Başbakan Davutoğlu: Kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun

Başbakan Davutoğlu: Kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun

Başbakan Davutoğlu, "İç Güvenlik Yasası Meclis'te. Muhalefete sesleniyorum. Kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Afganistan'da bir Türk askerinin şehit olduğu, bir askerin de yaralandığı bombalı saldırıya ilişkin, "Bu saldırılar karşısında Türkiye, kararlılığını hiçbir zaman bozmayacak ve Afganistan'ın istikrarı, huzuru için yapmakta olduğu katkıyı yapmaya devam edecektir. Bir çok açıklamalar yapıldı. Bu açıklamalardan birinde de hedefin Türkiye ve Türkler olmadığı ifade edildi. Her ne suretle olursa olsun, bu alçakça saldırıyı yapanları hem lanetliyor hem de cezalandırılmalarını bekliyoruz" dedi.

Davutoğlu, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi'nde düzenlenen "Valiler Buluşması"nda yaptığı konuşmaya, bugün sabah Afganistan'dan gelen bir haberle yüreklere ateş düştüğünü belirterek başladı.

NATO'nun Afganistan'daki Kıdemli Sivil Temsilcisi Büyükelçi İsmail Aramaz'ın koruma görevini yürüten askerlerden birinin, terör saldırısında şehit olduğunu anımsatan Davutoğlu, "Biraz önce İsmail Aramaz ile de görüştüm, detaylı bilgi aldım. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin taziye mesajlarını bana iletti. Afganistan Cumhurbaşkanı da bizzat Büyükelçimizi arayarak bu mesajı Cumhurbaşkanımıza ve bana iletmelerini rica etmiş. Bu tür terör saldırıları, dünyanın her yerinde insanlık suçudur ve en güçlü şekilde lanetlenmektedir" diye konuştu.

Davutoğlu, Afganistan'daki mevcudiyeti sadece bir NATO göreviyle sınırlı olmayan Türkiye'nin, Afgan halkının kadim dostu olduğunun altını çizerek, Afgan ordusunun teşkilinde de Türk subaylarının büyük etkisi olduğunu söyledi. Davutoğlu, Sakarya Muharebesi devam ederken Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Mareşal Fevzi Çakmak'a verdiği "Subaylarımızdan seçkin bir heyeti Afganistan'a göndererek Afgan ordusunun teşkiline yardımcı olunuz" talimatını anımsattı.

"Türkiye, kendi bekası için büyük bir mücadele verirken, aynı zamanda Afgan halkının o günlerde vermekte olduğu mücadeleye katkıyı bulunmak üzere en seçkin subaylarımızdan bir heyeti 1921 yılında Afganistan'a göndermiştir" diyen Davutoğlu, ilk Afgan ordusunun bu subayların nezareti ve yönlendirmesiyle kurulduğunu vurguladı.

Başbakan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: Bu dostluk sebebiyle Türkiye hiçbir zaman Afganistan'ı yalnız bırakmadı, Afgan halkıyla dayanışmasını hiç eksik etmedi. Mevlana Celaleddin Rumi'nin doğduğu yerdir Belh, Afganistan. Coğrafi olarak şu an bize uzak görünebilir ama gönül olarak, irfan olarak, medeniyet birikimi itibarıyla Afganistan Türkiye'ye candan daha yakındır. Bu anlamda bu saldırılar karşısında Türkiye, kararlılığını hiçbir zaman bozmayacak ve Afganistan'ın istikrarı, huzuru için yapmakta olduğu katkıyı yapmaya devam edecektir. Birçok açıklamalar yapıldı. Bu açıklamalardan birinde de hedefin Türkiye ve Türkler olmadığı ifade edildi. Her ne suretle olursa olsun, bu alçakça saldırıyı yapanları hem lanetliyor hem de cezalandırılmalarını bekliyoruz. Türkiye'nin Afganistan'daki ve dost ülkelerdeki barış ve istikrar kurucu, koruyucu rolü şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İç Güvenlik Yasası, Meclis'te. Muhalefet partilerimize bir kez daha sesleniyorum: Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Demirtaş'a ve her bir milletvekiline. Bir an için kendinizi 6 Ekim gecesi Batman'da düşünün, 7 Ekim gecesi Siirt'te düşünün. Orada yaşayan insanların ne hissettiğini anlayın. Ya da kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun. Ya da yakılan, yıkılan bir dükkanın, uzun yıllar emeklerle inşa edilen bir iş yerinin, gözünüzün önünde yandığını düşünün. Ne hissedersiniz? Bunun özgürlükle ne alakası var?'' dedi.

Davutoğlu, bir valinin yaşadığı yerde insanlara, ''bu Sünni mi,  Alevi mi, Türk mü, Kürt mü, Müslüman mı, gayrimüslim mi'' diye bakmadığını, sadece insan olarak baktığının altını çizdi.

Devletin hizmet ederken temel mantığının, bu kudreti ve şefkati yansıtmak olduğunu belirten Davutoğlu, şu açıklamalarda bulundu:

''Bir olay mı oldu, kudret mi göstermek gerekti, kudretinizi göstereceksiniz. Tereddüt etmeden göstereceksiniz. Başka bir olay mı oldu, şefkati göstermek gerekti, bir anne-babanın evladına gösterdiği şefkatten daha fazlasını eğer siz halka gösteremiyorsanız, kendi evladınıza gösterdiğiniz şefkati, o şehrin yetimlerine gösteremiyorsanız, kendi anne, babanıza gösterdiğiniz şefkati, o şehrin yaşlılarına, gariplerine gösteremiyorsanız, vazifenizi yapmıyorsunuz demektir.''

Burada kudret ve şefkatin birleştiğini ifade eden Davutoğlu, kamu düzeni derken, devletin halkına huzur verecek kudrete sahip olmasını kastettiklerine dikkati çekti.

Davutoğlu, 6-7 Ekim ve Gezi olaylarından edindikleri tecrübenin bu olduğunu ifade ederek, kamu düzeni sarsıldığında özgürlüklerin kalmadığını söyledi.

"MOLOTOFA KARŞI TEDBİR ALMAK LAZIM"

Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Paketi'nin Meclis'te görüşüldüğüne değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İç Güvenlik Yasası, Meclis'te. Muhalefet partilerimize bir kez daha sesleniyorum: Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Demirtaş'a ve her bir milletvekiline. Bir an için kendinizi 6 Ekim gecesi Batman'da düşünün, 7 Ekim gecesi Siirt'te düşünün. Orada yaşayan insanların ne hissettiğini anlayın. Ya da kendinizi dördüncü kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun. Ya da yakılan, yıkılan bir dükkanın, uzun yıllar emeklerle inşa edilen bir işyerinin gözünüzün önününde yandığını düşünün. Ne hissedersiniz? Bunun özgürlükle ne alakası var? Sonra şunu düşünün, gözünüzün önünde işyeriniz yakılıyor, onu yakanı gördüğünüz halde, onu yakanı biliyorsunuz ama o polis tarafından götürülüyor. Gözaltında bile tutulamadan tekrar karşınıza geliyor ve size 'İşte ben buradayım, yerinizin yaktım, sokağınızı tarumar ettim ama devlet beni 24 saat bile tutamadı' diyor. Orada devletin kamu düzeni koyma kudreti ve anlayışı yerleştirilebilir mi? Biz bu yasayı, bu yasa tasarısını bir gün bir gece rüyada görüp ya da ertesi sabah 'Hadi farklı bir şey yapalım' diye gündeme getirmedik.''

Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarının acı tecrübeleri üzerinden, 15 Ekim'de İçişleri Bakanına "Geleceğim ve bütün bu olayları sizin bakanlığınızda dinleyeceğim. İlgili bütün birimlerimiz olacak ve bazı tedbirler alacağız'' dediklerini aktararak, ''6-7 Ekim olaylarında günlerce uyumadık biz. Valilerimize, sizlere her an ulaşmak için. İçişleri Bakanımız ile gece yarıları olağanüstü toplantılar yaptık, bütün birimlerle" dedi.

Başbakan Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarından bir hafta sonra 15 Ekim'de, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı ile oturup, "Nerede aksaklıklar var, kamu düzenini tesis etmek için nerede sıkıntı var" konusunda tespitte bulunduklarını söyledi.

Toplantıda molotofkokteylinin yasada açıkça tanımlanmadığı için tedbir alınmasının kararlaştırıldığını da anlatan Davutoğlu, bu konuda yapılan eleştirilere değindi.

"Yasada yakıcı madde ibaresinin bulunduğu" yönünde eleştirileri hatırlatan ve bunu kendilerinin de bildiğine vurgu yapan Davutoğlu, "Ama bazı hakimlerimiz, bu yakıcı maddeye molotof denmediği için molotof atan, genç kızımızı veya diğer vatandaşlarımızı yakanı serbest bırakabiliyor'' dedi.

''ŞEFKAT ZAAF OLUR''

Molotofkokteylini kanun maddesine koyma zorunluluğunun, bu tecrübelerden geldiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Şimdi Meclis'e gelip şov yapıyorlar, poşuyla yüzlerini kapatarak. Sizin gibi sokakta, sadece folklorik olarak bir poşu kullanana kimse dokundu mu? Ama yüzünü kapatıp, hatta bütünüyle robotik  bir görüntüyle bazı maskeler takıp eğer birisi geliyorsa, sonra orada çocukları katlediyorsa molotoflarla, hatta bazen kalaşnikof gibi silahlarla sokağa çıkıp kimlik tespiti bile yapılamıyorsa, kusura bakmayın, bu sokaklar bu teröristlere bırakılmaz, bu vandallara bırakılmaz. İşte burada devletin kudretinin konuşması lazım. Sizin göreviniz böyle bir durum söz konusu olduğunda, tereddüt etmeyeceksiniz. Halka ne kadar şefkatle yaklaşıyorsanız, şehirlerinizi yakmaya kalkışan bu vandallara, bu şiddet yanlılarına da aynı şekilde kudretle yaklaşacaksınız. Çünkü onlara göstereceğiniz şefkat, zaaftır. Onlara göstereceğiniz bazı tolerans ya da 'Şimdilik bekleyelim' demek, zaaftır. Onlara göstereceğiniz şefkat, halktan şefkati esirgemek demektir. Çünkü onlar halka şefkat göstermiyorlar.''

Gezi olayları bahane edilerek, İstanbul'da sokakların, Ankara'da altgeçitlerin ne hale getirildiğini herkesin gördüğüne dikkati çeken Davutoğlu, "Şehirlerimizi korumak bizim görevimiz. Sizin olduğunuz yerde devletin şefkati ve kudreti olacak. Kesinlikle karar almada tereddüt eden, eğer bir yerde bir zorluk varsa oraya gitmek yerine makamında oturan vali görevini ihmal ediyor demektir. Sizin kaderiniz, valilikte bulunan, o vilayette yaşayan halkın kaderiyle aynıdır. Onlar eğer huzurda değilse siz huzurda olamazsınız. Onlar eğer gece uyuyamamışsa siz uyuyamazsınız. Halkın uyuyabilmesi için idareci uyumaz. İdareci olmak, halkın rahat uyuyabilmesi için, uyuyamamak demektir. Sizlerin bu fedakarlıkları yaptığını biliyorum. O olaylar esnasında birçok valimizin ne kadar dirayetle olaylar üstüne gittiğini de biliyorum, bir emniyet müdürümüzün olaylar daha sürerken, halkı nasıl kaynaştırmak için sokağa çıktığını da biliyorum. Geçen gün kendisini tekrar aradım, konuştum. Elhamdülillah daha iyi seyrediyor sıhhati, ölümü göze aldığını biliyoruz.''

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.