Mürvet OKUR
Ben senin avın değilim
Her şeyin istismar edildiği, kavramların içeriğiyle oynandığı, algı oyunlarıyla doğrunun yanlış yanlışın doğru gösterildiği, kelime oyunlarının sihirli değnek misali insanların düşünce dünyasını değiştirdiği ve neticede tüm değer ve inanışların ters yüz edildiği bir çağda yaşıyoruz. İçi boşaltılıp herkesin kendine göre yorumladığı, olabildiğine istismar edilen kavramların başında; “Özgürlük” kavramı geliyor.
Hemen hemen her dönemde bir çok düşünür ve filozofun kendi bakış açısına göre yorumladığı “özgürlük” tanımı hali hazırda kesin bir çizgiye oturmuş değildir. Özgürlük; insanın, irade, duygu, his, davranış ve düşünce gibi yönleri için ayrı ayrı ele alınması gereken geniş bir kavramdır. Özgürlük tanımı için var olan tartışmalara yenisini eklemek yerine Müslüman bir birey olarak bu kavramı da vahiy eksenli algılamak durumundayız.
Bilim çağı olarak nitelendirilen bu çağımızda, maddenin hız ve hazzın kıskacında sıkışan genç bireylerin irade ve isteklerinde ne derece özgür ve bağımsız oldukları tartışılan konulardan bir tanesidir. Sadece gençlerin değil insanların çoğunun hızla değişen dünya düzeninde adeta sel sularına kapılmış tahta parçaları gibi sürüklendiğini bir çoğumuz görebiliyoruz. Ahlaki ve fikri yönden tam olgunlaşmamış, kanı kaynayan, düşünce dünyası saniyeler içinde değişen, enerjisini kontrol etmede zorluk çeken genç kuşağın değişim hızına kapılması diğer yaş gurubundaki insanlardan fazla olacaktır şüphesiz. Çağdaş ve modern olma, yenilikçi ve beğenilen olma, anı yaşama, değişimi yakalama derken hayatın şimşek hızıyla değiştiğini, bu değişim ve yenilikleri yakalama adına birçok insanın özellikle gençlerin son sürat koştuğu halde arzu edilen popüler kişiliği yakalayamadığı için sürekli mutsuz ve huzursuz olduğunu görüyoruz maalesef. Teknolojik aletlerden giyime, seyahatten eğitime varıncaya kadar hayatında her şey trend olmalı anlayışı empoze ediliyor medya organları vasıtasıyla. “Kendi tarzını yarat” gibi boş ve kışkırtıcı söylemlerle üretilen yeni ürünleri insanlara kolaylıkla kakalayan, en uç ve ahlak dışı dediğimiz şeyleri bile “farklılık” adı altında insanların hayatına sokan moda tasarımcılarının eliyle döndürülen kapitalist çarkların arasında öğütülen kültür ve değerlerimiz...Düğmeye basılmış bir anda piyasaya ve gündeme düşen aylık, haftalık, saatlik ve anlık değişim haberleri. Tüm bu sihirli değişim rüzgarları ve bu akıma kapılmış gençliğin ve insanlığın hiç dilinden düşürmediği “özgürlük” söylemiyle ne kadar örtüştüğünü sorgulayan kaç kişi vardır? Zevklerimizin, duygularımızın, ihtiyaçlarımızın, istek ve arzularımızın hatta inancımızın birileri tarafından belirlendiği, neyi nasıl yapacağımızın, nasıl giyineceğimizin, nasıl mutlu olacağımızın bile başkaları tarafından belirlendiği bu çağımızda özgür olduğumuzdan ne kadar söz edebiliriz?
Tuhaf olan şu ki; tüm değişim dayatmalarının ilk cümlesi “kendini özgür hisset!” cümlesidir. Kapitalist çarkının her bir ucuna asılan oltalara takılan balık misali ağların içerisinde toplaşırken hep birlikte aynı sloganı terennüm ediyoruz: “Ben özgürüm!” Acaba ben bu çarka asla kapılmam, kendi istediğime inanır, istediğimi giyer, istediğimi sever, istemediğim yeniliği hayatıma sokmam diyen ve söylediğini ispat eden kaç babayiğit vardır? Arkadaş topluluğuna kendini kabul ettirebilmek, ilgi odağı olmak ve çağın gerisinde kalmamak gibi duyguların etkisiyle öyle ya da böyle bu değişim seline kapılıyor gençlerimiz. İnanç ve ahlakî bağların insanların özgürlüğüne engel olduğu söylemleriyle gençliği bu iki olgudan da uzaklaştıran şeytanî odaklar insanlığı görünmez binlerce zincirlere bağlayıp çağdaş ve gönüllü köleler haline getirmiştir. İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırarak irade ve düşüncelerine el koydukları insanları sürü misali istedikleri yöne kanalize edip son sürat felakete sürükleyen hakim güç odaklarına teslim mi olacağız? Etkisiz ve şuursuz nesneler misali bu değişim seline kapılıp gidecek miyiz? İpleri başkalarının elinde istedikleri biçimde güdülen varlıklar olarak hızın ve hazzın kurbanı mı olacağız? Ya da irade ve özgürlüğümüze değer ve inançlarımıza sahip çıkarak bu kirli akımın önünde çelikten bir set mi olacağız? Buna biz karar vereceğiz. Gençlerin neler yapabileceğine tarih şahittir. Değişim ve inşaların, zafer ve başarıların odağında gençlerin olduğunu hatırladığımızda ihtiyaç duyduğumuz tek şeyin silkelenip kendine gelmek olduğunu anlayacağız. Bizi nesneleştiren, güdülen koyunlar olarak gören, moda ce hayat tarzlarını bize dayatan şeytanî güçlere karşı durabilmek ancak vahyin ve sünnetin rehberliğinde mümkün olabilir. Bu iki kaynak özgürlüğümüzün anahtarları hükmündedir. Gençliğin taze dimağlarını ilahi nurun ışığıyla aydınlatıp inşa ettiği gün Asr-ı saadetteki gibi aydınlık ve özgür bir çağın başlangıcı olacak demektir. Allah Resulü’nün gençlerden asla ümidini kesmediğini bilen bizler de gençlerimize ümidimizi bağladık. Vahşi bir avcı misali bizi arzu hırs ve zevklerimize kurban etmek isteyenlere karşı sağlam bir iradeyle ve güçlü bir iman ile karşı koyabiliriz. Av olmadığımızı o vampir ruhlulara göstermeli, sadece Rabbimize kul olduğumuzu haykırmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.