Bağımsızlık Referandumu ve Komşuların Efelenmeleri!

Güney Kürdistan’da Bağımsızlık referandumuna az bir süre kala, Türkiye ve İran adeta savaş pozisyonuna geçti. Türkiye, Milli Güvenlik Kuruluyla, Bakanlar Kuruluyla, Meclisiyle olağanüstü toplantılar yapıyor. Irak sınırında askeri tatbikatlar gerçekleştirip gözdağı veriyor. Adeta savaş için bir seferberlik içine girmiş durumda!

İran bu konuda Türkiye’den hiçte aşağı kalmıyor. Düne kadar Suriye üzerinden ve mezhep farklılığı sebebiyle, birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Türkiye ve İran  bir anda canciğer kuzu sarması oluyor! İran Genel Kurmay başkanı, 40 yıldır hiçbir İran genel kurmay başkanının  ziyaret etmediği Türkiye’ye gelip, Kürtlere karşı dostluk pozları veriyor! Hep birlikte Mesud Barzani’ye bir ağızdan tehditler savuruyorlar. İran’ın bölgedeki karanlık adamı Kasım Süleymani bir ayağı Hewlêr’de (Erbil) bir ayağı Süleymaniye’de adeta mekik dokuyor. Sanırsınız ki Barzani iki ülkenin toprağına saldırı hazırlığı yapıyor, onlarda kendilerini savunmak için cansiperane bir çaba içine girmişler!

En son Irak Genel Kurmay Başkanı (Şimdiye kadar varlığı yokluğu belli değildi!) acilen Türkiye’ye geliyor! ABD başkanları karşısında süklüm püklüm olan, süt dökmüş bir kedi gibi duran İbadi, Kürtlere karşı kükreyen aslan pozlarına bürünüyor!

Bütün bunlar Irak rejiminin anayasadan kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmemesinden dolayı, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin girişimiyle, 25 Eylül’de Bağımsızlık referandumu kararını almasıyla başladı. Referandum tarihine az bir süre kala, tehdit dozunu artıran komşu ülkelerin, tozu dumana katarak kopardıkları bu fırtınada, adeta göz gözü görmez hale gelmiş durumda!

Emperyalist paylaşım savaşları sonunda ülkeleri dört parçaya bölünen Kürtler, 100 yıldır egemenliği altında bulunduğu ülkelerin eliyle katliamlara tabi tutuldular, sürgünlere gönderildiler, aşağılandılar, etnik kimlikleri yok sayıldı, dilleri yasaklandı. Bırakın dilleriyle eğitim görmeyi zaman oldu Kürtçe konuşmaları dahi yasaklandı, her türlü asimilasyona tabi tutuldular. Alimleri dar ağaçlarında sallandırıldı.  Kürtçe eğitimin yapıldığı tek eğitim merkezleri olan medreseleri kapatıldı.

Kürtleri egemenliği altında tutan devletler, kendileri ulus devletin, ulusçuluğun, milliyetçiliğin en acımasızını, ırkçılık derecesinde uygularken, sıra Kürtlere gelince, “ümmeti bölüyorsunuz” suçlamasıyla susturmaya çalışırlar. Sanki ortada bir ümmet birliği varmış gibi, sanki en başta kendileri bu ümmeti parçalamamış gibi pişkince Kürtleri, ümmeti bölmekle suçlayarak, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar.

Kürtlerin fıtri ve temel haklarını gaspedenler, bu baskılarınız, zulümleriniz yüzünden Kürd gençlerinin çoğunu İslam’dan soğutup dine düşman haline getirdiniz. İslami kavramları gayri İslami rejimleriniz için bir araç olarak kullanarak İslam’a en büyük kötülüğü siz yaptınız. Evrensel bir din olan İslam’ı kendi ırkınızla özdeşleştirerek diğer insanların gözünde yanlış ve kötü bir imaj oluşturdunuz. Yaptığınız operasyonlara Kur’an’daki surelerin isimlerini vererek vahşi katliamlar, cinayetler işlediniz. Böylece insanların zihninde bir surenin adını katliamla özdeşleştirerek Kur'an'a düşman hale getirdiniz. Bununla yetinmediniz kendinizin sahip olduğu hakları istiyor diye, babası dedeleri alim olan Mesud Barzani’yi Yahudi olmakla itham ettiniz? Üstelik Yahudilerin devletini ilk siz tanıdığınız ve müttefik dost ilişkiler içinde bulunduğunuz halde!

Madem bu kadar ümmetçisiniz, Kürtlere karşı başlattığınız bu seferberliği ve savaş ilanını, bu kadar sert tepkiyi, o kadar Filistinliyi katlederken Siyonist İsrail’e karşı bir güne bir gün gösterdiniz mi? Veya Arakan’daki katliamları gerçekleştiren Budist Myanmar rejimine karşı veya başka yerdeki haksızlıklara karşı bir tehdidiniz, bir askeri tatbikatınız oldu mu? Ya da meclislerinizi bunun için hiç olağanüstü toplantıya çağırdınız mı?! Aslında Myanmar rejiminin Müslümanlara yaptığının katbekat fazlasını daha önce Müslüman Kürtlere kendiniz yaptınız. Tarih Dersim, Zilan, Mahabad, Enfal, Halepçe ve buna benzer bir çok katliamın, cinayetin şahididir. Bu konuda hiç birinizin sicili temiz değil!

Bu kadar zulümlerinize rağmen, hala kendinize hak olarak gördüğünüzü, Kürtler aynı hakkı istiyor diye karşı çıkmanız, bir referandum üzerinden mazlum bir halkı tümden aşağılayıp, hakaretler yağdırarak, küçümseyerek, tehdit ve şantajlarla efelenip, dayılanmanız, şunu biliniz ki gayretullaha dokunur.

Saddam’ın sonu ortada! İşlediği onca cinayet ve katliamlardan sonra, Allah bir zalimi yine onu besleyip büyüten bir zalimin eliyle yok etti. Onun için Küfür devam eder, zulüm devam etmez. Çünkü gayretullaha dokunma sınırına dayanan zulmün zevali kesin olur artık.

Allah ihmal etmez (unutmaz), ancak imhal eder. (süre verir, erteler) Bu böyle biline…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.