Bir Umut Kapısı da İzmir'de açıldı
Fakir ve zengin arasında köprü olan ve halka maddi ve manevi hizmet götüren Umut Kapısı Derneği İzmir'de açıldı.
İZMİR - Fakir ve muhtaç insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarına çözüm arayan ve bu anlamda hizmet yürüten derneklere bir yenisi daha eklendi. Umut Kapısı, Eğitim, Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, İzmir'de tertip ettiği açılış programıyla hizmete başladığını duyurdu.
Mehmet Göktaş Hocanın konuşmacı olarak katıldığı açılış programına yoğun ilgi gösterildi. Katılımdan dolayı, dernek binasının tamamen dolduğu program Muhammed Akgül'ün Kur'anı Kerim tilavetiyle başlardı.
Programda İzmir Umut Der Başkanı Hacı Şani kuruluş amaçlarını, hizmet şekillerini anlatan bir konuşma yaptı. Şani, Dernek olarak bazı ilkelerinin olduğunu ifaderek şöyle konuştu: "Dernek olarak bazı ilkelerimiz var, bunlardan birincisi, Allah'u Tealanın emirlerini yerine getirmek için gereği üzere çalışmak ikincisi, yoksulluğun ve afetlerin sebep olduğu mağduriyetlerde insan onurunun rencide edilmesine mani olmak için Kuranı Kerim ve Resuli Ekrem'in öğretileri doğrultusunda İslam'i ve İnsani değerleri yaygınlaştırmak ve korumaktır. Üçüncü olarak, muhtaç ve mağdur aileleri tespit edip, mağduriyetlerini gidermek, ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü maddi ve manevi yardımda bulunmak. Dördüncüsü, yoksullukla mücadele etmek ve bu kapsamda elde edilen kaynakların etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamak, her kesim arasında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek. Beşincisi, eğitim ve sosyal yardım politikalarını geliştirmek. Altıncısı, katılımcı ve şeffaf bir biçimde ulusal ve uluslararası yardım alanında hizmet sunan adil, etkin ve belirgin bir çalışma yürütmek. Yedincisi, toplumun yozlaşmış manevi ve dini değerlerinin tekrar geliştirilmesi için kültürel faaliyetlerde bulunmak."
Konuşmasında Peygamber (sav)'in yetimliğine vurgu yapan Doğruhaber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş Hoca ise şunları söyledi: "Allah'ın Resülü hira mağarasına niye gidiyordu? Özellikle kırk yaşına yaklaştığında, otuz beşinden itibaren sık sık gidiyor hem de günlerce kalıyordu. Bunu Kur'anı Kerimi iyice incelediğimizde, üzerinde çokca durduğumuzda, İslam tarihini derinden okuduğumuzda anlayabiliyoruz. Allah'ın Peygamberi Mekke'de duramıyordu artık, Mekke sıkıyordu onu, öyle sıkıyordu ki ciddi anlamda rahatsızlık duyuyordu. Birilerinin görmediği bir şeyleri görüyordu, bu Peygamber olduğundan değil, çünkü daha Peygamber değil. Birilerinin görmediği çarpıklıkları, eksiklikleri, dengesizlikleri, zulmü görüyordu. Bunun için bir şeyler yapmak istiyordu ve bundan dolayı yerinde duramıyordu. Rahatsızlık duyuyordu, belki bizim aklımıza putlar gelecek, Mekke putlarla doluydu ama kesinlikle rahasızlığı bu değildi, hepsi bu değildi. Çünkü Kur'anı Kerimin ilk inen ayetlerine baktığımızda Putperestlik o kadar yer tutmuyor. Peki ilk inen ayetler neydi? Zulümdü, haksızlıktı, dengesizlikti, insanların sömürülmesi idi. Evet garibanların kanlarının emilmesiydi, insanlar eziliyordu, insanlar sömürülüyordu. Bu çarpıklıktan, zalimlerden, diktatörlerden, para babalarından, köşe başlarındaki bankacı, faizcilerden dolayı kan ağlayan insanlar vardı. Onun için hiraya çıkıyordu ve Allah'u Teala Cebrail (as)'ı orada gönderdi. Allah bir yetime sesleniyordu, Mekke'deki çarpıklığa, sömürülüşlüğe, zulme dur diyecek bir kişi varsa o da yetimlerden olmalıydı. Allah, yetim olan bir adamı Resul olarak seçti, çünkü o öksüz, yetim anlayabilirdi o sömürülenlerin halinden. Allah'u Teala Resulüne şöyle seslendi, Seni bir yetim olarak bulmadık mı?"
Göktaş Hocayı Ağlatan Olay
Şahit olduğu bir olayı anlatırken göz yaşlarına hakim olamayan Göktaş,"Dindar bir adam vardı, hayırsever, yardım sever ama İslam'ı yaşamayanlara bir şey vermezdi. Esnaflık yapan bu adamın dükkanına bir gün bir kadın geliyor ve çok zor durumda olduğu söylüyor. Adam, kadınla evine bakmaya gittik fakat bu kadın alacağı parayla kocasına içki mi alacak? Aklıma bir sürü bozuk düşünceler gelerek gidiyoruz diyor. Yağmurların şiddetli olduğu mart ayında oluyor bu olay. Gidecekleri yerde bir kulübe, içinde beş altı tane çocuk, içeriye yağmur giriyor, rüzgar giriyor çocuklar bir birlerine sarılmış ağlıyorlar. Bu bayanın da İslam'la hiçbir alakası yok. O adam içeriye girdiğinde gördüğü manzarayla dona kalıyor ve Allah'ın o şehri yerle bir edeceğini zannettiğini söylüyor. Hemen gidip, naylon, soba ve odun getirip orayı sarıyor, ısıtıyor. Çocukların yüzü gülmeye başlıyor. Çocukların aç olduğunuda öğrenince eşinide yanına alıyor ve lazım olan her şeyi götürüyor. Sonunda kadına sizi hiç gören olmadı mı ? diyor, kadın diyorki bu şehir dindar bir şehir ve biz farkettik ki fakirlerin de dindarını arıyorlar. Kardeşlerim ayrım yapmadan fakirlere ulaşalım, dindarları muhakkak birileri bulur esas biz bu gibi kişilere ulaşmamız lazım." İfadelerini kullandı.
Göktaş Hoca,konuşmasını yeni açılan Umut Kapısına yaptığı dua ile bitirirken. Program Grup Şuhedanın okuduğu bir birinden güzel ilahilerle son buldu. (Yunus Şani - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.