Abdullah ASLAN
Batsın şu çıkar hesapları!
Şu ilişkilerin çıkar üzerine bina edildiği dünyada, kimin hangi zaman ve hangi şartlarda kimden yana ve nerede olacağı artık belli değil. Hiç kimsenin kırmızıçizgileri kalmamış gibi. Kimin çıkarı neredeyse bir bakıyorsun ki bütün perdeleyici bahane ve mazeretleriyle kendisi de orada. Uluslararası ilişkilerde ve örgütler arası ilişki ve stratejilerde ahlaklı duruş ve ilkeli tutum diye bir şey kalmamış. Devletler ve gruplar içerisinde neredeyse ideal ve ilkeli davranan yok. Çünkü hepsi de insanlığın genel çıkar ve menfaatinin değil, kendi özel çıkarlarının peşinde. Neredeyse bütün herkes, genelin zararına bile olsa kendi çıkarlarını gözetlemede bir arpa boyu geri durmuyor. Oysaki genelin yararı için veya genelin zarar görmemesi için insanlık olarak hepimiz kendi lokal çıkarlarımızdan vazgeçebilmeliyiz ki insanlık için yaşanabilir bir dünya oluşturabilelim.
Bu karanlık ve kirli süreç, ne yazık ki birçok canın heder olmasına da sebep oluyor. Her biri karşıdan bir can almakla dünyayı kurtaracağını hesap ediyor. Oysaki hepsi yalan! Herkesin yani bütün müstekbir veya onların dümenine kapılan bütün oluşum ve başcıkların gayesi, kendi hegemonyalarını sürdürmek ve bir koltuğa sahip olabilmek veya olanı kaybetmemektir.
Ülkeler bazında, ABD’nin Irak’a müdahalesi ve Irak’ın şu an durduğu nokta… İran’ın Suriye politikası… ABD’nin Suriye dışındaki sözüm ona kaos ülkelerine yönelik tutumu ile Suriye’deki tutumu. Türkiye’nin Suriye dışındaki selefi el-Kaide’ye yönelik tutumu ile Suriye içindekilere dönük farklı tutum ve yaklaşımı… Yine Türkiye’nin genel manada Suriye’deki muhalefete karşı tavrı ile özerklik ilan etmeye çalışan PYD’ye karşı tavrı… Bu gibi örnekler, kurtlar sofrasındaki çıkar savaşını gözler önüne sermesi açısından önemlidir.
Daha önce dünyadaki oluşumlarla alakalı keskin ve belli olan ayrıştırma, şimdilik gerçekten yok. İslam coğrafyası üzerindeki çıkar hesapları her şeyi ters yüz etmiş durumda. Bütün analist ve gözlemcilerin görüş ve strateji raporları artık ‘ama’ ve ‘lakin’lerle dolu. “O, burada şunun yanındadır ama şurada da bununla duruyor. Çünkü orada o çıkarı burada da bu çıkarı var.” deniyor.
Demek ki orada burada durmanın bir tek sebebi var: ÇIKAR. Şu çıkar ne menem bir şey ki onu korumak için girmedik suret, sokulmadık delik kalmadı, işlenmedik halt bırakılmadı.
Şayet bunu daha özele indirgersek şu çıkarlar uğruna komşu, kardeş, dindaş, fert ve toplumların mağduriyetlerini bile artık göremez olduk. “Ya mağduriyetini bir satırla versem de birileri bunu görse ve bu, çıkarlarımın aksine onun hanesine artı diye yazılsa…” Batsın bu anlayış! Olmaz olsun böylesi İslami uyanış! Çıkarlar adına günahlarımızı bile kimseye vermez olduk. İşlenen cürümler hanemize “artı” getirir düşüncesiyle “onu (aslında cürüm olan o fiiliyatı), onlar değil biz yaptık” diyebilecek kadar çıkarlar uğruna kör olmuş bir anlayış…
Oysaki kardeşlerini öncelemeyenler ve onlar için iyilik istemeyenler onlardan değildir, insanlık için istemeyenler de insan değildir. Bu böyle bilinsin!
Sonuç olarak, İslam coğrafyasını çıkar sofrasına çeviren kurtları iyi tanımak ve onların kuyruğuna takılan zavallıları da uyarmak lazım. Genel manada da Müslümanlara bakışımızın, şahsi çıkar hesapları üzerinden değil ümmet bilinci ve bunun gerektirdikleri üzerinden devam ettirmenin yararlı olacağını el âleme ilan etmek gerekir, ne pahasına olursa olsun. Yoksa bugünkü şahsi ve özel çıkarlar baz alınarak atılan adımlar, yarın öbür gün tam tersi bir kulvara bizi sürüklemiş olabilir.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.