"Bir organla bir insanın hayatını baştan sona değiştirebilirsiniz"
Türkiye’de böbrek nakli bekleyen 21 bin hastanın bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Şeyhmus Özmen, insanların organ bağışına teşvik edilmesi gerektiğini söyleyerek, bir organla bir insanın hayatını baştan sona değiştirilebileceğini belirtti.
Organ bağışı hakkında değerlendirmelerde bulunan Memorial Diyarbakır Hastanesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Şeyhmus Özmen, Türkiye’de böbrek nakli bekleyen 21 bin hastanın bulunduğunu söyledi.
İnsanların organ bağışına teşvik edilmesi gerektiğini ifade eden İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Özmen, Türkiye’de canlı organ bağışı yüzde 80 olduğunu, Batı'da ise organ naklinin kadavradan daha çok yapıldığını belirtti.
Bir organla bir insanın hayatını baştan sona değiştirilebileceğini ifade eden Özmen, organ bağışının önemini anlattı.
Organ naklinin hekim tarafından böbrek yetmezliğinin kalıcı olduğu teşhisi konulan hastalara yapıldığını dile getiren Özmen, “Organ nakli organ yetmezliği olan birine başka birinden organ alınıp yerleştirilmesi ve böylece o organın fonksiyonunun sağlanması şeklinde tanımlanabilir. Karaciğer ve böbrek nakli iyi bilinen organ nakli. Çünkü bu organların yetmezliği daha sık görülüyor ve daha önemli sonuçlara yol açıyor. Akciğer, kalp nakli ise daha nadir ve daha az yapılabilen nakiller. Organ naklinde önemli olan şey bir organın kalıcı olarak bozulduğuna hekim tarafından karar verilmiş olmasıdır. Bazen karşılaştığımız hastalarda böbrek yetmezliği ya da karaciğer yetmezliği gibi durumlarda bunun kalıcı olup olmadığı yönünde hekim kanaatini tam olması gerekiyor. Eğer eminsek bu uzun vadeli gelişmiş kronik böbrek yetmezliği ise o zaman bunun en iyi tedavi seçeneği organ nakli oluyor. Bunun için en uygun organ bulmak gerekiyor.” dedi.
Bağışlanan organların canlı ve kadavradan alındığını ifade eden Özmen, “İki mevcut organ kaynağımız var. İlki canlı vericiler, yani hastanın yakınlarının ona organ bağışlamak istemesi ile olabiliyor. Bir diğeri ise kadavradan yani beyin ölümü hastanelerde gerçekleşmiş, yakınları tarafından organ bağışı onaylanmış, organları sağlıklı olan kişilerden organın çıkarılıp hasta kişiye ulaştırılması esasına dayanıyor. Örneğin ülkemizde kornea nakli de yaygın olarak yapılabiliyor. Bunun için bir onama gerekmiyor, bütün hastalardan alınıp yapılabiliyor ve çok ciddi ve yüksek sayılara ulaşmış. Böbrek nakli için canlı imkânı da mevcut aynı zamanda kadavradan da yapılabiliyor. Karaciğer için de öyle. Kalp ve akciğer için mutlaka kadavra olması gerekiyor. Çünkü hasta canlı kişinin verme şansı olmayan organlar bunlar.” şeklinde konuştu.
“Diyalize bağlı olan ve siroz ile yaşayan insanların önceki ve sonraki hayatlarının görülmesi gerekiyor”
Organ naklinde dünyadaki perspektiflerin Türkiye’de farklı olduğunu söyleyen Özmen sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle Batı'da kadavra sistemi çok daha iyi olduğunu görüyoruz. Kabaca orada her 5 nakilden 4 tanesi kadavradan alınarak hastaya yerleştiriliyor. Biz de ise canlı oranı yüzde 80 oranında, bunu böbrek için söylüyorum. Çünkü kadavra sistemimiz o kadar çalışmıyor. Onun için tabi ki daha fazla organ bağışı, daha fazla eğitim ve daha fazla bilinç verilmesi gerekir. Bazı zorlukları olsa da kadavra naklini artırmak için çok ciddi çalışmalar yürütülüyor. Şu anda sistem açısından iyi bir noktadayız ama belki bilinç açısında istenen düzeye gelemedik. Şu anda organ nakline uygun ama böbrek bulamamış 21 bin kişi Sağlık Bakanlığı kayıtlarında var. Yani 21 bin hasta böbrek bekliyor, böbrek bulabilirse diyalizden kurtulabilir.”
İnsanların organ bağışına teşvik edilmesi gerektiğini dile getiren Özmen, “Öncelikle organ bağışının teşvik edilmesi gerekiyor. Bu sakıncası olan bir durum değil, hatta organların hayata devam etmesi anlamına geliyor. Dinen de uygun olduğunu din adamları ifade ediyorlar, o açıdan da bir problem yok. Yeter ki bu konu üzerinde daha fazla düşünülüp, daha fazla empati yapılabilsin. Diyalize bağlı olan ve siroz ile yaşayan insanların önceki ve sonraki hayatlarının görülmesi gerekiyor. İnanılmaz derecede dramatik bir hayat değişikliğinin olduğu görülür. Yani bir organla bir insanın hayatını baştan sona değiştirebilirsiniz.” İfadelerini kullandı.
“Diyalize giren her 3 hastadan bir tanesinin sebebi tek başına diyabet”
Böbrek yetmezliği hastalığının inanılmaz derece yaygınlaştığını sözlerine ekleyen Özmen, “Ülkemizde her 6-7 kişiden birinin kronik böbrek hastalığı olduğu söylenebilir. Tabi ki bunların hepsinin nâkile ve diyalize ihtiyacı yok ama ileri evrede olanlar diyalize ve böbrek nakline ihtiyaç duyabiliyorlar. Günümüzde en önemli sebebimiz diyabet yani şeker hastalığı. Diyabet hastalığında kötü kontrolün olması böbrek yetmezliğinin en önemli nedeni. Diyalize giren her 3 hastadan bir tanesinin sebebi tek başına diyabet. Hiper tansiyonu eklediğinizde bu rakam yüzde 50’yi geçmiş oluyor. Onun dışından bu polikisit böbrek hastalığı, ailevi Akdeniz ateşi, glomerülonefritler taş hastalıkları diğer önemli böbrek yetmezliği hastalığı nedenleridir. Bu hastalıklarda kontrol bunu engelleyebilecek tek şey. Yani bir şeker hastasının kan şekeri 200-300 gibi yüksek derecelerde seyrettiği zaman hasta öncelikle rahatsız olmuyor. Bunun kendisine zarar vermediğini düşünüyor ve böyle yaşamaya devam ediyor. Oysa orada sinsi damar değişiklikleri meydana geliyor, böbrek yetmezliği meydana geliyor. Böbrek yetmezliği meydan geldiği zaman siz kan şekerinizi düzeltseniz de bu sonucu değiştiremiyorsunuz. O nedenle kan basıncının iyi kontrol edilmesi hiper tansiyon hastalarında, şeker hastalarında ise kan şekerinin iyi kontrol edilmesi, bol miktarda su tüketilmesi, tuzdan uzak durulması alınabilecek genel tedbirlerdir.” şeklinde konuştu. (M. Hüseyin Temel, M. Sıddık Bilge – İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.