bir ölçü ve denge içerisinde olması gerektiğini düşünüyordu.
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, halk içinde Hak ile birlikte olan bir tasavvuf anlayışına sahipti. Dünyadan el çekerek, insanlardan uzaklaşarak Hakk ile kurbiyet kesbetmeyi seçmedi. Halkın içinde Hakkı zikretmek, Hakkı başkalarına hatırlatmak ve halk içinde Hakk ile birlikte olmayı seçti. Bu meselede şu yolu benimsedi dersek yanlış olmaz; “Allaha varmanın yolları mahlukatın nefesleri adedincedir.” Hüdayi hazretleri de bu yolu benimseyen bir Hak aşığıydı.
“Yalan Dünya değil misin” adlı şiirinde geçen, “Ehli gafletin yüzüne, gülen dünya değil misin?” beyitinde geçen dünyanın yüzüne hiçbir zaman gülmedi. Muhammedül Musatafa'yı (sav), alan dünyadan hiçbir zaman vefa ummadı. Dünyadan geçip giden bir yolcu gibi, dünyanın geçiciliğini, asla unutmadı.
Hüdayi Hazretleri irfan ve edebiyatı birbiriyle yoğuran şiirler, ilahiler yazdı. Arapça, Türkçe ve çok az olmak üzere Farsça şiirler yazdı. Eserleri tasavvuf edebiyatı olarak değerlendirilir. 255 kadar ilahi yazmıştır. Kendisine ait bir divanı vardır. Eserlerinde sade bir dil kullanır, eğiticiliği esas alırdı. Konuşması halkın anlayamayacağı türden değildi. Gayet sade bir üslup kullanırdı.
Nefaisül mecalis adında tasavvufi bir tefsir yazdı. Bu tefsir bir bütün olarak Kur'an'ı tefsir eden bir eser değil, bazı ayetlerin üzerinde yoğunlaşan bir türdeydi. Bazı yazmaları iki cilt, bazıları ise üç cilttir. En eski nüshası Süleymaniye kütüphanesinde bulunmaktadır.
Dini faziletler ve ilmi faziletleri anlatan eserinin adı; Camiül Fezail, Kamiür Rezail'dir. Miftahüssalat Mirkatünnecat adlı eseri namaz hakkındadır. Namazın hikmetini anlatır.
Hülasatül Ahbar, fi Ahvalin Nebiyyi Muhtar adlı eseri; hilkat, varlık, hakikat-i Muhammediye konularına dair 60 sayfalık bir eserdir. Üstadı olan Üftade hazretlerinin sohbeterinde yazdıklarından bir eser oluşturan Hüdayi Hazretleri, bu esere Vakıat ismini vermiştir. Miraciye adlı eseri, Efendimiz (asm)'ın mirac hadisesi hakkında yazmış olduğu bir risaledir. Bu eser halen Üsküdar Hacı Selim Ağa kütüphanesindedir. Mektubat adlı eseri Osmanlı padişahları ile yazışma ve mektuplarından oluşmaktadır.
Ömrü halka ve Hakka hizmet ile geçen Hüdayi hazretleri, 1628 yılında ahirete irtihal etti. Ardında yetiştirdiği binlerce talebe, hayır duasını aldığı binlerce insan bıraktı. Eserlerini de bizlere miras bıraktı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.