Selahaddin YILDIRIM
Başkasının kusurlarını örtmede gece gibi ol (Rumî)
Yüce Allah’ın verdiği her nimetin hakkını vermek ve onu gerektiği gibi kullanmak kulluğun gereğidir. Görme duyumuz da bize verilmiş en önemli yetenek ve nimetlerden biridir. İslami ahlâkın gereği olarak kişi kendi nefsinin kusurlarını görmeli onları düzeltmek için çaba göstermelidir. Başkalarının kusurlarını araştırıp teşhir etmek yasaklanmıştır.
Bu konuda etkileyici iki olayı aktarmak isterim:
Birincisi:
Rivayet edildiğine göre Hz İsa(as), bir gün havarilerine şöyle sorar;
''Sizler, uykuda olan bir kardeşinizin görülmemesi gereken avret yerlerini rüzgarın açtığını görseniz ne yaparsınız''...
Havariler bu suale;
''Hemen üstünü örter, kapatırız,'' diyerek cevap verirler.
Hazret-i İsa(as) ise, bir noktaya dikkat çekmek maksadıyla, bu sözlere şöyle itiraz eder;
''Hayır! Belki siz, iyice açar ve ayıpları apaçık ortaya çıkarırsınız!''
Havariler duydukları bu ifadeler karşısında büyük bir şaşkınlıkla;
''Efendim! Hiç öyle şey olur mu… Hiç kimse bu ahlâksızlığı yapmaz!'', derler.
Hz İsa'nın ikaz mahiyetindeki şu cevabı ise, çok manidardır;
''Sizden biriniz din kardeşi hakkında bir söz duyduğunda veya onun bir kusurunu gördüğünde, bu gördüklerine ve duyduklarına biraz da ekleme yapıp söylemiyor mu...
İşte bu, uyuyan bir adamın açılmış olan avret yerini biraz daha açmaktan farksızdır ve siz, bunu hep yapıyorsunuz!''
Şeyh Sâdî Şirazî ne güzel demiş:
“Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin, yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.
Ey akıl sahibi! Gül, dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne işin var? Gülü demet yap… Eğer tabiatında daima ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin.”
İkincisi: Zamanımızda yaşanmış çok ince, zarif ve düşündürücü bir örnek:
‘Benim zamanımda kol saati çok önemliydi; öyle herkesin olmazdı. Arkadaşlarımdan birisine babası kol saati almış. Tam hayalimdeki gibi. Koluna takmış okula geldi. Hepimiz çok beğendik. Çocukluk işte, benim asla böyle bir saatim olmayacaktı. Bu saat benim olmalıydı. Karar verdim. Saati çaldım ve cebime koydum. Arkadaşım saatin çalındığını anladı ama kimin çaldığını anlayamadı.
Durumu öğretmenimize anlattı. Öğretmenimiz "Saati kim aldıysa sahibine versin" dedi.
Pişman olmuştum ama utancımdan ben aldım diyemedim. Bu sefer öğretmen farklı yöntem denedi. Hepimizi tahtaya dizdi ve gözlerimizi kapattırdı. Bu benim hayatımın en utanç verici sahnesiydi.
Ceplerimizi teker teker arayarak saati buldu ve sahibine verdi.
Hepimiz gözlerimizi açtık, öğretmen bana hiç bakmadan derse devam etti. Yıllar geçti, öğretmen oldum ve öğretmenim ile karşılaştım. Kendisine o günü hatırlattım ve sordum "Hocam" dedim "Ben o gün saati çaldığım halde tek bir kelime etmediniz, yüzüme bakmadınız, beni incitmediniz.
Neden böyle yaptınız?" diye sordum.
Hayatımda unutamayacağım şu cevabı verdi;
Dedi ki, "Siz gözlerinizi kapattığınızda ben de gözlerimi kapattım."
Konumuzu ilgili bir hadisle noktalayalım:
'Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse Allah Teala da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve diline dolarsa; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu şekilde kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. MÜSLÜMAN KARDEŞİNİN AYIPLARINI ÖRTEN; BİR ÖLÜYÜ DİRİLTMİŞ GİBİDİR.
(Buhari,mezalim,Müslim , Birr,58)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.