Bir neslin imhası için aranan son “malzeme ve mühimmat manyağı”

En az 150 yıldır, “bilim ve teknik alanlarına” hakim olan Batı dünyası; “sosyal, siyasi, ekonomik..” alanlara ait muhtelif çap ve markada “mühimmat ve malzeme” üretip pazarlıyor.

Haçlı Savaşlarıyla; HAÇ'ı kırılan Batı; GAFLETE düşen Şark(İslam)'a üstün geldi. Bilim ve tekniğin ürettiği “mühimmat ve malzemenin avantajlarıyla” sırasıyla; denizlerde, karada ve havada üstünlüğü ele geçirdi. Bunun sarhoşluğunu yaşadı. Şuursuzca davrandı; iki tane “Dünya Savaşı” yaşattı. Silahları; sıradan değildi. Şehirleri, ülkeleri harabeye döndü, yok oldu; imparatorluklar tarihe karıştı; milyonlarca insan telef oldu.

Bir yanlışı keşfetti caniler. Ölüm saçan namluları, birbirlerine değil; bir yabancı olarak gittikleri ülkelere doğrultmaları lazımdı. Keşifler sonrası; Amerika'da Kızılderili yerlilere karşı soykırımlar uygulamış ama yanlış olduğunu görmüşlerdi. Münbit topraklarında çalıştırılacak paryalar sorunu çıkmıştı. Afrikalardan köleleri getirmek zorunda kalmışlardı. Bu kölelerin kaçıncı nesillerine; çeşitli “sosyal ve siyasal haklar(!)” vermek zorunda da kalmışlardı.

Truman, Marshall doktrinlerinden sonra, Post modern emperyalizm için tez ve doktrinler türetildi. “Yerlilerin ülkelerinde, laik Batı'nın ilke ve inkılaplarının garantörü olacak, aslına düşman olmuş Mankurt Millî kahramanlar” sundular.

Batıcı Mankurtların da sorunları büyüktü. Bunlar; halklarının din, inanç, gelenek ve millî tarihlerine karşı “red ve inkârlar” uyguladılar. Nihayetinde “laik-Müslüman; yerli-işbirlikçi..” hatları keskinleşti, netleşti. Müslüman halklar; öze dönüş ve yerlileşme çabalarına girdiler.

Müslüman halkların “öze dönüş” hareketi korkulan tehlikeydi. New emperyalizm tez ve doktrinlerin sonuncusu; insanlık tarihinin en acımasızıydı. Buna göre; “tükenmeyen bir diriliş ve direnişe uyanan HALKLARDAN, “mühimmat ve malzeme(!?) manyağı(!)” türetmek. “Beşe aldım, yüze sattım..” misali.

Batının ölüm makineleri yaklaşık kırk yıldır Müslüman halklara farklı bir ölüm kusmakta. Vuran da vurulan da Müslüman. Kısacası; “tetik, Haçlının; çeken el ise Müslüman!”

Emperyalist dünyanın gözü, kıt kaynaklarımızda. Hedef; yarının barış masalarında; yerli ve İslam adına; katliamların, işgallerin hesabını soracak genç neslin ateş hatlarında yok edilmesidir.

ABD; “malzeme manyağı” türetmede en başarılı aktör. 1979'lardaki Afganistan Cihadını, mücahitlere verdiği “stingerlerle” satın aldı. Rusya'yı çökerten Allah erleri(!), nehri geçtiler ama derede boğuldular. Akabinde Saddam da iyi bir malzemeciydi. “Dört ayda, Tahran'dayız” dediği, İran İslam Cumhuriyetiyle sekiz yıl pençeleşti. Saldırdığı Kuveyt'ten canını zor kurtarırken, ininden çıkarılıp asıldı, astırıldı; adalet ve barış(!) için. Körfez savaşı; Mühimmat ve malzeme sevkiyatının en iyi koordine edildiği alandı.

Irak işgaliyle alana inen Canilerin canı kıymetliydi. Alan; hemen yerli aktörlere terk edildi; asıl plan uygulandı. Plan; şimdilerde Suriye'ye de taşınmıştır. 

Sayın Cumhurbaşkanının şahsında verilen mücadele; Türkiye'nin, “dönen dolapların farkında” olduğunu gösteriyor ama yetmez.

Türkiye; Rusya ve İran'ın Astana Görüşmeleri için uzlaşması ve ateşkesin uygulanması, “Selamet Sahiline” yakınlığın ciddi işaretidir. İşin güzelliği; ABD'nin lütfenli “memnuniyetini(!?); PYD'ye mühimmat ve malzeme(?) vermesi; uzlaşıya rağmen müttefikleriyle beraber Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışması..” gibi işlerde gizlidir. İt ürür, kervan yürür.

 Türkiye doğru yoldadır ancak sadece doğru yolda olmakla, “ABD'nin malzeme ve mühimmat manyaklarıyla” başa çıkamaz.

*Unutulmaması gereken; emperyalizmin şu ana kadar kullanmadığı ama yoğun kullanıma hazırlandığı en bakir milletlerden biri, belki de birincisi Kürt Milletidir. Kürdistan(lar)'da “ötelenmiş hayli hak-hukuk, kanatılmaya müsait çok yara” ve Kürtlerin özellikle Kemalist laboratuar imalatı olan laik/ulusalcı kesiminde de “birikmiş fazla öfke..” oluşmuş, oluşturulmaktadır.

Dayatmacı laik politikalardan dolayı; Kürdistan'daki “kardeşlik ve birliği” isteyen “İslami hareketlerin” belini bükmüş; laik, ulusalcı hatta faşist hareketlere yol aldırmıştır. Buna rağmen hala “birlik ve beraberlik, ümmet” adına yapılacak hayli güzellikler de vardır. İslam ve milli tarih bilinciyle oluşturulacak yeni anayasa, işin yeterli harcı olacaktır.

Sayın Erdoğan; kaçırılacak bir şans ve emperyalizmin ortama sunduğu şeytani reçetelere kurban edilecek bir lider değildir. Elinde sihirli değnek yok, zor bir zemindedir. Ülke; “SON mühimmat ve malzeme manyağı” yapılan kem-görüşlü paramiliter laik Kemalist/ulusalcı Kürtler ve muhterem casus FETO'yla değil; hakikatte bunların hamisi büyük emperyalist güçlerle savaşmaktadır.

Acil olan; Türkiye'nin düze çıkmasıdır. Birçok darbe yemiş ama yıkılmamış ve hala Haçlı saldırılarının ciddi hedefi olan bir iktidar ve Cumhurbaşkanı'ın şahsındaki bir Türkiye'yi “kusursuz çözümler için SORGULAMAK”  gaflet değilse, fırsatçılık hatta ihanet olacaktır.

“Giden Şanlı akıncının yurda dönüş sancılarını” çeken Türkiye; mevcut kadrosuyla, “dayanışma, destek ve duayı” hak ediyor.

“Mü'min, bir delikten iki kere sokulmaz!”  Din, devlet ve dünyamız yarınlarda beter-acınır hale düşmeden.. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.