Barış sürecinde doğru hamle: Kutlu Doğum etkinlikleri
Yaşanan “kirli savaş”ın çirkin yüzünden kurtulmak için yürütülen “barış süreci”nde en doğru hamle, Türk ve Kürt toplumlarının “ortak payda”sının yeniden hayat bulmasına çalışmaktır.
Yaşanan “kirli savaş”ın çirkin yüzünden kurtulmak için yürütülen “barış süreci”nde en doğru hamle, Türk ve Kürt toplumlarının “ortak payda”sının yeniden hayat bulmasına çalışmaktır. Hem “sosyal hayat”ta, hem “siyasi-idari saha”da, hem “hukuk ve adalet”te, hem “kültür” ve “inanç”ta... Topyekün olarak “devleti ve devletli hayatı değiştirmek ve dönüştürmek”le takviye ederek...
Günü kurtarmak, “karşı grup”a vuracağı “ezici darbe”yi mecburiyet karşısında ertelemek gibi bir stratejiyle boy gösteren “zoraki yakınlaşmalar”ın sonunun hüsranla, daha büyük acılarla biteceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
“Samimiyet ve kardeşlik ilkeleri”ne dayanmayan yaklaşımlar bir müddet iyimser bir hava estirse de, çöküşle nihayetlenecektir; bundan da kuşkunuz olmasın.
Samimiyet ve kardeşliğin esasının, bir tarafın diğer tarafa bazı “lütuflar sunma”sı, kimi “hakları tanıma”sı şeklindeki “temelsiz zemin”de yükselemeyeceğini, bunların, kimsenin kimseye hediye etmesine gerek olmadan, zaten “kendiliğinden var olan esaslar” olduğunu da kimsenin aklından çıkarmaması lazım.
Otuz yıldır süregelen manzaraya bakalım:
İsyan... Başkaldırı... Ölüm... Gözyaşı... Kavga, çatışma ve vuruşma... Ayrışma ve bölünme... Kin, nefret ve düşmanlık... Savaş çığırtkanlığı... Kirli işler ve ilişkiler... Irkçı yaklaşımlar... Ötekileştiren ve itekleyen tutumlar...
Daha başka kavramlarla da tasvir edebileceğimiz bu çirkin manzarayı nasıl müsbete dönüştüreceğiz? Tabiî ki kimsenin kimseye âmir olmadığı, kimsenin kimseye mahkûmiyetinin bulunmadığı, gerçekten “kardeşlik” temelleri üzerine kurulu “ortak payda”da buluşarak...
Az önce kısaca hatırlattığım “mer’i manzara”nın aksine, durum şöyle olsa fena mı olur?
“Peygamberimizin mesajları”nı yayma... İnsanların Peygamberimizin ve Ashabının hayatından tablolarla, zaten içlerinde taşıdıkları “sosyal biçim”e yeniden kavuşturulması... “Peygamberimizin örnekliği”nin tanıtılması... İslam’ın ve Peygamber sevgisinin evlere, işyerlerine, çarşıya, sokağa, okula, devlete, kısacası her yere nüfuz etmesine dair bilinçlendirme ve değişim çalışmaları... Kur’an-ı Kerim’in tilaveti ve mesajı etrafında “ortak duyarlılık noktaları”nın geliştirilmesi... “Kur’an ve Sünnet bilinci”ne dair etkinlikler...
Bu çalışmaların, Türkçe ve Kürtçe ilahilerle, kültür ve sanat etkinlikleriyle desteklendiğini; dualarla, salâvat kampanyalarıyla, tekbirlerle, “Peygamber sevgisi”ne ve “Salih amel”e yönlendirme çağrılarıyla, Kur’an okumalarıyla takviye edildiğini düşünün... Üstüne, “Ümmet bilinci”ni hatırlatan ve Peygamber Efendimizin “kardeşlik müjdesi”ne işaret eden hatırlatmaları ekleyin.
Böyle bir manzaranın, mer’i manzarayı darmadağın etmesini, gerçek barış ve kardeşliğin sağlam temeller üzerinde dimdik yükselmesini sağlayacağından kuşku duyulabilir mi?
İşte, bu konuda yapılabilecek en “doğru hamle”lerden birini Peygamber Sevdalıları Platformu’nun yaptığını düşünüyorum. Zira bırakın şehir merkezlerini, ilçelere, hatta köylere kadar uzanan “Kutlu Doğum” etkinlikleri ile, yukarıda olması gereken manzara olarak işaret ettiğimiz çalışmalarla, bu ülkede yaşayan insanların esas ortak paydasının yeşermesine katkıda bulunuyorlar. Halkın içinde zaten var olan, ancak uzun süredir etkin olan “ayrışma ve çatışma fitneleri”nin gölgeleri arasında kendini gösteremeyen “İslam” ortak paydasının, “Peygamber örnekliği”nde yeniden filizlenip dal-budak salmasına yönelik, köylere kadar uzanan “kitlesel uyanış” harekatının ilk örneklerini yeşertiyorlar. Çok da güzel yapıyorlar.
Görünen o ki, Peygamber Sevdalıları Platformu üyeleri iyi bir damar yakalamışlar; tam da “esas eksen”i bulmuşlar. Buradan yola çıkarak, “barış süreci”nin oluşturduğu “güvenli ortam”dan istifade edip, bin yılı aşkın süredir devam eden ve fakat bir süredir kesintiye uğrayan “Kürt-Türk kardeşliği”ni sağlam temeller üzerine yeniden inşa etmek, gerçekten en doğru hamlelerden ve en makul yaklaşımlardan biri olacak.
Hatırlayın, “Hudeybiye Sulhu”ndan sanraki “barış ve saldırmazlık ortamı”nı iyi değerlendiren Ashab, İslam’ın aydınlığını kitlelere yaymak için elde ettikleri ortamı çok iyi değerlendirmişler, fıtrat dini İslam, kısa sürede tüm Arabistan’a yayılmıştı.
Şimdi ülkemizde, otuz yıldır devam eden kirli savaşın ardından oluşan barış ortamını iyi değerlendirmesi gerekenler, inançlı Kürtler ve Türklerdir.
Köy köy dolaşarak, “kitlesel halde İslami kimliği hatırlamak ve takınmak” için ortam oluştu. Şimdi bunu doğru değerlendirme zamanı.
Unutmayalım, “sosyal devrim” gerçekleştirilmeden, “siyasi-idari devrim” beklenemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.