Belçika'da Kutlu Doğum Programı - 2 (Foto)
Antwerpen El Gazali Cemiyeti tarafından düzenlenen Kutlu Doğum Programına misafir konuşmacı olarak katılan Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Gönül, sohbetinde "inşa" ve "ihya" kelimeleri üzerinde durdu.
BELÇİKA - Temse Kutlu Doğum programına, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da zengin konuşmacı katılımı programa damgasını vurdu.
Yüksek dini mercii Ayetullah Ali Hamaney'in Avrupa temsilcisi Dr. Ayetullah Rıza Ramazani'nin dikkat çekici konuşmasının ardından mikrofona Doğruhaber Gazetesi yazarı M. Ali Gönül davet edildi.
Sohbetinin başında Peygamberimizin (a.s) hayatında "inşa" ve "ihya" kelimelerinin yeri üzerinde birkaç kelam etmek istediğini belirten Gönül, salondakilere Peygamberimizin (a.s) Cafer bin Ebu Talip aracılığıyla Habeşistan kralı Necaşi'ye gönderdiği mesajı dikkatli okumaları gerektiği mesajını verdi.
"Cafer bin Ebu Talip'in Necaşi'ye okuduğu mesajda denmişti ki; 'Biz cahiliye halkından bir kavimdik. Putlara tapar, ölü hayvan -leş- yerdik. İçimizde güçlü olanlar, güçsüzleri ezerdi. Ziyaretleşmeyi terk ederdik. Yüce Allah bize içimizden doğruluğu ve kemal sıfatlarıyla bilinen peygamberi gönderdi. O (a.s) bize Allah'ın (cc) birliğini anlattı. Bir ve tek olan Allah'ı anlattı. Bizi putlara tapmaktan men etti. Komşuya vermeyi, doğrulukla muamele etmeyi ve akraba dost ziyaretlerini terk etmemeyi tavsiye etti. Helal ve haramı beyan etti. Fakat kavmimiz bizimle O'nun arasına girdi. Biz de sana geldik.' şeklindeki mesajla oluşturulan tabloya dikkat çeken Gönül, "Hz. Cafer (r.a) bu mesajla müşrik bir devlet yapısının bir portresini çiziyor. Bu portrede 'acaba günümüzle kıyaslayabileceğimiz, günümüzle örtüşen hususlar var mı' diye size havale edersem herkes mutlaka muhakemesini yapacaktır." diyerek katılımcıları bu konu üzerinde tefekkür etmeye davet etti.
Allah Peygamber Sevdalılarını Payidar Kılsın
Sözlerine Hz. Muhammed Mustafa (sav) anısına dünyanın farklı yerlerinde etkinlik düzenleyen Peygamber Sevdalılarını tebrik ederek devam eden gönül, "Peygamber Sevdalıları Allah'ın davasını, Resulullah'ın sevgi ve muhabbetini evlere hapis olmaktan, sadece camilerde anılmaktan kurtarıp, böylesi büyük salonlara, sokak ve meydanlara insanları dökerek dünyanın dikkatini üzerine çekmek suretiyle bu gibi güzel programların yükümlüğünü yüklenen Peygamber Sevdalılarını Allah (cc) payidar kılsın." niyazında bulundu.
Marifet Kendimizi Değiştirmekte
Avrupa'nın dört bir tarafından gelen katılımcıların şahıslar üstü bir şahsiyet için toplandığını belirten Gönül, "Bakınız bir Papaz şöyle söylüyor; 'Ben geçken dünyayı değiştirmek istemiştim. Bu uğurda mücadele çok ettim. Fakat baktım ki, ben kim dünyayı değiştirmek kim. Sonra dedim ki hiç olmazsa içinde yaşadığım şu ülkeyi değiştireyim. Baktım ki bu da beni aşıyor. Öyleyse içinde bulunduğu şu şehri ıslah edeyim. Bunun için didineyim dedim. Bunu da yapamadım. Hiç olmazsa aileme sahip olayım dedim. Yine yüz üstü döndüm. Sonra anladım ki marifet kendimi değiştirmekteymiş. Şayet ben değişmiş olsaydım, ailemde değişirdi. Aile bir numune olduğundan şehrim de değişirdi, memleketim de değişirdi, dünya da değişirdi. Meğer ben yanlış bir metot izlemişim. Meğer ben bir ekmeği bir defa da yutmayı hedeflemişim.' Öyleyse Ey Peygamber Sevdalıları! Kendinizden, ailenizden, şehrinizden, bulunduğunuz memleketten ve dünyaya mesajınızı vermekten vazgeçmeyin." şeklindeki sözlerle salondakilere Nebevi Hareket Metodunu uygulamaları önerisinde bulundu.
Menfaatleri Zedelendiği İçin Peygamberin Anlaşılmasını İstemiyorlar Sözü sohbetinin başında üzerinde duracağı "inşa" kelimesine getiren Gönül, Peygamberimizin (a.s) İslam'ı inşa sürecini Mekke'de başlattığını ifade ederek, "Mekke'de bir kişi olmasına rağmen demedi ki; 'uğraşım fazla, ticari işlerim var. Hem ben bir kişiyim, ne yapabilirim' böyle atalet göstermedi ve Allah'a tevekkülle davasının inşasına başladı. Nefsinden, eşinden, çocuklarından, ehlinden, arkadaşlarından ve şehrinden davasının inşasına başladıktan sonra bir de baktık ki; karşı çıkışlar oldu. Ebu Cehiller, Ebu Lehebler, amcası karşı çıkıyordu. Eşraflar, Zenginler karşı çıkıyordu. Neden karşı çıkıyorlardı? Çünkü çıkarları zedelenmişti. Kabe'deki putlar üzerinden çıkar ilişkileri olduğundan Hz. Muhammed'in peygamber olduğunu bildikleri halde karşı çıkıyorlardı. Ebu Cehil'e, 'gerçekten Muhammed (a.s) peygamber midir' diye sorulduğunda, 'evet, O bir peygamberdir. Ama biz O'nu asla kabul etmeyeceğiz. Çünkü biz yıllarca Haşimoğulları ile boy ölçüştük. Onlarla hacıların hizmetini görmekte hep yarıştık. Ama şimdi diyorlar ki; 'bizden bir peygamber var' Biz gidip nereden bir peygamber bulalım?' onun Allah'ın son resulü olduğunu biliyorlardı. Fakat O'na güç yetiremeyeceğini, bunun menfaatlerini zedeleyen tevhidi bir hareket olduğunu bildikleri halde, bu çıkarları zedelenmesin diye bile bile inkar ediyorlardı. Şimdi böylesi bir ortamda Peygamberin (as) anılması, anlaşılmaya çalışılması nedendir anlayabiliyor muyuz? Tıpkı o dönemde olduğu gibi bu dönemde de bazılarının çıkarları zedeleniyor. Zedelendiği için de anılması ve anlaşılmasına taraf değildirler." dedi.
Mekke eşittir: İnşa, Medine eşittir: İhya
Bir şairin, 'Muhammed (a.s) insanların içinde bir insandı. Ama insan gibi değildir. Tıpkı taşların içinde yakutun ayrı bir öneminin olması gibi.' şeklindeki sözlerini hatırlatarak konuşmasını sürdüren Gönül, "İslam'ın inşası sürecinde çıkarları zedelenenlerin baskısından dolayı inen vahye bakıyoruz, hep tevhidi -Allah'ın birliğini- haykırıyor. Bundan dolayı Allah (cc), Resulüne bir toplum inşa etme, inşa etme süreci yaşatıyor. Böylelikle Resulullah (a.s) birinci biatinde Ensar'dan gelen 12 kişiye şunu söylüyor, '1. Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmayacaksınız. 2. Hırsızlık yapmayacaksınız. 3. Zina etmeyeceksiniz. 4. İftira yapmayacaksınız-etmeyeceksiniz. 5. Hayırlı her işte Allah'ın Resulüne itaat edeceksiniz.' Şimdi ben bu şartları, biatin bu beş maddesini düşünürken -katılır mısınız bilmiyorum- Allah'a şirk koşmamayı şart koşması 2. bir merhaleye giriş sürecidir. Yani "ihya hareketinin" giriş sürecidir. Medine döneminin müjdesidir. Neden biliyor musunuz? Çünkü Mekke döneminde zihinlerde ve hayata hakim olan şirki silmede ancak tevhid gerekliydi. Önce fertlerdeki Allah sevgisinin tamamlanması ve zihinlere o yerleşmeliydi. Sonra hırsızlıktan ve zinadan men ediliyor. Bu iki unsur can ve mal güvenliğiyle ilgilidir. Ayrıca toplumun değişmesine yöneliktir. Bundan dolayı Ensar'dan böyle bir söz aldı. Ensar da gerçekten öyle yaptı. Medine İhya hareketiyle ihya oldu. Allah'ın Resulünün bu dönemde aldığı vahiye bakıldığı zaman, toplumu değiştirmeye, ihtiyacını gidermeye, hukuka dair, sosyal ilişkilere dair, ekonomi, siyasi, kültüre dair vahiy geldiği görülecektir ve bu şekilde bir toplum oluşuyordu. Bu program vesilesi ile biz iki kelime üzerinde durduk. Mekke eşittir: İnşa, Medine eşittir: İhya. " diyerek söz konusu iki kelimenin önemine vurgu yaptı.
Son olarak, "Sizi müjdeliyorum Ey Peygamber sevdalıları! Siz ki bu davayı sadece evlere, camilerdeki birkaç ihtiyarın sırtına koymadınız. Uluslararası etkinlikler düzenleyerek insanlığa mesaj verdiniz. Sokaklara-meydanlara bu sevgisi taşıyıp itaatinizi ortaya koydunuz, sizi müjdeliyorum. Siz insanlar üzerine şahitsiniz, Allah'ın Resulü de sizin üzerinize şahittir. Bu şahitlik pekişmiş ve bizim üzerimize şerefli bir dava bırakmıştır. Biz o papazın dediği gibi yapmak zorundayız. Metodumuzu, yaklaşım tarzımızı, insanların hidayetine vesile olacak şekilde düzenlemeliyiz." dedikten sonra şaire bir bayanın şiirini aktararak konuşmasına dua ile son verdi.
Program bundan üç hafta önce Brüksel'de ateşe verilerek yakılan İmam Rıza Camii'nin müdavimlerinden Faslı olduğu öğrenilen Salih isimli mağdurun duygusal konuşmasıyla devam etti. (Tayyip Bakır, Yusuf Salihoğlu, Basri Özmen - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.