Bir Bayram Düşlüyorum
Bir bayram düşlüyorum, zamandan ve mekândan özgür kılınmış dingin ruhumu betimsiz bir hayal ülkesine uçuran.
Bir bayram düşlüyorum, zamandan ve mekândan özgür kılınmış dingin ruhumu betimsiz bir hayal ülkesine uçuran. Yıllar yılı kalbimin uzak ufuklarından hiç eksilmeyen hüzün bulutlarının yerini, nisan yağmurunun ardından birdenbire çıkıveren ebemkuşağının aldığı bir bayram düşlüyorum. Acıların unutturduğu tebessümün bir sürur abidesi olarak insanların yüzlerine dalga dalga yayıldığı; yaş dökmekten kurumuş gözlerin sadece mutlulukla baktığı; ağıtlardan başka şey duymayan kulakların sevinç nağmeleriyle çınladığı bir bayram düşlüyorum. Bir bayram düşlüyorum, öylesine güzel, öylesine mutlu, öylesine özgür, öylesine Müslümanca yaşanacak!..
Bir bayram düşlüyorum; sevinç, neşe, sevgi ve umut dolu günleri yeniden yaşatacak. Yani sevinçlerin, dudaklarda yarım kalan bir tebessüme dönüşmediği; mutluluğun buruk kalmadığı; sevginin nefrete dönüşmediği ve umutların yitirilmediği bir gün olmasını düşlüyorum bu bayramın. Doğusuyla batısıyla bütün bir İslam ümmetinin yekvücut olduğu, aynı hisleri taşıdığı, kardeşliğin bayraklaştırıldığı, vahdetin rahmet saçan gölgesi altında huzura erildiği bir bayram düşlüyorum. Yani öylesine bir bayram düşlüyorum işte… Ta Asr–ı Saadetten kopup gelmiş; Resul–i Ekrem Aleyhisselatu vesselam’ın kokusunu, Hz. Ebubekir’in sadakatini, Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Osman’ın hilmini, Hz. Ali’nin kahramanlığını ve diğer sahabelerin itaat ve teslimiyetini yüklenip de getirmiş olsun!
Bir bayram düşlüyorum; çocukların, çocukluğunu olanca güzelliğiyle yaşadığı… Taş atmaktan yorulan minik pazıların Zafer Sancağını Kudüs semalarında dalgalandırdığı bir bayram düşlüyorum. Yetimliğin acısını yüreklerinin en ücra köşelerinde ince bir sızı gibi hep hisseden şehid çocuklarının başlarının şefkat dolu eller tarafından okşanıldığı, küçük yaşlarından itibaren keder çizgilerinin yansıdığı masum yüzlerin mutlulukla gülümsediği; anaların, “Anne, babam ne zaman gelecek?” sorularının ağırlığı altında ezilmediği bir bayram düşlüyorum. Yani öylesine bir bayram düşlüyorum işte… Hasreti bitirecek, özlemleri unutturacak, ayrılıkları sona erdirecek, firak acılarını vuslatın sevinciyle yerle bir ederek gelsin.
Namaz Tekbirlerinin; küfür ordularının darmadağın olduğu, lanetli kavmin İslam fedaileri tarafından helak edildiği bir günün sabahında alındığı bir bayram düşlüyorum. Zulüm tiranlarının bir bir devrildiği; biçarelerin cılız bedenleri üzerine inşa edilen sarayların yerle bir olduğu; zalimlerin, döktükleri mazlum kanlarında boğulduğu bir bayram düşlüyorum. Yani öylesine bir bayram düşlüyorum işte… İslam Güneşi’nin iç gıdıklayan şuaları özlenen bir baharı yaşatmaktadır insanlara… İlahi Mesaj, en cebbar insanların dahi yüreklerini yumuşatmış; en inatçı asiler, hakikatlerin ışığına teslim olarak hor ve hakir bir şekilde secdeye kapanmış; zamanın Firavun ve Nemrutları hâk ile yeksan olmuş, mazlum ve mustaz’aflar onların mülküne varis olmuşlardır.
Bir bayram düşlüyorum; kâfirlerin bütün oyun, hile ve desiseleri boş çıkmış, Allah’ın nuru kâinatı aydınlatacak şekilde tamamlanmıştır. Gevşeklik, atalet ve yeis alınlara yazılan bir kader olmaktan çıkmış, umuda ve özgürlüğe yelken açmıştır mü’minler. Zengin ile fakiri, yönetenle yönetileni ayırt etmeden herkese eşit mesafede durmaktadır adalet terazisi. İnsanların; güzel söz ve selamdan başka kelam ve lakırdı işitmedikleri, mesud ve bahtiyar yaşadıkları günler gibi düşlüyorum bu bayramı… Yani öylesine bir bayram düşlüyorum işte… Keder ve sıkıntılar, bir daha yaşanmamak üzere acı birer anı olarak yazılmıştır mazi defterine. İslam coğrafyasında tek bir hüküm cari olmuş; kâfirler, burunları yere sürtülmüş olarak çiğnenip atılmış ekin gibi yenilginin utancını iliklerine kadar yaşayarak bir daha gelmemek üzere yüz geri kaçıp gitmişlerdir.
Tutsaklık zincirlerinin paramparça olduğu, gözyaşlarının paslattığı prangaların koparıldığı, bileklerin kelepçelerden azade olduğu bir bayram düşlüyorum. Bir bayram düşlüyorum; zulmün ve adaletsizliğin sembolü olan zindanlar boşalmış; özgürlüğe meftun gönüller, hürriyetin buram buram yaşandığı bağıstan‑ı cinâna adım atmışlardır. Anneler, hasretini soğutmuş; yılların yüreklere bir kor gibi düştüğü ayrılığı, yavrularının vuslat sevinciyle söndürmüşlerdir. Çocuklar babalarına, bacılar eşlerine kavuşmuşlardır. Yani öylesine bir bayram düşlüyorum işte… Öylesine özgür, öylesine vuslat yüklü, öylesine ayrılıksız, öylesine tasa ve endişeden uzak yaşansın…
Bir bayram düşlüyorum; düşlerin ötesinde… Kelimelerin anlatmakta aciz kaldığı, bütün istek ve arzuların gerçekleştiği, güzellik adına ne varsa yaşandığı bir bayram düşlüyorum. Ve ben biliyorum ki, bütün bu düşlediklerim, ‘Kün’ emrinin sahibi Yüce Allah (cc)’ın kudret ve azametine hiç de zor değildir. Düşlemek benden, vermek Allah’tandır. O değil mi dualara icabet eden? O değil mi, “…Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm…” (Bakara S: 186) diyen? O değil mi, “…Bana dua edin, size icabet edeyim…” (Mü’min S: 60) diyen? O değil mi, “De ki: Sizin duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?...” (Furkan S: 77) diyen? Öyleyse öylesine bir bayram düşlüyorum işte… Düşlerimi dua niyetine sunduğum ve içten gelen duygularla ‘âmin’ dediğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.